|
YemezlerKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 11 Ekim 2013 08:29:10 Çocuklarım küçükken yaz tatillerinde, herkes gibi biz de güneye, Marmaris'e giderdik. Marmaris, o tarihlerde küçük bir sahil kasabası idi. Sahilde salaş iskeleler üzerinde lokantalar vardı. Datça yolundan Turban Tatil köyüne ve Martı Motele ayrılan yoldan gidişte, bir küçük motelde, bir oda kiralardık. İki çocuk ve biz eşimle birlikte o motelde yaz tatilimizi geçirirdik.
İlk gittiğimiz günlerden bir gün, sahilde bir minibüs içinde yapılan hamburgerden aldık. Bu hamburgerler İstanbul’da Taksim’de Kristal Büfe’de, öğlenleri satılan ıslak hamburger gibi lezzetli idi. Çocuklar çok sevmişti. Sahilde afiyetle yemeye başladık. Merakımdan dolayı parayı verdiğim hamburgerciye bir kaç soru sorarak, sohbet etmeye başladım. Söylediği kadarı ile kendisi bir gazeteci idi. Bir görevle Hollanda’ya gitmiş. Bir kaç ay kalmış, Amsterdam’ da . Bir hanımla tanışmış. Buraya kadar her şey normal. Hanıma evlenme teklifinde bulunmuş. Türkiye’ye döndüklerinde evlenmişler. Kadın katolik. Dinine çok sadık ama eşi müslüman. Tam bizim SerVekil’in istediği bir kompozisyon. Kadın her sene hamile kalıp, çocuk doğurmuş. Taa ki 5 çocukları oluncaya dek. Adam bakmış olacak gibi değil, önce yatağını ayırmış. Sonra doktora gitmiş. - Doktor, ben bittim, bu işin bir çaresini bul, hanım her sene hamile kalmakta, ben bunun üstesinden nasıl gelirim!Bu söyleşiden sonra kadın bir daha hamile kalmamış amma, zaten 5 çocuk birer yaş arayla büyümeye başlamış. Sarı sarı veletler, minibüs büfenin etrafında, biri bir yere koşuyor, diğeri sandiviçleri taşımakta, bir başkası ise domatesleri ince ince kesmekteydi. Bir ekip çalışması yaşanmaktaydı minibüsün etrafında. Gazeteci hamburger satıcısı sadece organize ile ilgilenip, fiş kesip para almaktaydı. Bu işe nasıl başladığını sordum. Bir sene evvel tatil için Marmaris e gelmişler, beş çocuk iki de ana baba. Bir yemeğe oturmuşlar. Tam olarak da doymamalarına rağmen, bir hesap gelmiş, ellerindeki para ile ancak 3-4 gün tatil yapabileceklerini hesap etmişler. Aslında üç haftalık bir tatil planladıklarından, bunu nasıl beceririm diye gazeteci düşünürken, harcadıkları paranın tamamına yakın bir bölümünün yemeğe gittiğini görmüş adam. Gazeteye istifa dilekçesini göndermiş ve işten ayrılmış. Hemen altındaki minübüsü hamburger imal eden bir dükkana dönüştürmüş. Böylelikle hem para kazanabilecekler, hem de karınlarının doyabileceklerini anlamışlar. O tarihte Marmaris’te bir kaç trafik polisi etrafta dolaşmaktaymış. Zaten karmaşık trafik yapısı içinde kasabada, günlerini gün edip, geçinip gidiyorlarmış. Bir kaç sene bu minübüsü sahilde kaymakamlığın önünde görmüştüm. Sonra bu aracı hiç görmedim. Gazetecinin çocuklarının hamburgerden başka bir şey yemediklerine bahse bile girerdim. O tarihte hamburger tipli sandviç piyasada yoktu ve bu büfede yapılan hamburger çok tutulan bir gıda türü idi. Bazen çocuklarla lokantaya giderdik, hatta pideciye gittiğimiz çoğunlukta olurdu. - Çocuklar ne yersiniz?Hemen sonrasında bir garson arkamda mezar taşı gibi dikilip dururdu, vereceğimiz siparişi beklerdi. Çocuklara fikir versin diye garson yemek çeşitlerini saymaya başlamasından hemen sonra durdururdum. Çocuklar bunları yemezler çünkü akıllarında Hamburger vardı ve bu hamburgerler her yemeğin üstünde olmaktaydı . Çocukları akıllarındaki fikri sabitlerden kurtarabilmek adına hiç girişimde bulundunuz mu? Sakın denemeyin. Sandiviç veya hamburger gibi gıdalar, sadece çocuklara değil her kesim insana hitap ettiğinden, başka bir gıda ile mukayese etmemek gerekir. Bu çocuklar başkasını yemezlerdi. Hani bir deyim vardır ya, bir konuyu saptırmak adına verilen tarif, akla uygun gelmez, bu nedenle ‘’ çocuk mu kandırıyorsun’’ derler ya... Aslında çocukları biz hafife alır, konuları izah ederken aklımıza göre söyler, onların da bunu kabul etmesini bekleriz. Çocuklar bu tür gerçeklerden sapmalara her zaman inanmazlar. Biraz büyüdüklerinde de ‘’ Yemezler’’ derler. Bunu her konuda söyleyebiliriz. Geçen haftalarda çok ilginç bir hadise yaşandı bu garip ülkemde. Bir cezaevinde 80 metre tünel kazan bebek katilleri hükümlüler, ellerini kollarını sallıyarak firar ettiler. Tam filimlerde olan bir durum. 18 mahkumun firar etmek için kazdıkları tünelden, hapishanede kimsenin haberi olmamış. Ne kadar ilginç değil mi? 80 metre mesafe için kazılan tünelin, mahkumların kaçması için en azından bir metre yükseklik ve 60 santim eni olması gerekir . Nereden baksanız 45 ila 50 ton toprak kazılmış. Kimse duymamış. Tünelin çıkışına elbiseler konulmuş ve mahkumlar gurup halinde burayı terk etmişler. Gurup birbirinden ayrılmamış ve kısa bir zaman sonra, emniyet güçleri bu gurubu yakalamış. Gezi olaylarında sınıfta kalan bir yöneticiye itibar kazandırılması için hazırlanan güzel bir senaryo. Kanımca bu senaryoyu hazırlayanlar hiç filim seyretmemiş. Çok acemice yapılan bu tiyatro eserini bizim çocuklara anlatsanız ‘’ yemezler ‘’ derlerdi, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|