![]()  | 
		
  | 
![]()  | 
	
![]()  | 
		![]()  | 
	
  | 
		
 
 Sarıkamış'a dönüşü olmayan yolculuk
 ![]()  								 										Askeri kırdıran Enver    Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu daha Kars'a ulaşmadan Allahüekber    Dağları'nda, Soğanlı Dağı'nın eteğinde Şenkaya'ya yakın Bardız Deresi'nde, Çil    Horoz Dağı'nda, Çakır Baba'da donarak şehit oldular. Asıl donma zirveye yakın    yerde Taht yaylalarında oldu. Bu harekâtın askeri açıdan, teknik açıdan vebalı    büyüktü. Sarıkamış harekâtından sonra geride ağıtlar, figanlar ve bugün bile    başımızı ağrıtan sorunlar kalmıştır. Enver Paşa'nın adamları 20 yıl    gazetecileri bölgeye sokmamıştır. Bu yüzden  savaşın bütün tanıkları yok olmuş. Kimi    der tek kurşun atmadan 90 bin asker şehit verilmiş.  Kimi der 70 bin, kimi der 60 bin,    tarihçiler tarihsel bir sorumluluğu yerine getirmek için yarım asır sonra    kaleme alınca Sarıkamış tarihi dramı böyle eksik bazen de yanlış    yazılmıştır.   						 								 										Bilindiği üzere Birinci    Dünya Savaşı sırasında ilan edilen seferberlikle, eli silah tutan her Türk    askere alınmış ve özellikle bu askerlerden Sarıkamış Harekâtına katılanların    çok büyük bir kısmı geri dönmemiştir.  						 								 										Seferberlik sonrasında,    her köyde bir muhtar ve bir imam kalmış geride zuhur eden cenazeleri kaldırmak    için bile çoğu kere yeterli cemaat bile    bulunamamış. 								 						  						 								 										Aslında Sarıkamış    Harekâtı Mehmetçiğin 15 gün süren, geri gelmemek üzere bir ayrılık yürüyüş    öyküsüdür.  						 								 										Sarıkamış on binlerce    vatan evladının buz tutmuş feryadı, kalanların ise ağıtlarına, yanık    türkülerine dönüşmüş bir kahramanlık destanıdır. 								 						  						 								 										Sarıkamış; birçok kişinin    içinde gizli gizli kanamakta olan yarayı açığa vurup 93 yıl gizli sırların    açıldığı tarih sayfasıdır.  						 								 										Yaşar Kemal 1943 yılında    derlediği, "Ağıtlar" kitabında Sarıkamış'a büyük yer vermiş. Bu kitap birçok    yabancı dile çevrilen "Kimsecik", daha sonra da "Fırat Suyu Kan Akıyor    Baksana" romanlarında Sarıkamış'ı insanın içini burkan bir acıyla şöyle    anlatmıştı. Yazın köylüler ağaçların tepelerinde top arabaları ve insan    cesetleri görüyorlar, bunların oraya nasıl çıktığını merak ediyorlardı. Oysa    top arabaları ve askerler ağaca çıkmamış, karla kaplanmış olan ağacın    tepesinde kalmışlardı. Kar eriyince de böyle akıl dışı bir görüntü çıkmıştı    ortaya.  						 								 										Sarıkamış Harekâtı'nın    92. yıl dönümü nedeniyle Kars Sarıkamış'ta 90 bin Şehidin Anma törenine    katılan Meclis Başkanı Bülent Arınç ile Kültür Bakanı Atilla Koç; bir asır    sonra şehitlerin farkına varmanın acısını içinde hissetmiş.  Göz ardı edilen şehitlerin mahcubiyeti    karşısında gözyaşlarını tutamamışlar.  						 								 										Sarıkamış; Türk halkına    kahramanlıkları zaferlerle birlikte acılarda yaşatmıştır. Yemen´in kavurucu    sıcağından, Sarıkamış´ın dondurucu soğuğunda yazlık elbiseyle donup çarıksız    yitip giden körpe fidanların hikâyesinin yazıldığı    yerdir.  						 								 										Sarıkamış; Türk halkı ve    askerinin en zor şartlarda vatanı için neleri göze alabileceğinin abideleşmiş    bir sembolüdür.  						 								 										Anadolu'da yapılan    savaşlar sonrasında gördüklerinden dehşete kapılmış, yüreği kanayarak ağıtlar    yakıldığı yerdir Sarıkamış.  						 								 										Anadolu toprakları    halklara yurt olalı, nice yıkımlar, zulümler, acılar görmüş, acıların    bıraktığı derin izler bugünlere kadar gelmiştir.  						 								 										Anadolu insanı da toprağı    gibi acılarla yoğrulmuştur. İşte onun içindir ki, Anadolu'da acının tarihi    kadar ağıtların tarihi de eskidir. Cümlelerin arasına karışan ve acıyı    belirten Ağıtlar gerçek olaylara dayanır. Kimi zaman çaresizliğin dili olur    ağıtlar... Hepsinin bir öyküsü vardır Sarıkamış gibi.  						 								 										