A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Daha fazla kan gölü - Robinson Jeffers

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 2 Yorum | Yazar Yazan: Ersin Engin | 18 Nisan 2013 02:50:33

Dünya üzerinde pek çok sanatçı kendi ulusunun politikalarını eleştirdikleri için acılar çekmiş; kimi cezalandırılmış, hatta öldürülmüş. Gariplik o ki; bu şekilde muhalif olmuş sanatçılar kendi uluslarınca ya da kendi dönemlerinin halklarınca olmasa bile birileri tarafından hep övülmüş, ödüllendirilmiş, kimi baş tacı edilmiş; haklı ya da haksız yere.

 
Daha fazla kan gölü
 
İki dünya savaşı kazandık şimdiye dek, ilgilendirmiyorlardı bizi, dalıverdik
içlerine. Dengeledik güçlerini
Avrupa’nın, hatta dünyanın eski güçleriydiler, çevirdik moloz yığınına ve
bağımlılar şimdi bize. Kazandık iki dünya savaşı ve geliyor şimdi üçüncü.

Bu sefer -- çok kolay olmayacak. Kolaydı işimiz ayrılmışken güçleri
dünyanın nifakla: değiştirdik bunu.
Hoş hayallere kapıldık; dünyayı birleştirmekti düşümüz; başarıyoruz ,
birleşiyorlar -- bize karşı.

İki savaş ve bu ikisi üçüncüyü körüklediler. Koruyun şimdi sahilleri, ayırmayın
gözünüzü kuzeyden, aldanmayın doğan güne. Araştırın bulutları.
Güçle donatın. Kale gibi Amerika var olacak uzun yıllar, arasında
doğu ve batının, sanki Bizans.

-- Bence: gülün bana. Haklısınız. Aptalca, görmek geleceği ve
çığırtkanlığını yapmak.
Bakmalı bir insan, konuşmamalı. Vatanseverlik sürüklüyor dünyayı
daha da fazla kan gölüne: ve biz hep düşüyoruz içine
.


Bu şiir, 1944 yılının Mayıs ayında, henüz ikinci dünya savaşı kesin olarak sona ermeden yazılmış. Oysa ki, on yıl önce ya da geçen hafta yazılmış kadar taze geliyor dizeler kulağımıza. Buna şair duyarlılığı mı, öngörüsü mü demek gerek bilemiyorum. Gerçi Jeffers’in üçüncü dünya savaşı kehaneti henüz tutmamış görünüyor ama ulusunun dünyayı sokup çıkardığı kan göllerinde ölen, yitirilen, kaybolan yaşamlar arada iki savaş daha olsaydı bu kadarı da olmazdı dedirtecek kadar fazla.

Dünya üzerinde pek çok sanatçı kendi ulusunun politikalarını eleştirdikleri için acılar çekmiş; kimi cezalandırılmış, hatta öldürülmüş. Gariplik o ki; bu şekilde muhalif olmuş sanatçılar kendi uluslarınca ya da kendi dönemlerinin halklarınca olmasa bile birileri tarafından hep övülmüş, ödüllendirilmiş, kimi baş tacı edilmiş; haklı ya da haksız yere. Oysa ki Jeffers, epik şiirin yirminci yüzyıldaki en büyük şairlerinden, kimine göre en büyüğü; şiiri düz yazıya en çok yaklaştıran dahası en çok yakıştıranlardan; hak ettiği değeri hiçbir zaman (daha doğrusu ikinci dünya savaşından sonra hiçbir zaman) görmemiş. Bunun sanatsal ya da sosyolojik, dahası emperyalist nedenlerini detaylı anlatabilmek hayli zor; anlamaksa bir o kadar kolay.

Aşağıdaki kısa biyografiyi Amerikan Büyükelçiliği’nin Türkiye web sitesindeki Amerikan Edebiyatının Ana Hatları başlıklı yazıdan aldım. Ölüm tarihini bilmesek, sanki savaştan sonra yaşamamış ya da hiçbir şey yazmamış gibi anlatmışlar şairi. Bunu anlamak için Jeffers’ın en radikal tavrını ikinci dünya savaşından sonra takınmış olduğunu bilmek yeterli. Ne acı ki, ününün doruğundan birden yok sayılarak aşağılara çekilmiş, yalnızlaştırılmış ve itibarsızlaştırılmış (ama hapse atılmamış) . Anlamak gerçekten ne kadar da kolay.

Robinson Jeffers (1887-1962)

İki Dünya Savaşı arasındaki yıllarda hatırı sayılır ve gerçek görüş sahibi bir çok Amerikan şairi yetişti. Bunların arasında Batı kıyısından şairler, kadınlar ve Afrikalı-Amerikalılar vardı. Romancı John Steinbeck gibi, Robinson Jeffers da California’da yaşadı ve İspanyol “ranchero”larla Kızılderililer ve “onların karışmış gelenekleri, ve ülkenin korkutan güzelliğini yazdı. Klasiklerle eğitilmiş, Freud’u çok okumuştu. Girintili çıkıntılı deniz kıyısı manzaraları içine yerleştirilmiş Yunan trajedisi temalarını yeniden yarattı. Tamar (1924), Roan Stallion (Demir Kırı Aygır, 1925), Aşilyusun Agamemnon'unun yeniden yaradılışı olan The Tower Beyond Tragedy (Trajedinin Ötesindeki Kule, 1924), ve Euripides’in trajedisinin yeniden yaradılışı olan Medea (1946) gibi trajik eserleriyle tanınmıştır.1


