|
|
ANANI AVRADINI...Kategori: Makale | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 25 Eylül 2013 17:45:20 Neden kızılan insana değil de onun anasına, avradına küfredilir? Üstelik neden o küfürler hep cinsel içeriklidir? Tamam, "eşşeoleşşek", "puşt", "pezevenk" falan da vardır ama hiçbiri "ananı avradını..." diye başlayan küfür kadar galiz sayılmaz. Şimdilerde bir de internet diliyle kısaltılmış AMK var. Cinsel ilişkiyi küfür olarak kullanmak, "ananı, avradını..." "becerme" eylemini bir ceza olarak görmek cinsellik ve kadın konusundaki kafa çarpıklığının en iyi örneklerinden biridir, tecavüz kafasının bir ürünüdür.
Bunlara göre seks iki kişinin –bazen de daha fazla kişinin- yaptığı zevkli birşey değil, erkeğin kadına yaptığı birşeydir. Hamile kadının –nasıl hamile kaldığını çağrıştırdığı için- sokağa çıkmasının ayıp olduğunu ileri sürenlerin karılarına acıyorum. İslâmda küfür İslâm'ın esaslarını kabul etmemek demektir. Ve küfreden de “kâfir” olur. Osmanlı talan, haraç ve yağma için savaşa giderken “küffar”a (kâfirlere) karşı sefere çıkardı. İslâmda küfür, cehlî, inadî ve hükmî olmak üzere üçe ayrılırmış: 1) Cehlî küfür: İnsanın cahilliği sebebiyle Allah'a inanmaması diye tanımlanır ve cahil de olsa, insanın kendisine ve çevresine bakarak gerçeği bulması ve Allah'a inanması gerektiği savunulur. 2) İnadî küfür: İnsanın Allah'ın yegâne yaratıcı olduğunu bilmesine (!) karşın inadından dolayı iman etmemesi olarak tanımlanır. 3) Hükmî küfür: Allah ve peygamberi tekzip (yalanlama) alâmeti olarak bir şey yapmak veya söylemekle İslâm'dan çıkmak anlamına gelir. Buna göre, İslâm’ın esaslarını kabul etmeyen kişi kâfirdir, ana avrat sövmesi gerekmez. Bir dinci site küfrü şöyle tanımlıyor: “Genel olarak: İslâmı ve İslâmın sembollerini, kutsal görülen şeyleri küçümsemek, hafife almak, şakadan da olsa yalanlamak, inkâr etmek, veya dalga geçmek insanı küfüre düşürür”. Bir hadis te şunu diyor: “Resulullah (s.a.v.)şöyle buyurmuş:”Ben insanların tümü için örneğim, birisi bana sövüldüğünü duyduğunda, hâkime şikâyet etmesine gerek duymadan onu öldürmelidir. Sultana götürüldüğünde ise sultan onu öldürmelidir.” Buna benzer birçok hadis var. Yâni İslâm hukukuna göre kâfir öldürülmelidir. Gâvur sözcüğü başta yalnızca Müslüman olmayanları tanımlamak için kullanılmışsa da sonradan kâfir sözcüğü ile eş anlamlı olmuştur. Daha yakınlarda Başbakan bir yerden geçerken bazı yurttaşların “Başbakana küfretti” denerek polis araçlarına doldurulması beni bu küfür konusunu biraz araştırmaya yöneltti. Burada akla iki soru geliyor. 1. Başbakan peygamber midir? Birileri artık ona “biat” ettiğini de ilân ettiğine göre… 2. Türkiye’de biz farkına varmadan şeri hukuk mu uygulanmaya başlamıştır? “Çağdaş” Türkiye’mizde bana, ya da anama, bacıma küfretti diyerek insanların öldürülmesi hâla yaygındır. Şahsımıza küfredilmesi elbette hoşumuza gidecek birşey değildir ama suç mudur, Başbakan veya polise veya komşunuza küfrettiğiniz için cezalandırılmanız mı gerekir? Bir de “hakaret” konusu var. Türkiye, “hakaret”in, yâni “hakir görme”nin, aşağılamanın suç sayıldığı bir ülke olduğu için dünyanın her yerinde, her hukuk sisteminde bunun böyle olduğu yanılgısı içindeyiz. Oysa gerçekler hiç te öyle değil. Antik Roma’da imparatorlar tanrı sayıldığı için imparatora hakaret tanrıya hakaret sayılıp İslâm’daki gibi cezalandırılıyordu. Daha sonra başka ülkelerdeki kırallar, kıraliçeler bunu benimsediler. Bunun kalıntıları monarşinin olduğu bazı Avrupa ülkelerinde hâlâ var. Cezası İspanya’da para cezasından Norveç’te 5 yıla kadar hapse kadar uzanıyor. Monarşiyle yönetilen Kuveyt, Ürdün, Fas ve Tayland’da hâlâ kıral veya kıraliçeye hakaretin çeşitli cezaları var. Çin ve Japonya’da monarşinin kaldırılmasıyla bu, suç olmaktan çıkmış. Şimdi 