A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Bir Pazar Eymir.

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | 28 Ocak 2013 13:40:20

ODTÜ'nün çok büyük bir arazisi vardır. Herkesin ağzını sulandıran.Bilkent'in mevcut kampüsünün büyük bölümünün ODTÜ arazisi olduğu söylenir.Hatta bu araziye el konulabilmesi için önce ağaçların kestirtildiği de iddia edilir.İşte bu kocaman arazinin içinde su sporlarının yapılabildiği bir Eymir Göleti vardır. Bir çok ODTÜ'lü bu göleti görmeden mezun olur. Ben de sadece birkez gidebildim Eymir Göletine. Oysa her pazar sabah 9 da bir otobüs kalkardı yurtlar bölgesinden.Akşam beşde de geri gelirdi.

Bir Pazar Eymir
 
Hazırlıkda son haftamıza girmiştik. Black Sabatth dinlerken kupamdan çayımı yudumluyordum. Konfiçyus ranzasına uzanmış elinde teksirler, Ali sınava çalışıyordu. Odanın kapısı hafifçe aralandı. Bülent kimseyi rahatsız etmemek için önce şöyle bir bakındı.Sonra gelip Susku'nun sandalyesine oturdu.

Uyuyan yok değil mi?

Gülümsedim... Anladık anladık, bu müzikte uyuyan olmaz.

Bülent de Bursalı idi. Teknik liseden gelmişti. Biz Bursa Erkek Lisesinden aynı sınıftan beş olmak üzere toplam 8 kişi gelmiştik. Onlar da teknik liseden 4 kişi.

Anneme sorarsanız size hani şu bir tepsi şekerpareyi yiyen çocuk mu, der hemen. Bülent, Petrol bölümünde okuyacaktı.

Kasetçalara uzanıp müziğin sesini biraz kıstı.

Sen hiç Eymir'e gittin mi?

Yoo gitmedim.

Bu pazar gidelim mi?

Ne yapacağız ki?

Piknik yaparız.

Mangal mı yakacağız?

Yok be oğlum ne mangalı peynir ekmek domates.

Bari yeşillik de olsun.

Karpuz da alırız.

Kim kim gideceğiz?

Sen, ben, Adnan, Burhan, Refik... Başını uzatıp Ali ile Konfiçyusa bakarak.. Siz de gelirmisiniz?


Ali, sağol Salı günü final sınavına hazırlanacağım dedi.

Konfiçyus, keşek dönem içinde olsaydı diye serzenişte bulundu.

Pazar sabah 9 olmadan yurtlar bölgesindeki durakta idik.Mavi otobüs geldi 5 ergenlikten yeni çıkmış erkek itişe kakışa bindik.Başka kimse gelmiyecek mi diye düşünürken 4 kız geldi koşarak.Yola koyulduk.

Bizimkiler kikirdeşmeye başladılar, kızlar da kendi aralarında.

Bizde mevzu kızların kim olduğu idi. Kızların arkasından konuşacağınıza gidelim söyleyelim, beraber piknik yapalım dedim.

Hadi hadi git söyle, ısrarların baktım ardı arkası kesilmiyor. Yanlarına gittiğimde gülüşmeleri kesildi ama hala bana gülümseyerek bakıyorlardı.

Biraz da bundan cesaret aldık.

Biz piknik yapacağız, orada ne bulacağımızı da bilmiyoruz. İsterseniz birlikte piknik yapabiliriz

Hala gülümsüyorlardı

Ne dersiniz?

Olurrr.
Dediler hepsi bir ağızdan.

Eymir'e geldik. Ne bir tesis ne de başka birşey. Göl ve biz, yanımızda ne getirdiysek o. İyi ki de çok şey getirmişiz.

Bu arada herkes tanışmıştı. Kızlar bizden daha hazırlıklı idi. Nefis birgün geçiriyorduk. Sessiz sinema, sohbet, yanımızda getirdiğimiz plastik top ile istop ve yakartop. Herkesin yüzünü gülüyordu. Kızlardan Aynur yavaşça yanıma yaklaştı.Yorgunluktan yere oturmuş göle karşı ayaklarımı uzatmıştım.