Cevat Çapan’a göre Robinson Jeffers, “Amerikan uygarlığına tepki duyan son kuşak şairlerinden yıllarca önce Büyük Okyanus kıyılarına çekilen ve maddi kazanç tutkusuyla kendini yok etme yarışına girdiğine inandığı Amerikan toplumundan uzaklaşarak tek başına epik şiir türünü sürdürmeyi deneyen bir sanatçı.”2  

Din adamı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Jeffers, babasının seyahatleri dolayısıyla üniversite öncesi öğreniminin önemli bir kısmını Avrupa’da gördü. Burada özellikle Klasik Yunan ve Latin  edebiyatlarını çok iyi öğrendi. Sonrasında Amerika’da edebiyat, tıp ve ormancılık üzerine eğitim aldı; fakat eğitiminden sonra büyük ölçüde sadece edebiyatla ilgilendi. Şair olarak ününün doruğuna 1920 ve 1930’lu yıllarda ulaşan Jeffers, özellikle ikinci dünya savaşı sırasında ülkesinin politik hamlelerine karşı takındığı tavır dolayısıyla şiirini ve sanatını göklere çıkaranlar tarafından dahi yok sayılarak derin bir yalnızlığa itildi. Savaş sonrası edebi tavrını savaş karşıtlığından insan karşıtlığı anlamına gelebilecek bir anlayış olan “inhumanizm”e yöneltti. California’nın Carmel körfezinde kendi elleriyle yaptığı taş evinde insanlardan uzak doğayla içice bir yaşam sürdü ve ömrünün sonuna kadar burada yaşadı. Yaşamının son yıllarına doğru yeni kuşak şairlerin bir kısmı tarafından hatırlansa da sessiz ve insanlardan uzak yaşantısını ölümüne kadar sürdürdü.

Robinson Jeffers, “kayaların, dalgaların, rüzgarın, çamların, defnelerin, atmacaların,şahinlerin, sislerin…”3 şairi. Bu “kolay anlaşılır” şiirinde geçmişten dünyamıza uzanan bir kahin gibi, geleceği lanetleyen, kaderi düğümleyen bir büyücü gibi konuşuyor. Şiiri dikkatle okuyup, bizimle konuşan Jeffers’in sesinin kulaklarımızda çınlamasına izin verelim. Düz yazıymış hissi veren bu şiir içerisinde gizlenmiş ahengi ve ritmi duyumsayalım. Kendini tüm varlıkların merkezine yerleştirip bu varoluşa haddinden fazla önem veren ve bunu kendi türü dahil canlı-cansız tüm varlıkların yokluğu ya da en azından zararıuğruna sürdürülebilir kılmaya gayret eden insana, insanlığa ilenci iliklerimize kadar hissedelim. Bu şiirde dile getirilenlerden utanmak için Amerikalı olmaya gerek olmadığını unutmadan.

Çünkü dört bir yanımız kan gölü.

KAYNAKLAR

1.http://www.usemb-ankara.org.tr, Amerikan Edebiyatının Ana Hatları
2.Cevat Çapan, Çağdaş Amerikan Şiiri Antolojisi, Adam Yayınları, Birinci Baskı (1988)
3.Güven Turan, Kuleden Bakmak Jeffers/Yeats, 160. Kilometre Yayınları, Birinci Baskı (2012)
4.Robert Kafka, Robinson Jeffers: A Biographical Sketch” California History Vol. 87, No. 2 (2010)

     

Yazıda yer alan Daha Fazla Kan Gölü adlı şiir Ersin Engin tarafından çevrilmiştir.  Şiirin İngilizcesi  aşağıdadır. 
SO MANY BLOOD-LAKES

We have now won two world-wars, neither of which concerned us, we were
slipped in. We have leveled the powers
Of Europe, that were the powers of the world, into rubble and
dependence. We have won two wars and a third is coming.

This one -- will not be so easy. We were at ease while the powers of the
world were split into factions: we've changed that.
We have enjoyed fine dreams; we have dreamed of
unifying the world; we are unifying it -- against us.

Two wars, and they breed a third. Now guard the beaches, watch the
north, trust not the dawns. Probe every cloud.
Build power. Fortress America may yet for a long time stand, between the
east and the west, like Byzantium.

-- As for me: laugh at me. I agree with you. It is a foolish business to
see the future and screech at it.
One should watch and not speak. And patriotism has run the world through
so many blood-lakes: and we always fall in. 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

deniz günal { 21 Nisan 2013 03:49:47 }
ayorum, değerli bir yazar ve çevirmen kazandı. gerçekten çok şanslıyız.
nihat ziyalan { 18 Nisan 2013 05:50:39 }
sevgili ersin engin, bu güzel çeviri için teşekkürler. ayorum namuslu bir sitedir. lütfen devam. sydney'den dostlukla

Diğer Sayfalar: 1.

 




'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git