|
|
Abidin Dinoya dairdir...Kategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 16 Ağustos 2013 08:34:26 Abidin Dino en tanınan ressamlarımızdan biridir. Sadece ressam da değildir, zamanı gelmiş gazetecelik yapmıştır. Gerekmiş öyküler, senaryolar, denemeler yazmıştır. Film yönetmiştir. Saati gelince de şiirler döktürmüştür. Döneminin, yirminci yüzyılın başından sonuna kadar giden zaman diliminin en ilginç, en önemli aydınlarından biridir. Hele Türkiye için.
Bu nedenlerle olmalı hepimiz onu tanıdığımızı sanıyoruz, bu hem doğrudur hem de yanlış. Evet şu veya bu biçimde medyaya yansıyan haberler ve yayınlanan çarpıcı kimi kez bir parça uydurmaca haberler ve güya ciddi yazılar sonucu onu bir parça tanıdığımız kesin ama Abidin’i, bu her parmağında birçok hüner bulunan ustayı yüzde yüz tanımamız mümkün değildir. Çünkü Abidin öyle oturup hayatını a’sından z’sine anlatacak insanlardan hiç olmadı. Bu nedenle ve piyasada kolayca bulunabilen bilinenlerin, sanal dünyada yazılı olanların denenmeden, denetimden geçirilmeden yinelenmesi hastalığının alıp başını gitmesi, kopyala-yapıştır-yayınla belası sonucu Abidin Dino’nun hayatına, « özgeçmişine » ilişkin ve bilhassa internet dünyasında « dönen » yazılarda ve onları alıp aynen yayınlayan basılı gazete ve dergilerde ve hatta kitaplarda birçok hata bulunuyor. Daha önce kimi makalelerimde ve Abidin Dino üzerine yazdığım biri üç ciltlik iki çalışmamda bu yanlışları düzeltmeme karşın kötü yinelemelerin, yanlışların sürgittiğini hayretler içinde gördüm. Hele bu hataların Abidin Dino’ya saygı göstermek için çaba sarfeden, Abidin’i sevdiğini ileri sürenlerce tekrarlamasına hem şaşırdım hem de üzüldüm. Bu yıl, bildiğiniz gibi, Abidin’in doğumunun 100., aramızdan ayrılışının 20. yılı. Bu vesileyle Abidin’i anmak için gayret gösterenlere teşekkür borçluyum ancak bu çabalar içinde gerçekleştirilen ve kökenindeki iyi niyetinden hiç şüphem olmayan çalışmalarda Abidin’in hayat hikayesine ilişkin yanlışları da düzeltmem gerekiyor : Abidin Dino’nun hem yakın arkadaşlarından biri olduğum için hem de onun hakkında birinci elden kaynaklara dayanarak makaleler ve kitaplar yayınladığım için. Çünkü bir yerde görevim Abidin Dino üzerine doğruların yayılmasına çabalamaksa diğeri de yanlışların bir an önce düzeltilmesi için yardımcı olmaktır. Abidin Dino benzer bir ugraşı yakın dost ve arkadaşları için, beğendiği yazarlar ve şairler için bizzat yapmıştır. Bu açıdan Abidin aynı zamanda bize örnek olacak davranışlar bütünüdür de. Bu bağlamda bu makalede Abidin Dino’nun özgeçmişine ilişkin ve göze çarpan en ciddi yanlışları düzeltmek istiyorum. Elbette hepimiz yanlış yapabiliriz. Belirleyici olan yanlışta ısrar etmemektir. Dolayısıyla yanlışın neresinden dönülse kârdır. Bu açıdan bakınca kimsenin, hele yanlış yapanların, yanlış bilgileri alıp aynen yayınlayanların alınmasına gerek yok. Tekrar da yarar var : Önemli olan yanlışta ısrar etmemektir. Çünkü önemli olan Abidin Dino’nun yaşam hikayesinin en doğru biçimde bilinmesidir. Abidin Dino’nun doğru okunması ve hayatının yanlışsız bilinmesi umuduyla şu birkaç noktayı dikkatinize sunmak istiyorum : BİR : İnternet sitelerindeki ve onlardan alıp aynen yayınlayan