Kulağıma eğilerek sana bir sır vereyim mi?

Elbette...

İlknur'a baktığını gördüm

Güzel kız.

Kaçırdın, elinden çıktığı var.

Eh ne yapalım.

Bir haftadır çıkıyor

Eee...

Bütün bir sene platonik olarak sana aşıktı

Nasıl yani, neden hiç gelip söylemedi.

Belki zamanında fark etseydin.

Madem bana aşıktı neden bir başkası ile çıkıyor.

Kova burcu o, gururludur.


Gülümsedim. Büyük bir şaşkınlık içindeydim.  Kova burcunun gururlu olduğunu da öğrenmiş oldum. Dönüşte herkes mutlu idi...

Fakat kızlarla ilgili aklımda kala en büyük şaşkınlığımdı....

Üç ay sonra dönem başında Aynur'u yemekhanenin önünde gördüm. Yanında çok güzel bir kız ile. Onlara doğru yöneldim. Yanındaki güzel kız elini uzattı.

Ben Ayşen.

Okan.


Bu sırada Aynur bize doğru döndü. Okan, annemle tanıştırayım seni!

Aman tanrım, dedim içimden. İyi ki Aynur'a kız kardeşin mi diye sormamışım. Hayatımda ikinci kez böylesine utanıyordum. Hızla uzaklaştım yanlarından.

Bir daha Eymir gölüne gidemedik, o gün muhakkak yine gidelim diye konuşmamıza karşın. Ama şaşkınlıklarla dostluklar hiç unutulmuyor...



ALPTEK

ODTÜ anıları biter mi?

Alptekin namı diğer Alptek Makina Bölümünden arkadaşım. Tanıdığım için şanslı ve mutluyum diyebileceğim hayatımdaki ender insanlardan biri. Yanında kendinizi neşeli mutlu hissedebileceğiniz bir dost.... Alptek ile tanışmam 2. yurdun kantininde oldu.

Bursa Anadolu Lisesinden gelmişlerdi üçü de; Alptek, Murat ve Tansel. Levent, Süha ve Serdar ile birlikte oturuyorlardı. Tam bir Bursalılar toplantısı gibi. Levent tanıştırmıştı hepimizle. Murat ile aynı mahallede oturuyorlardı Bursa’da.

ODTÜ’de onların birinci bizim ikinci yılımızın ilk günleri idi.Biz üniversitede onlar lisede hazırlık okumuşlardı.Çayımızı içip konuşuyorduk. Sohbetin, ODTÜ ve yurtlar üzerine yoğunlaştığı bir anda...

HHHAAAAKKKK TTUUUUU ve hemen peşinden  HHÜÜÜÜÜÜÜPPPPPPP sesi duyuldu.

Katindeki tüm gözler hemen bizim gurubun üzerinde yoğunlaştı.

Evet sesler Alptekinden çıkmıştı. Bu ufak tefek yüzünden gülücük eksik olmayan adamdan. Yurtlar bölgesinin Alptek ile tanışmaları böyle olmuştu.  O gün anlamıştım Alptek, hayatımızda sevdiğimiz bir renk olacaktı.

...

U3’te yani okulun en büyük anfisinde ilk fizik dersimizdi. Dersten kalan arkadaşlarla beraber sınıf mevcudumuz 300 kişiyi buluyordu. Önümüzde zorlu bir dönem gözüküyordu. Dersi veren öğretim görevlisinin ciddiyetini anlatmayan kalmamıştı. O gün bölümdeki arkadaşların da Alptek ile tanışma zamanı gelmişti.

Elinde bir kova ile gelmişti. Bir de ip. Kısaca anlattı senaryoyu.

Anfinin sağ ön tarafında aldık yerimizi. En ön sırada Alptek, önünde kova ve kovaya sarkıttığı ip. Arkasında her sırada ikişer kişi bizler. Erdoğan hoca karşı kapıdan göründü.

Bir taraftanda mikrofonu boynuna asmaya çalışıyor. Günaydın.

