|
İnsan BeyniKategori: Nalına Mıhına | 2 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 20 Mayıs 2013 08:47:34 İnsan yaşlanmaya başladığı zaman hep eski günleri aramaya başlarmış. Aklındaki hatıraların tazeliğini koruyup korumadığı üzerinde kendini dener, kimi zaman hatıralarında boşluklar bulurmuş. Bu boşlukları hissettiklerinde, eski resimleri araştırır, onlara bakarak arayı kapatmaya çalışırmış. Eskilerin söylediği gibi unutkanlık insan beyninin hastalığıdır, onların sözü ile 'hafıza-i beşer nisyan ile malûldür' derler.
Kanımca bu deyim her dönem için geçerlidir. Sadece bir döneme has bir unutkanlık olmasa gerek. Benim unutkan olmamın pek önemi yoktur, çünkü ülkemin geleceğine etki edecek bir karar verme durumunda değilim. Olsa olsa evim ve ailem konusunda vereceğim kararlar içinde unutkan olmam da toplumu etkilemeyeceğine göre zararsızdır. Şimdi bir düşünelim, yaşı biraz geçmiş bir kişi mal veya mülk konusunda bir tasarrufta bulunmaya kalksa, hemen evlatlarından bir muhalif itiraz edip, ÂKIL olup olmadığının tesbiti için mahkemeye başvursa, ÂKIL durumunun incelenmesini isteyebilir mi ? Bunun cevabı ‘evet’ tir, isteyebilir. Burada bir yaş sınırı olduğunu düşünmekteyim. Diyelimki yaş sınırı 65 üstü. Yani bu yaş üstündeki kişilerin hukuki bir konuda karar verebilmesi için, Hakimin kişi hakkında ÂKIL olduğuna karar vermesi gerekmekte. Bu arada hakimin de yaş durumunun göz önüne alınmasında yarar vardır. Bir zaman evvel, bu gibi bir olay yaşamıştım, rahmetli kayınpeder bir mülkünü satmış, buna kızı itiraz etmişti. Mahkemeye başvurunca baldız, karakol marifeti ile bir polis nezaretinde kayınpederle bir hastahaneye, rapor almak için gitmiştik. Bir doktorlar heyeti önüne çıktık. Heyetteki doktorlar, bazı sorular sormaya başladı. Heyecanlanan kayınpederim, torunlarının ismi sorulduğunda, bir torununun ismini bir anlık unutuverdi. Biz yardım etmeye çalıştık amma, doktorlar ‘’olmaz’’ dedi. ‘Gidin biraz dolaşıp getirin tekrar ‘ dediler. Biz de öyle yaptık. Bana da geçen gün radyoda canlı yayında sohbet sırasında ‘ En son hangi kitabı okudunuz’ diye sormuşlardı. ‘Sevgi‘ adlı kitabı okuduğumu ifadede güçlük çekmiştim. Kayınpederle hastane bahçesinde biraz dolaştık, daha sonra doktorlar heyetinin karşısına geçip, her soruyu cevaplamıştı. Aldığımız raporda doktorlar kayınpederimin ‘ÂKIL karar verme bilinci’ olduğuna karar vermiş, biz de mahkemelerde sürünmekten kurtulmuştuk. İşte bir ülkenin geleceği hakkında karar verme yeteneği konusunda da aynı uygulama olması gerekmez mi? Ben vatandaş olarak bir yaştan sonra karar verme yetkisini mahkemeden hakimden almak mecburiyetinde isem, millet hakkında önemli kararları alan vekillerin de, mahkeme ile bu ‘ÂKIL’ zihne sahip olduklarını ispatlamaları gerektiğine inanmaktayım. Bakınız ülkede bütün vatandaşların eşit olduğunu söylüyoruz, ancak uygulamada bunu göz ardı etmekteyiz. Hele şimdi Başefendi’nin atadığı 63 ÂKIL kulunun, bu yaş sınırını çoktan geçmiş olduğunu düşünmekteyim. Bu arada neredeyse milletvekillerine ömür boyu Padişah kadar yetki tanıyıp, ülke konularında yükümlülük almadan, sorumsuz olmalarını sağlıyan bir kanun, meclisten sessizce geçecekti. ‘’Kıyak Emeklilik’’ adı ile tanınan bu yasayı bu sefer denediler, olmadı amma bir gün bunu mutlaka yapacaklarına inancım tamdır. Şimdi Suriye ile Türkiye arasında oluşan bu tatsız maşalık, bizim ülkemize yakışmamakta. Sınır kasabamızda oluşan vahşet, bizi komşumuzla savaşa sürüklemek isteyen güçler tarafından yapılmış olabilir. Benim ülkemin yediyüz kilometreden fazla sınırı olan bu komşumuzun, bir zamanlar eşkiyayı desteklediği de bir gerçektir. Onlara kamp yerleri bile tahsis edip, parasal yardım ettiği de bir hakikattir. Çok dikkatli olmamız gerektiğine inanmaktayım. Şimdi eşkiya ‘ben çekiliyorum ‘ dediğinde mayınlı arazilerin bir dökümü kimin elinde olduğunu düşünmekteyim. Aslında ‘ben çekildim’ dediği zaman mayınladığı araziyi kim kullanabilecek? O arazileri onlardan başka kimse bilmediğine göre, bu araziler ülkemin toprağı değildir. Buraları bilen kişiler de envanter tutmamışsa, çekilme olduktan sonra buralarda çok vahim olayların olması mümkündür. Benim yurdum insanı çok temiz ve saf olduğundan hafiza-i beşerin nisyan ile maluldür sözünün çok uyduğunu düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarNilufer Yaman
{ 20 Mayıs 2013 10:32:01 }
Eğer 65 üstü insanlar akli yeteneklerini doktor raporuyla kanıtlamak zorunda bırakılırsa yandık demektir. Irkçılık gibi bir şey bu yaşçılık. Ben bu mantığı kabul etmiyorum. Size de yakıştıramadım Sayın Metin Atamer.
Bence sorun 'akil ve akile' insanlarımızın yaşlarında değil, kendini beğenmiş ve kibirli olmalarında. Sanırım Başefendi de bu niteliklerinden ötürü seçti onları.. Kibir ve kendini beğenmişlikten başka hangi nitelik insanı ne olduğunu bilmediği bir kavramın savunucuğunu yapmaya yönlendirir? Ne idüğü belirsiz bir anlaşmanın pazarlamasını yaptırmaya ikna eder? Böylesine kibir ve kendine hayranlık her zaman kötü sonuç vermiştir. Nergis gibi boyunlarının büküldüğünü göreceğiz zaman içinde. Tulay
{ 20 Mayıs 2013 10:10:38 }
INSAN BEYNI
Diğer Sayfalar: 1.
|
| Tüm Yazarlar |
|