PKK lideri Öcalan’ın 1999 yılında ABD tarafından paketlenip Türkiye’ye teslim edilmesinden çok daha önemli olan şey, Ecevit’in bir cümlesinde gizliydi. Entelektüel açıdan derin bir siyasetçi olan Ecevit, bir gazeteye verdiği mülakatta: "Bize niye Apo'yu verdiler onu hala ben de bilemiyorum!” demişti. O günden bugüne konu üzerine pek çok yazı yazıldı, yorumlar yapıldı.
Bir kısım yazar konuyu Ecevit’in bilgi birikimi üzerinden değerlendirirken bir başka kısmı Ecevit’in anlamadığını söylediği senaryoyu anlatmaya çalıştılar.
Ancak Ecevit’in cümlesi, çok daha farklı bir anlama geliyordu ve bana göre konuyu özel kılan da buydu.
Öncelikle Ecevit yani Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, ülkenin on yıllardır mücadele ettiği, uluslararası ilişkilerde sürekli gündemde olan bir örgütle ilgili olarak her şeyi bilmek ya da yorumlayabilmek zorunda değildi.
Zaten siyasetçilerin her şeyi bilmek gibi bir zorunlulukları yoktur. Hele hele Başbakanların her konuda uzman olması beklenemez bile.
Ancak devlet denilen yapıda her şeyi bilmesi beklenen, en azından görev tanımı içinde olan konularla ilgili bir fikri olması gereken birimler, kurumlar olur. Örneğin Başbakan Ecevit, hangi tankın iyi olduğunu bilmez ama TSK’nın, talep olması halinde, hangi tankın ihtiyacı karşılayacağına dair bilgi verebilmesi beklenir.
Apo’nun teslim edilmesi olayında Ecevit’in, ABD’nin neden Apo’yu verdiğini yorumlayamaması da sorun değildir. Bu noktada sorumlu olan kurum MİT’tir; yani Milli İstihbarat Teşkilatı…
Şimdi MİT’in resmi sitesinde yer alan şu tanıma dikkat edin: “İstihbarat faaliyeti, hedef ya da hedef olması muhtemel kişi, grup, örgüt veya devletlerin imkân ve kabiliyetlerini ortaya çıkarmak, muhtemel hareket tarzlarını önceden tespit etmek için yürütülür.”
Yani istihbarat örgütleri sadece olayların görünen tarafıyla ilgilenmez; perde arkasında gerçekleşen olayları anlamaya çalışır. Geçmişi bugüne bağlarken geleceğe ulaşmaya da uğraşır.
Konuyu biraz daha netleştirmek için “Stratejik İstihbarat” kavramını tanımlamak yeterli olacak sanırım.
Özdağ’ın, S.Kent’in tanımını geliştirerek açıkladığı şekliyle Stratejik İstihbarat: “Bir devlet için gelecekte ortaya çıkabilecek fırsatları, tehditleri araştırıp, tespit ederek ve öngörerek, karar alıcıların önüne olabilecekler ile ilgili seçenekler koyarak onların siyaset üretme sürecini daha doğru bir zemine çekmek için yapılan istihbarat türüdür.”
Görüleceği üzere, ABD’nin Apo’yu neden teslim ettiğini bilmek Ecevit’in değil MİT’in görevi.
Peki bir Başbakan’ın böyle bir açıklama yapmış olması ne demek?
1.Seçenek: Ecevit, MİT tarafından bilgilendirilmedi; çünkü onlar da ne olup bittiğini bilmiyorlardı. Konuyu analiz edebilecek imkân ve kabiliyete sahip değillerdi.
Bu olasılığı kabul edersek, ne yaptığını bilmeyen, olayları ve durumları analiz edemeyen bir istihbarat teşkilatının var olduğunu kabul etmek zorunda kalırız. Böyle bir durumda, söz konusu istihbarat örgütünün, birkaç muhalifi takip etmek dışında işe yaramayacağı sonucuna varabiliriz.
2.Seçenek: MİT, Apo’nun neden teslim edildiğini, ABD’nin gelişecek planlarını analiz edebilecek imkân ve kabiliyete sahipti ancak MİT buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanını bilgilendirmedi.
Bu seçenek biraz daha sorunlu… Eğer bu seçenek doğruysa yani Ecevit, elde bazı analizler olmasına rağmen bilgilendirilmediyse o zaman, ya MİT şu ya da bu gerekçeyle görevini bilerek yapmadı ve Başbakan’ın “doğru karar” almasını engelledi ya da MİT zaten başka istihbarat örgütlerinin ya da ülkelerin yönlendirmesi altındaydı.
Karar sizin. İsteyen imkân ve kabiliyetleri sınırlı bir istihbarat örgütünün varlığına inansın, isteyen yabancı devletlerin etkisi altında olabilecek bir istihbarat örgütüne…