Kovaya ipini sarkıtmış Alptek ile gözgöze geldi. Şaşkın bir ses ile sorma gafletinde bulundu.  Oğlum ne yapıyorsun?

Alptek gayet sakin. Balık tutuyorum.

Başını kovaya doğru uzattı. Oğlum oradan balık çıkar mı?

Çıkmaz mı hocam?

Çıkmaz tabii.

Arkadaşlar burada balık yokmuş.


Kovadan ipi çeken Alptekin’in sözü ile hepimiz asıdık küreklere, biz kürek çeker gibi yaparken anfide sanırım kahkaha atmayan kalmamıştı. Bölümün Alptek ve Bursalılar ile tanışması idi.

Alptek, U3 önündeki uzun eşşek oyunlarının da vazgeçilmez oyuncusu idi.

...

Yoğun geçen bir haftanın acısını çıkarıyordum yurttaki yatağımda. Başım yastığı gördüğü anda gözlerimi kapatmıştım.

Kolay kolay rüyalarımı hatırlamam. Bu sefer rüyamda Alptek bana sesleniyordu.

Okaaannnn, Okaaannn...  Fısıltı ile karışık bir sesleniş odadaki arkadaşları uyandırmamaya çalışarak. Hani koluma çimdik atmasa,  canım acımasa ben rüyamda güzel güzel konuşurdum ya...

Ne oluyor, saat kaç?
Sordum uyku sersemi.

Beşe geliyor.

Eeeee...

Kalk kalk hadi Eskişehir'e gidiyoruz bira içmeye.

Alptek'e hayır demek mümkün mü. Şeytan tüyü var bu adamda. Bülent, Süha, Alptek ve ben Yurtlar bölgesinden Eskişehir yoluna kadar yürüdük. Pazar gününün ilk ışıkları ile girdik Eskişehir'e.

Ne mümkün o saatte açık birahane bulmak. Oturduk, otogar yakınında bir sabahçı kahvesine. Bira da varmış çay da...

Başladık ohel ile, king oyunun tüm çeşitlerinden sonra briç derken, havanın kararması ile dönelim artık dedik.

Birahane niyeti ile geldiğimiz Eskişehir'de, sabahçı kahvesi ve müdavimleri de tanımışlardı Alptek'i.

...

İkinci dönemin sonu idi. Yurtlar bölgesinde bir otobüs dolusu Bursalı bir araya geldik. Hep beraber bir otobüs kiralayıp döneceğiz Bursa'ya. Bize özel bir otobüs, dur dediğimizde duracak git dediğimizde gidecek.

Mezitler’de mola verdik. Resimler çektirdik. Otobüs yeniden koyuldu yola.

Biz en arkada oturuyoruz muavin ile sohbette. Aslında sohbete katılmaya çalışıyoruz Alptek ile muavin arasındaki. Otobüs yavaş yavaş çıkıyor rampayı eh ne de olsa çakma O302 bu. Uzakta bir motosiklet neredeyse aynı hızdayız. Hangisi diğerini dolduruşa getirdi hangisi hareketlendi önce, anlayamadım. Sanırım muavindi otobüsün önüne doğru koşup kapıyı açan. Motosikletteki köylü amcanın kasketini kapıp, arka kapıdan iade eden...

Yüzündeki şaşkınlığı unutamadığım sadece motosikletli değildi.

Tüm otobüs donup kalmıştı işte...

...

Soğuk bir kış günü, lapa lapa yağan kar uğurluyordu bizi Ankara'dan. Otobüsün önden ikinci sırasına yerleşmiştik Alptek ile beraber. Yolculuk çetin geçecekti ama yanında Alptek varsa saatler de sürse bitmesin dersin.

Mezit boğazına geldiğimizde hava iyice kararmıştı. Otobüsün farları yolu değil lapa lapa yağan karı gösteriyordu sanki. Çetindir Mezit boğazı aynı dereyi 11 köprü ile geçersin.

Karşıdan gelen araç yok, yol heran kapanacak gibi. Bir varsak diyoruz İnegöl'e sonrası kolay. Alptek her beş dakikada bir fırlıyor ayağa yola bakıyor. Kurulmuş saat gibi dakik.