Kimi zaman halkın,    önderlerine duyduğu sevginin, saygının, bağlılığın dili olur ağıtlar.    Sarıkamış'taki acılar tek bir kişinin değil, bütün bir Türk halkının acısıdır.     								 						  						 								 										Kayseri'den Çanakkale'ye,    Amasya'dan Çorum'a umudunu kesen anaların, gelinlerin ağzından onlarca    Sarıkamış ağıtı yakılır.  						 								 										Bu yüzden Sarıkamış çok    dilli öykülerin, türkülerin, ağıtların mekanıdır. 								 						  						 								 										Bakın Musa Eroğlu'nun    yürekleri yakan "Sarıkamış Ağıtı"nda  								 						  						Sarıkamış Altın Bulak Soğanlı'yı biz ne bilek Bizim uşak göycek gezer Ağca zıbın, kara yelek  								 										Türk halkının hüznüne    akıl erdiremeyenler, Türk tarihinin bu acı sayfalarını yeterince    bilmeyenlerdir. Türk halkının acısına dayanamayacağı birçok hadisenin en acı    olanlarından biridir Sarıkamış.  						 								 										Necip Topuz şöyle der;    ''Yemen'de kızgın çöllerde, Çanakkale'de derin sularda, Sarıkamış'ta dondurucu    soğukta yitip giden Anadolu çocuklarının hikâyesini barındırır. Bu yerler    aslında bir imparatorluğun ayakta kalmak ve yaşamak için son çırpınışlarının    adıdır. Koca çınarımız, içinden kemiren kurtlar, gövdesini kesmeye çalışan    düşmanları yüzünden çatırdayarak yıkılırken, çıkan feryadın adıdır. Yemen,    Çanakkale, Sarıkamış... Acımız derindir, hüzünlüyüz, kalbimizde bir burukluk    var.''  						 								 										 												####Sarıkamış    gazilerinden Balıkesirli Mehmet oğlu Ahmet Ağa şöyle    anlatıyor; 										 								 								 										  						24 Aralık'ta Sarıkamış'a doğru yürüyüşe geçen askerlerimiz, gece dağa tırmanmaya başladılar. Şiddetli soğuk, korkunç tipi altında, gecenin karanlığında birbirlerine tutuna tutuna, karlara bata çıka yol almaya çalıştılar. İliklerine kadar titreten tipinin şiddeti karşısında üzerlerindeki soğuk yüzü görmemiş yazlık kıyafetleri ile yürüdüler. Yol yokuş bitmek bilmiyor, kara saplanmış ayaklara geçit vermiyordu. Yol bitmeli, kar aşılmalıydı, nasılsa her gecenin bir sabahı vardı. İşte, bu gece yürüyüşü sırasında önce gözler donmuş, kör olduğunun kimse farkına varamamış. Sabahın ilk ışıklarını görememiş, hala gece karanlığı devam ediyor zannetmişlerdi. Yüreklerinin aydınlığında yürümeye çalışmışlar... Yollarını aradılar, karlara saplandılar ve geride kalmaya başladılar... Geride kalanlar yavaş yavaş donuyordu. Kapkara gecenin sabahını göremediler... Sağ kalan birkaç asker için bir daha sabah olmadı. Sarıkamış'a yaklaştıklarında kar erimemiş ama onları eritmişti... Soğuğa birde açlık eklendi. Erzak getiren birliklerin askerleri de donarak öldüğünden, açlık sağ kalanları da perişan etmişti demişti.  								 										Kahramanların yattığı    Allahuekber Dağları Sarıkamış Harekâtı'nda Ruslar'ın eline düşen esirlerin    tren vagonlarının içinde açlıktan bağırarak, feryat ederek öldükleri    anlatılacak.  								 						  						Uyuz oldun mu her yerin kaşınır. Yakının ölürse yüreğin yanar. Ama yakınını hem kaybeder hem de mezarının yerini bilmezseniz ebedi bir kayıp için o zaman bütün vücudun ağlar.  								 										Mezarlarının yerini    bilmeyen Sarıkamış'ı, Soğanlıyı, Allahuekberi bilmeyen şehit yakınlarının    sevgisi, sevdası, aşkı azalmak üzereyken bu etkinlikler, buluşma umutlarını    kaybetmeden bütün şehit yakınlarını Sarıkamış'ta buluşturacaktır.     								 						  						 								 										Sarıkamış Şehitleri'nin    93. yıldönümünde saygıyla, acıyla, onurla    anıyoruz. 								 						  						Mustafa Küpeli  								 										 												mustafakupeli36@gmail.com 										 								  
 
 Yorumlarnihat ziyalan
						{ 03 Ocak 2008 03:23:21 } 
						sevgili mustafa kupeli,
 
				Diğer Sayfalar: 1. aglattin beni. eline yuregine saglik. sydney`den dostlukla. nihat ziyalan 
 Yorum Yazın
 
 
  | 
		
	
 | Tüm Yazarlar | 
 
 
		
 
 | 
		![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]()  | 
	
![]()  | 
		![]()  | 
		![]()  |