3. Soru: Başbakan kıral, sultan veya padişah mıdır? Daha Haziran 2012’de “Onlara göre biz siyasetten anlamayız, Sanattan, tiyatrodan anlamayız. Onlara göre biz verilenle yetinen zenci bir güruhuz” diyen Başbakan belki duymamıştır ama 2010-11’de Afrika ülkelerinin bir konferansında “devlet büyüklerine hakaret”in artık suç sayılmaması yönünde bir prensip kararı alınıyor. Evet, zenciler kıtasında! Daha geçen hafta Viyana’daki Uluslararası Basın Enstitüsü “hakareti suç sayan yasalar özgür bir toplumda gereksizdir” açıklamasını yaptı. Çoğu hukuk sisteminde artık “hakaret”, ifade özgürlüğünün vazgeçilmez bir parçası olarak algılanıyor. Adamın birini bir yargıca eşek dediği için mahkemeye veriyorlar. Adam “özür dilerim, bir yargıca eşek demenin suç olduğunu bilmiyordum. Peki bir eşeğe yargıç demek te suç mudur?” diyor. Yargıç kafasını kaşıyor, “Hayır, değildir” diyor. Adamın yanıtı: “Teşekkür ederim Yargıç Bey”. Birçok Avrupa ülkesinde “hakaret” artık suç değil, ancak “defamation”, yâni adını kötüye çıkarma, karalama, çamur atma suçu “hakaret”ten ayrı muamele görüyor. Kısaca birisine (tanrı veya sultan değilse) küfretmek suç değil ama “hırsız” veya “üçkağıtçı”, “katil” demek suç. İftira ise ancak atılan iftira o kişiye maddî veya manevî bir zarar vermişse suç sayılıyor ve o kişi böyle bir zarar görmüş olduğunu kanıtlamakla yükümlü. Bir kişi bağımsız bir mahkeme tarafından hırsızlık suçundan mahkûm olmuşsa ona “hırsız” deme hakkınız var, aksi halde iftira sayılıyor. Bir devlet büyüğüne ana avrat küfretmek serbest ama hırsızlığı mahkemece tescil edilmemişse hırsız demek suç. Dinin veya monarşilerin kokuşmuş, baskıcı küfür yasağını bir kenara bırakalım. Ölmüş bir kişiye küfretmek, hakaret etmek veya iftirada bulunmak suç olabilir mi, olmalı mı? O kişi hakkında söylenen söz zorumuza gidebilir, biz o kişiyi çok seviyor, toz kondurmuyor olabiliriz ama o kişiye küfredilmesi, hakaret edilmesi neden suç olsun? Kendisi öldüğü için zaten bir zarar görmesi söz konusu değil. Hoşumuza gitmeyen herşeyi yasalarla yasaklamaya başladık mı, bunun ucu nereye varır? Özgür bir toplumda Sayın Muhammed’e de, Atatürk’e de, Tayyip Erdoğan’a da küfredilebilmelidir. Ha, Türkiye’de bir de “mânevî değerleri aşağılamak” veya “Türklüğü aşağılamak” diye yasalar var ki bu yasalara dayanarak mahkûm edilenler olmasa insanın kasıklarını tuta tuta gülesi geliyor. Ben şimdi “yahu biz Türkler ne aptal milletiz, kalkıp Erdoğan’ı başbakan yapıyoruz” desem Türklüğü mü aşağılamış mı oluyorum, Erdoğan’a hakaret mi etmiş oluyorum? “Sokak ortasında besmele çekerek koyunların gırtlağını kesip kurban etmek barbarlıktır” desem mânevî değerleri aşağılıyor oluyorum da “Musevi hahamlar sünnet olacak bebeğin pipisini ağızlarına alırlar” veya “hıyar Hintliler ineklere tapıyorlar” desem ceza alacağımı hiç sanmıyorum, çünkü yüzde 99’unun Müslüman olduğu değil, yüzde 99’un nüfus kağıdına doğuştan “İslâm” yazılan bir ülke Türkiye. Ha, bir de “offensive” diye tanımlanan, hakaret sayılmayan ama karşınızdakinin “zoruna giden” sözler var. Bazı gerçekler başkalarının zoruna gidebilir. Giordano Bruno’nun dünyanın evrenin merkezinde olmadığını söylemesi kilisenin zoruna gitmiş, diri diri yakılmıştı 400 yıl önce. Ben kalkıp “Sayın Muhammed 9 yaşında bir kızı nasıl yatağına almış?” desem kimse “hayır, öyle birşey yapmamış” diyemez ama benim lâfımı “offensive” bulabilir, zoruna gider, sonra bunu hakaret sayar, oradan da hemen “küfür” addedilir, kâfir ilân edilirim. Şeri kanuna göre de kâfirin cezası da bellidir. Ölmüş ya da hayatta olan bir kişiye “hakaret” etmenin, bir takım insanların inandıkları şeyleri eleştirmenin suç olduğu bir ülkede ne düşünce özgürlüğünden söz edilebilir, ne de ifade özgürlüğünden.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|