Cam kenarında oturuyor.

Arada ben de uyuyorum ona fırlıyorum ayağa, yola bakıp hah kapandı kapanacak diyoruz. Ama Alptek sektirmiyor beş dakika da bir ayakta. Sonunda bitiverdi yanımızda muavin.

Gençler...  diye söze başladı... Bizim gözümüz yolda.

Siz her ayağa kalktığınızda tüm otobüs fırlıyor ayağa!  demez mi!

Yol bitiverdi o anda bizim için. Kahkaha ile gülmemek için zor tuttuk kendimizi.

....

Biter mi hiç Alptek ile ilgili anılar... O bende tek bir renk değil birden fazla rengin biranda görülmesi... Artık siz de tanıyorsunuz sevgili dostum Alptek'i...


NACİ

Orta Doğu Teknik Üniversitesinde ikinci yılımdı.Tüm kampüse tepeden bakan 8. yurtta kalıyorduk. En üst katta. Bizim odamızın manzarası Eymir gölüne doğru uzanan ormanlık alandı. Bu alana girmemiz yasaktı.

Pencereyi açıp ormanı koklayıp derin derin içime çekerdim.

Odalar 6 kişilik idi. İki odayı birbirine bağlayan koridorda elbise dolapları, bir oda kapısının yanında tuvalet diğerinde duş bulunurdu.

Bizim odaya bir, yan odaya iki yeni arkadaş katılacaktı. Mezun olanların yerine değil... 12 Eylül baskısı hala devam ediyordu bu 3 arkadaş da yurttan bir gece yarısı alınıp götürülmüşlerdi. Tutuklandıkları bilgisi ise haftalar sonra gelmişti bize

Odanın ortasında bulunan çalışma masamı açmıştım ki içeriye Konfiçyus girdi.Biz ona Konfiçyus derdik, sakinliği, sabrı ve bilgisi ile bunu hakediyordu.

Koridora çıkıp elbiselerimi dolaba yerleştirmeye başlamıştım ki... Yan odaya gelen ilk çaylağı gördüm... Gülümsedim ve elimi uzattım.... Naci, dedi.

Üzerinde kahverengi bir ceket. Beyaz bir gömlek. Kahverengi hafif çizgili kalın bağlı bir kravat. Ve muntazam ütülü kahverengi bir pantalon...

Gürbüzün alt ranzasına yerleşmişti. Gürbüz mü dünya tatlısı bir insan. Yardımsever, başı herkesle barışık biri. Gürbüzümün çalar saati ortadaki çalışma masasının üstünde durur ve yan odadan bizi bile uyandırırdı sabahları.

Naci, ben odada iken yerleştirdi diye düşündüm dolaplarını. Oturduk bizim odada. Biraz anlattım yurt nasıldır, neler yapmalı..  Naci, Fizik Bölümünü kazanmış çok idealist. Konuşmayı da fazla sevmiyor. Gözlerinde bir ürkeklik var. Güneyden gelmiş, Mersin’den. Bahsetmedi ailesinden ve arkadaşlarından. Sıkmayı sevmem. Girdim koluna gel sana yurdu gezdireyim dedim. Etüd odasını, genel tuvaletleri, danışmayı ve görevlileri... 2 adet 2,5 lira ile çalışan telefonu. Odasından çıkmayı sevmeyen Yurt Müdürünü...

Ve kantini, maç seyretmek doyumsuzdu. Hele hele derbileri. Israrım karşısında zorla bir bardak çay içti, Naci.

O akşam gördüm çizgili pazen pijamalarını. Yatma vakti gelene kadar o kravat ve ceketle oturmuştu odasında. Sonra sessizce giyivermişti pijamalarını.

...

Her sabah olduğu gibi Naci herkesten önce uyanmıştı. Koridorda gözlerimi açmaya çalışırken gördüm kahverengi ceketi ve kravatı ile Naciyi. Bana gülümseyen bir yüzle günaydın dedikten sonra hızlı adımlarla çıktı koridordan. Merdivenlere yöneldi...

