Noterliğin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Noterlik kurumunun ilk izlerini Sümerlilerden kalma tabletlerin üzerinde bulunan çivi yazılarından çıkarılmakta. Sümerliler bu kuruma BURGUL adını vermişler. Buna ait bir tabletten alınan yayında şöyle denmekte. "...bizim kanun ve geleneklerimize göre her sözleşme belirli kurallar içinde yazılmalıdır. Yazılı olmayan sözleşmeler için hiç bir hak ileri sürülemez ve Burgul'a baş vurulamaz."
“Bu yüzden ev, bahçe, tarla, köle, hayvan satmak, kiralamak, borç alıp vermek, mirasını ölmeden bölüştürmek, çocuğunu evlatlıktan çıkartmak veya evlatlık almak isteyenler, yanlarında tanıkları, boyunlarında mühürleri ile babama gelirlerdi. Evleneceklerde tanıkları önünde evlenme koşullarını, boşanma olduğu zaman kimin ne alabileceğini belirleyen bir bir sözleşme yapmak zorundalar. Eğer yazılı bir sözleşme yoksa evlenenler evli sayılmaz. Kurallarımız kesindir. Kentimizde yalnız sözleşmeleri yapan kurumsal bir kuruluş olarak BURGUL vardır... ‘’
‘’...sözleşmelere önce konusu, sıra ile koşulları, tanıkların adları, yemini, günü, ayı, yılı yazılıp her iki tarafın mühürleri basılır. En önemlisi de sözleşme yazıldıktan sonra yazılarının üzerine yeniden yumuşak kil kaplanması ve üzerine içindekilerin tekrar yazılmasıdır. Böylece sözleşmenin üstü kırılırsa ,içi sağlam kalır, hem yazılanlar değiştirilemez....’’ Ludingirra ‘nın yaşam öyküsü tablet 5
Daha sonraları Roma’da noterlik tarihsel olarak yerini almakta. Kimbilir belki Romalılar da bu hukuk düzenini Sümerlilerden almışlardır. Kişiler arasında özel hukuk işlemlerine resmiyet kazandırılmasına Roma hukukunda ve bölge olarak da Kuzey İtalya’da rastlanmaktadır. Modern anlamda noterlik kurumu Roma hukukunda ortaya çıkmıştır.
JUSTİNİAN döneminde ‘’TABELLİON’’ ların yani noterlerin görev ve organizasyon olarak hukuki bir düzenlemeye kavuşmasından sonra 11. yüz yılın sonlarına doğru ilk noter okulları kurulmaya başlanır. Bologna Üniversitesinde noterlik dersleri verilmesinden sonra bu alanın farklı üniversitelerde de bilim dalı olarak kabul edildiği görülür.
Osmanlı’dan önce Türk hukunda noter ve noterlik müessesesinin çok eski bir geçmişi bulunmaktadır. Osmanlı’da ise bu kurumun islam hukuku boyutunda gelişim göstermekte. Tanzimattan önce Osmanlı Devletinde İslam hukukunun etkisi görülmekte. Mesela Kuran’da Bakara suresi ayet 282 ‘’Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir katip onu aranızda adaletle yazsın...’’ diye belirtir.
Buna bağlı olarak Osmanlı’da ‘’Katibiadiller’’ adı ile bir noterlik hizmeti veren sınıf üretilmiştir. Daha sonraları Noterlik görevi kadı ve naipler tarafından yerine getirilmiştir. Mecellenin yürürlüğe girmesiyle Mukavelat Muharrirleri Nizamnamesi üretilmiştir. Bu nizamname 1913 yılında Katibiadil Kanunu Muvakkati kabul edilmiştir. Bu suretle ilk defa bir noterlik müessesesi devletin himayesine alınmış olur.
Cumhuriyet döneminde ise hukuk sisteminde devrim niteliği yeniliklerle birlikte Katibiadil Kanunu Muvakkatinin uygulanması zorlaşmıştır. 1926 senesinde Noterlik kanunu olarak değiştirilen bu kanunun moderleşen hukuk sistemi ile uyumu için başlatılan çalışmalar sonucunda İsviçre’nin Lozan ve Neuchatel Kantonları ile Avusturya Noterlik kanunları göz önünde tutularak hazırlanan 3456 sayılı noterlik kanunu 01.09.1938 senesinde yürürlüğe girer.
Bu kanun 1942, 1945, 1948, 1952 ve 1959 senelerinde bazı maddeleri değiştirilir. Bu değişikliğe ragmen Kanun ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte uygulamaya devam eder.. 1512 sayılı Noterlik kanunu yayınlandığı 05.05.1972 tarihine kadar geçerliliği devam etmiştir. Bu tarihten günümüze kadar da bazı değişikliklere uğrayarak geçerliliğini devam ettirmektedir.
Bu gün hukuk devleti olduğumuzun tartışılır duruma gelmiş olduğunu söyleyen toplum, Meclisin Çankaya’ya bir başka noteri koyduğunu üzülerek izlemekte. Yasamada üretilen kanunların ön kapıdan girip, yan kapıdan mühür basılarak geri gönderilmekte olduğu dillerdedir.
Bir Cumhura ödenen maaşa bakıyorum, bir yaptığı işe, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.