Fas Kralı'nın Türkiye Cumhuriyeti Başakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kabul etmediği artık inkar edilemez. Başbakana yakın çevrelerin ileri sürdüğü gibi, « Fas Kralı 6 aydır Fransa'da tedavi görüyor » savına kimsenin inanması da nâ–mümkün. Çünkü bu iddia daha ileri sürülmeden Paris’teki kulağı delik Türk gazetecilerden en deneyimli olanları meseleyi araştırdı ve Fas Kralı'nın Paris'te veya Fransa'nın herhangi bir kentinde olmadığını saptadı.
Bırakın « altı ayı » altı gün önceden beri bile Fas Kralı Fransa’ya gelmemişti. Hem Fas Kralı tedavi için ülkesi dışında olsaydı bunu kamuoyu da bilirdi, gazeteler de, ilgilerde de. Bizimkiler de. O kadar bilinmiyordu ve Kral’ın ülkesinde bulunduğu sanılıyordu ki Başbakan Fas’a giderken Kral’la görüşeceğine kesin gözüyle bakılıyor ve bu konuda hazırlıklar yapılıyordu. Böylece Başbakanımız Fas Kralı ile de görüşecek ve hatıra defterine bir de bunu ekleyecekti. Evdeki pazar çarşıya uymadı. Yazık oldu.
Uzun sözün kısası Fas Kralı kamuoyuna yansıtmadığı nedenlerle Başbakanla görüşmedi. Diplomatik bir hastalık mı ileri sürdü başka bir neden mi ? Bilemiyoruz. Belki Kral ile görüşmek için gerekli zamanda randevu alınmamıştı.
Bilemiyoruz ama Başbakan’ın bu red karşısında moralinin allak bullak olduğunu biliyoruz. Dış gezilerinden genel olarak « fatih » edasıyla dönmeye meraklı Başbakan bu kez tatsız ve acısı kolay kolay unutulamayacak bir darbeyle döndü. Biz de üzülüyoruz elbette. Çünkü neresinden bakarsak bakalım, bu tatsızlık, sonuç itibariyle diplomatik bir fiyaskodur. Bunu acısını da unutmak kolay olmayacak anlaşılan. Nitekim seçmenleri de bunun farkındaydı ve bunun yarattığı acıma ve dayanışma duygularıyla da Başbakan’a moralini yükseltici karşılama töreni düzenlendi. İyi de oldu. Çünkü en kötü başbakan morali bozuk başbakandır. Ne yapacağı belli olmaz çünkü. Bu karşılama töreni Şubat 1959’da Londra’ya iniş sırasında uçak kazasından yara almadan kurtulan dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e ükeye dönüşünde düzenlenen muhteşem karşılamayı anımsatıyor. Evet her başbakanın özene, ilgiye ihtiyacı var. Kimi durumlarda biraz daha fazla.
Bu tür diplomatik kazalar her siyasetcinin başına gelebilir ama bunun acısını sorumlular kimlerse onlardan çıkarmalı. Dışişleri Bakanlığı yetkileri mi ? Başkaları mı ? Araştırmak ve bulmak lazım.
Bunun acısını Taksim Gezi Direnişi katılımcılarından çıkarmanın yollarını aramak doğru olmaz. Başbakan’ın Kuzey Afrika/Magrib ziyaretleri dönüşünde « bitmiş olacağını » dünyaya duyurduğu direniş sürüyor. Ve Fas Kralı’nın görüşmeyi kabul etmemesi faturasını direnişçilere ödetmemek te Başbakan’ımızdan bekleniyor. « Dışarıda » yitirilen puanlar « içeride » kazanılacaklarla geri getirelemez çünkü.