dergi ve gazetelerdeki kimi özgeçmiş yazılarında başlıkta « otobiyografi » sözcüğü göze çarpıyor : Bu sözcük özgeçmişin bizzat Abidin tarafından kaleme alındığı sanısını doğuruyor. Oysa birazdan belirteceğim nedenlerden bu tür bir metnin Abidin’in kaleminden çıkmış olması mükün değildir, o halde bu sözcük başlıkta yer almamalıdır. İKİ : Bazen bakıyorsunuz şöyle bir cümle yazılı: « Doğduğu yıl ailesi Cenevre’ye, ardından Fransa’ya yerleştiğinden çocukluğu Avrupa’da geçti. » Burada birkaç şeyin düzeltilmesi gerekiyor : Abidin’in çocukluğunun Avrupa’da geçtiği doğru. Ancak aile İstanbul’dan ayrıldıktan sonra önce Paris’e gidiyor. Orada bir süre kalıyor. Savaşın (1914-1918) patlamasından kısa bir süre sonra Cenevre’ye gitmek zorunda kalıyor. Savaş bittikten sonra 1920’de aile yeniden Paris’e dönüyor ... Bunları epey ayrıntılı bir biçimde ve elimdeki bilgiler ve belgeler eşliğinde Abidin Dino 1913-1993 isimli üç ciltlik çalışmamda yazdım : Kitap Yayınevi, İstanbul, 2008. 1. Cilt : 412 sayfa, 2. Cilt : 477 sayfa, 3. Cilt : 356 sayfa. Bugün bu konuda daha çok bilgi ve belge sahibiyim ve eğer Dino ailesinin o günlerini yeniden yazsam daha çok ayrıntı verebilirim, ama sonuç itibariyle Abidin Dino’nun ve ailesinin yaşam tarihinin genel hatlarında herhangi bir değişiklik olmayacak. Dino ailesi Osmanlı İmparatorluğu’nun değişik yörelerindeki mal ve mülkünü şu veya bu biçimde güvenceye alabilmek umuduyla ve benzeri meseleler, kaygılar sonucu önce Paris’e, sonra Cenevre’ye, sonra yeniden Paris’e yerleşmeyi tercih etti. Sonra İstanbul’a dönüş faslında Korfu ve Atina hikayeleri de var. Bunları adını andığım çalışmamda anlatıyorum. Benzer bir git-geli aynı durumdaki Osmanlı ailelerinin birkaçında daha görmek mümkün. Hemen aklıma gelen bir örnek olarak Rey ailesini verebilirim ... ÜÇ : Abidin’in özgeçmişine ilişkin yazılarda bilhassa Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB’deki) yaşadığı ve sinema dünyasında çalıştığı dönemine ilişkin satırlarda önemli yanlışlar bulunuyor. Hemen ve dostca söyleyeyim bunun hiç ayıbı yok. Ben de bu tür bilgilerle donanmış ( !!!) olarak Abidin’le 1980’lerdeki dostluk günlerimizde kendisiyle yaptığım ve zaman zaman Güzin Dino’nun da katıldığı nehir söyleşilerimizde aynı hataya düşmüş ve Abidin’den « ağzımın payını » almıştım. Bu söyleşiyi ve yanlışların Abidin tarafından bizzat düzeltilmişlerini o yıllarda yayınladım. Bu söyleşiden bizi burada ilgilendiren satırları aynen almak istiyorum. Böylece Abidin’in SSCB’ye « sinema öğrenimi görmek üzere » değil, doğrudan doğruya sinema alanında ve SSCB’nin o yıllardaki en önemli ve en ünlü yönetmenlerinden Yutkeviç’le birlikte çalışmak üzere gittiği ve çalıştığı konusunu açıklığa kavuşturmuş olacağımı umuyorum. Bizzat Abidin Dino’nun ağzından : M. Şehmus Güzel : 1930’lu yıllarda siz öğreniminizi bitirmek için Sovyetler Birliği’ne gittiniz ... (Abidin son derece kibar bir insandı ve kimsenin sözünü kesmezdi, ama burada bir saniye bile tereddüt etmeden sözümü kesti ve şunları söyledi :) Abidin Dino : Öğrenim değil, çalışmaya ... MŞG : Çalışmak için. Ama bu sırada sinema tahsili yapıyorsunuz ... AD : Hayır, tahsil değil, çalışıyorum, doğrudan doğruya. MŞG : Ama öyle yazıyor biyografilerinizde. AD : Hiçbir tahsil görmedim. Hiçbir zaman. Ve doğrudan doğruya dekoratör olarak çağrıldım. Ve gider gitmez dekoratör olarak çalıştım. Yani tahsil yok. MŞG : Sinema öğrenmek yok, filmlerde ... AD : Filmlerde yanlız dekoratörlük etmedim o ayrı konu. Ama yani öğrencilik devrim yok. MŞG : O zaman Abidin Dino biyografisi Türkiye’de yanlış biliniyor. Dolayısıyla bir dahaki söyleşimizi, umarım, Abidin Dino biyografisindeki yanlışları düzeltmek için yaparız. Evet bu örnekte gördüğümüz gibi Abidin Dino bu konuda son derece dikkatli ve hassastı. İzninizle şunu da eklemeliyim : Abidin yaptığımız her söyleşiyi daktiloya çekmemden sonra alır, ince eler sık dokur ve nakış gibi işlerdi ve harika bir söyleşi çıkarırdı ortaya. Yani öyle bir seferde ağzından çıktığını alıp yayınlamışlığım yoktur, olamazdı da. Aramızdaki sıkı dostluk, ağabey kardeş yakınlığı ve dayanışma ruhu başka türlü davranmamıza izin de vermezdi. Bu söyleşiyi de işte böylesine sıkı bir taramadan sonra « tamam oldu » diyerek 1991 yaz aylarında önce dostum, meslektaşım Mete Tunçay’ın yönetimindeki Tarih ve Toplum dergisinde yayınladım. Daha sonra Abidin Dino İle Söyleşiler. Yazılar : Hayat ve Sanat isimli kitabımda (Pêrî Yayınları, İstanbul, 2006, 144 sayfa.) Abidin’in söyleşimizde anlattıklarının ışığında değişik özgeçmiş hikayelerindeki «Üç yıl boyunca (...) tüm yönleriyle sinema eğitimi aldı.» cümlesi kendiliğinden devre dışı kalıyor. Yine SSCB’deki yıllarına ilişkin olarak kimi kez okuduğumuz « Bu dönemde sol fikirlerle tanıştı. » cümlesi de doğru değil. Çünkü Abidin Dino daha çocukken ağabeylerinden Arif Dino ve onun yakın arkadaşları sayesinde ve ilk gençlik yıllarında ve hele 1930’ların hemen başında İstanbul’daki dost ve arkadaş çevresi sayesinde, « Şair Baba », İpekçi Film Stüdyosu’ndaki, Ostrorog Yalısı’ndaki harika tartışmalar ve sohbetlerle ve daha pek çok şeyle birlikte sol fikirlerle çoktan tanışmıştı ve meselenin özünü biliyordu. Bu konuları üç ciltlik çalışmamın birinci cildinde epey ayrıntılı bir şekilde yazıyorum. O yıllara ilişkin yazılanlardaki şu cümle de maalesef tamamen asılsız : « 1937’de II. Dünya Savaşı nedeniyle Sovyetler Birliği tüm yabancı öğrencileri geri gönderince Leningrad’dan ayrılmak zorunda kaldı. » Abidin’in SSCB’den ayrılışının belirleyicileri çok farklı ve bunları tarihi, günlük, dönemlik ve sıcak nedenleriyle birlikte adını andığım üç ciltlik çalışmamın birinci cildinde ayrıntılı bir biçimde anlatıyorum. Burada yinelemem mümkün değil. Ancak « öğrenci » olmayan birinin « öğrencilerin geri gönderildiği » iddiasıyla ayrılmak zorunda kalması asla söz konusu değil. Hele 1937’de ikinci büyük hesaplaşmanın başlaması hiç doğru değil. Savaşın elinin kulağında olduğunun duyumsanmasını iddia etmek te bir parça abartma olur sanıyorum. Ne olursa olsun bunlar Abidin’in SSCB’den ayrılmasıyla doğrudan doğruya ilgili olmadığı için tartışmasını yapmamız bile gereksiz. Ancak bu tür bir cümlenin tamamen uydurmaca olduğunu da geçerken vurgulamak görevim. Abidin Dino 1942’de ikamate memur olarak İstanbul dışına sürgün edilince önce Mecitözü’nde sonra Adana’da polis gözetimi altında yaşamak zorunda kaldı. Adana’da