Şu dünyada kaç şey vardır, sevilir. Kanımca hepimizin bilebileceği bir soru. Sevilen şeylerden birinin, bizi dünyaya getiren o muhteşem kadın, ANNE olduğunu söyleriz. Konuşma dilinde ANNE yerine ANA olarak kısa bir kelime ile tanımlarız. Anne konusunda şarkılar bestelenir, türküler söylenir ve anne diye kabul ettiğimiz şey kutsal bir varlıktır.
Bir canlıyı hayata getiren varlık. Ne çok severiz annemizi, onu incitmek bile istemeyiz. Dünya üzerinde kabul edilen bir de anneler günü vardır, kanımca ticari bir yapısı olsa gerek.
Aslında her günün ‘anneler günü’ olduğuna inanırım. Cennetin bile annelerin ayaklarının altında olduğu söylenir. ‘Anne bir yana dünya bir yana’ denen toplumlar vardır. Kimimizin annesi hayattadır, kimimizin annesi ebediyettedir. Annelerin evlatlarına olan sevgilerinin, eşlerinden daha fazla olduğunu düşünmekteyim.
Bu dünyada sevilen ikinci şey ise BABA dır. Baba bizim dünyaya gelişimizin bir sebebidir. Babamızı da severiz. Babalara, anneler kadar türküler ve şarkılar bestelenmemiştir. Babalar, anneler kadar çocukları ile yüz göz olmazlar, daha pasif rol oynarlar.
Bazı konular vardır bu iki kelimeyle özdeşleştirirler ‘ ANNE’ ve ‘BABA’. Mesela gemilerin bağlandığı iskeledeki kocaman mantar gibi demir kütlesine ‘İskele Babası’ denir. Ağır başlılık gerektiren davranışta bulunan kişilere ‘Babavari davranıyor’ denir. Ülkenin temel kanunların manzumesini özetleyen yasaya ‘ANAYASA’ deriz ama bunu Babayasa diye adlandırmayız. Bir şehrin en işlek caddesi ‘ANACADDE ‘ diye bilinir. Bazen de ana yol olarak da tarif ederiz. Bir ağacın gövdesine de ‘ana gövde’ deriz.
Her iki sevilen şeyin yanında bir üçüncüsü vardır. YAR olarak tanımladığımız sevgili, yaren veya eş olarak da kabul edebiliriz. Bu üçüncü sevilen şey için bir çok konudan vaz geçebiliriz amma yardan vazgeçemeyiz. Atalarımızın söylediği güzel sözler içinde Türk insanını izah ederken atından, silahından, ve avradından vazgeçemez derler. Bu insanlar için üç konu önem teşkil eder ve buradaki Avrat, eş anlamına gelmektedir.
Şu dünyada üç şey vardır sevilir ‘biri ana, biri baba, yar da var’ diye devam eden türküde çok güzel ifade edilmektedir. Bu deyimlerden başka bir deyim daha vardır bilinir, ‘’Ana gibi yar olmaz, vatan gibi diyar olmaz.’’ Vatan olarak bilinen oturduğumuz ülkeye biz ANAVATAN demekteyiz. Burada anlatılmak istenen kutsal bir varlıkla eşdeğer tuttuğumuz bir hazinemizdir. Bakın bir insan hayatını ne için feda edebilir? Bir kaç kere düşünün.
Bütün bu konuştuğumuz değerler içinde bir tek VATAN için insan hayatını feda edebilir. Ben bu vatan için hayatlarını feda eden bütün vatan evlatlarını saygı ile hürmetle anmaktayım. Bize emanet ettikleri bu vatan parçasını en iyi bir şekilde muhafaza edeceğimize yemin ettiğimizi unutmamamız gerekir. Hiç kimse bir başkasının özel duygularını istismar etmeye yeltenmemelidir. Kimse ülkemin şehit olmuş vatan evlatlarının üzerinden siyaset yapmaya kalkmamalı. Bu konular çok hassastır ve toplum önünde onlara dokunacak sözler söylemekten kaçmamız gerekir.
Ülkemin üzerinde oynanan oyunlardan ben etkileneceksem, bunu önceden benim bilmeye hakkım olsa gerek. Kimlere hangi koşulla taviz verileceği konusunda benim verilmeden önce bilgim olması gerekir. Adaya eşkiya ile görüşmeye gönderilen vekil adlı eşkiya uzantılarının neler konuştuğundan milletin de haberi olması gerek. Bu konuda çok iyi çalışma yapıp, konuşulan konuları gazeteye taşıyan gazete muhabirini gönülden kutlarım. Bu gazetecilik başarısını gösteren kişiyi tebrik etmemiz gerekir.
Hatta 1 Mart 2003 teskeresinin 10. yılında o günkü tutanakları topluma gazetelerinin sütunlarına taşıyan gazeteci kardeşimizi de kutlamak gerekir. O gün teskerede neler konuşuldu, kimler neler söyledi, ve neden red edildi, bunu bizim de bilmemizin en doğal hakkımız olduğunu düşünmekteyim. Sadece düşünmek için değil, iktidar sahiplerine, bu ülkede 75 milyon koyun olmadığını haykırmak için diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Giriş çok iyiydi çok tatlı bir konuya bağlayacaksınız diye düşündüm ama umduğumu bulamadım :(