Türk Sözü gazetesinde « gece sekreteri » olarak görev yaptı. Yanlışlarla dolu özgeçmişlerinde Abidin’in Adana yılları için « Türk Sözü gazetesini yönetti » denilmesinin bir parça abartma olduğunu da geçerken belirtmiş olayım. Abidin Dino gazetede çalışmaya başlarken kırmızı çizginin, « kızıl çizginin », nerede durması gerektiğinin gazete sahibi ve yöneticileri tarafından nasıl saptandığını Güzin Dino’nun bana anlattığı biçimiyle adını andığım çalışmamın ikinci cildinde aktarıyorum. Evet gazetenin birçok işini üstlendi ama « yönetti » denilmesi abartma olacaktır. Hele kimi yerde bir de buna ek olarak neredeyse Abidin gazeteye « kendi kadrosuyla » geldi biçiminde yorumlanacak ek uydurmacaların ve abartmaların da eklenmesi epey eğlenceli. Sürgün, her gün polise imza vermek zorunda kalan, hayatı tehdit altında olan bir insana inanılması nâ–mümkün görevler yükleniyor kısacası. Ve kara kara güldürüyor. Sanırsınız Abidin orada sürgün olarak değil, Türk Sözü gazetesini « yönetmek », yakın arkadaşlarına gazetede « köşe yazıları », « makaleler », « öykü » ve şiirler yayınlatmak için çalışmak üzere bulunuyor. Bu tür özgeçmişlerde başka birkaç abartma ve fazlalık daha var ama üzerinde durulmaya değmez. Çünkü belirleyici olmadıkları gibi her okuyanın da hemen uydurma ve/veya abartma olduğunu anlayacağı türden yakıştırmalar. Abidin Dino’nun özgeçmişi üzerine ve hakkında yazılanlar konusunda özel biçimde titizlenmem kiminin dikkatini çekebilir, kimini rahatsız bile edebilir. Lütfen kimse alınmasın, kimse kusura bakmasın, Abidin’le uzun yıllar yakın dostluk ve yoldaşlık yapmış biri olarak bunu görevim olarak kabul ediyorum. O kadar hacimli bir çalışma yapmamın ve bu çalışmamı kitaplarım yayınlandıktan sonra da sürdürmemin belirleyicisi de budur. Bu bağlamda, değerli okuyucularım, kıymetli kardeşlerim, bu davranışımı yerinde bulacağınızı, beni anlayacağınızı ve bana hak vereceğinizi umuyorum. Abidin Dino öyle kolay kolay çözülebilecek bir bilmece değildir. Abidin Dino’ya saygı konusundaki titizliğim yeni de değildir, çünkü önemli olan Abidin Dino’nun anısı, eserleri, adı, yaşam hikayesindeki doğrulardır. Evet önemli olan Abidin Dino ve onun bize miras olarak bıraktıklarıdır : İmece yöntemiyle çalışmak, ortaklaşa üretmek, başımız dik, yüzümüz Güneş’e dönük, yumruklar sıkılı ve onurluca yürümektir. Kimsenin hakkını yemeden. Kimseye kötülük yapmadan. ÖNEMLİ NOT : Bu makalenin hiçbir bölümü yazarın önceden yazılı izni olmaksızın tekrar üretilemez, bir erişim sisteminde tutulamaz, herhangi bir biçimde elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt ya da diğer yollarla iletilemez. Bu kural Abidin Dino, Güzin Dino, Arif Dino konusunda yazdığım ve sitemizde ve değişik sitelerde bizzat yayınladığım bütün makaleler, kitaplarım ve içerdikleri görsel malzemeler için de geçerlidir. Değerli okuyucularım, kıymetli kardeşlerim, son zamanlarda sayısı artan intihal, çalıp-çırpmak yani kısacası hırsızlık olayları üzerine bu önemli notu eklemek zorunda kaldığım için bağışlamanızı rica ediyorum. Bütün yazı, makale, kitap, fotoğraf, belge ve bilgi hırsızlarına ise aynen duyurulur. Bilhassa.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|