Neden sonra fark ettim ne bölümlerden gelirken ne de giderken kimse farketmiyordu. Birden odaya döndüm ve camı açıp aşağıya doğru bakmaya başladım. Suskunun kapat şu camı donuyorum hasta edeceksin bizi demesine aldırmadan. Naci merdivenlerden indiği hızla yurttan çıkıp bölümlere doğru gözden kayboldu. Üzerinde beyaz çizgili bir gömlek, kahverengi çizgili kalın bağlanmış kravat, kahverengi bir pantolon ve ceket.

....

Alacakaranlıkta yere önce kartanesi mi yoksa yağmur damlası mıydı düşen. Hangisi diğerinden ağır bir kar tanesi eridiğinde su damlasından ağır gelirken, bir su damlasının yer çekimine yenik düşmesi mi mucize? Avucuma konan kartanesi mi verecek yanıtı!

....

Ankara’nın ayazı kalın süet kabanımın altında beni de yakalamaya başlamıştı. Kütüphaneden çıktığımda gün ışıklarını alıp gitmişti ODTÜ'den. Bölümler arasında salına salına yürüdüğümüz yol lambaların cılız ışığında. Yemekhaneden başka ışıldayan bir bina kalmamış. Yemek vaktinin son anları. Yemakhaneye giden kalmamış. Girip girmeme kararsızlığında yolun karşısında bir karaltı titrek ürkek adımlarla yemekhaneye bakmaya çekinircesine.

Naciiii...

Sanki adını ilk defa biri sesleniyormuş gibi olduğu yere çakıldı

Dönmeye çekiniyordu.

Bir nefeste yanına gittim.Koluna girdiğim gibi hadi yemeğe gidelim dedim. Yalnız yemekten hoşlanmıyorum. Direnmek istese de bir süre...Çaresizliğine yenik düştüğünü hissediyorum. Üzerinde beyaz çizgili gömlek. Kahverengi çizgili kalın bağlanmış kravat. Kahverengi ceket ve pantalon. Üzerimdeki süet kabanı ağırlaştıran yemekhanenin sıcaklığı değildi...Utancımdı.

Aradan geçen aylara rağmen gözümün önünde göremediğimdi...

Bir ceket gömlek ve kravatla kara kışa meydan okuyan cılız bedeni ile Naci idi. Karşımda titreyen elleri ile yemeğini kaşıklamaya çalışan. Naci ağzından kaçırmıştı 10 gündür ilk defa yemek yediğini...

İşte o gün başladı benim mesaim. Naci tanıdığım en gururlu insan. Yardım kabul etmeyecek kadar gururlu. O gün anladım neden herkesten önce gidip karanlığa sığınıp geri geldiğini. Gençlikti utancım.

....

Akşamları ucu koparılmış sandeviçler. Naci’ye kabul ettirmenin tek yolu idi.

Naci yiyemedim.

Naci bitmedi ya atılmasın şu yazık.

Utanan kızaran yalnızlıktı artık. Yine de gözümdeki Naci'nin yalnızlığı değildi. Hala görememiştim bu sığ suda Naci'nin yalnızlığını. Çizgili pazen pijama ile biten günlerini...

...

Susku'nun hırsla kapıyı çarpması ile kaldırdım başımı. Kulaklığıma ve kulağımda Ozzy Osbourne nin sesine rağmen. Kulaklığı çıkardım ki duyabileyim neden bu şiddet.

Susku: Ya bu herif delirmiş az önce döktü çöp tenekesini çöpleri ayırdı. Kağıtları bir yere, yumurta kabuklarını özellikle sağa. Dönüp bir de demezmi sigara içmek sağlığa çok zararlı çöpte bile yeri olmamalı bunların. Sen de içmemelisin huzuru içinde aramalısın diye.

Naci, sonunda Susku'yu da doğru yola hak yoluna davet etmişti. Bir süredir yurdun girişinde ki panoya ilahi yazılar asmaya başlamıştı. İki odada hak yoluna davet etmediği tek kişi kalmıştı o da ben.

Neden beni değil, diye hiç sormadım ona.

Naci sessizliğini her bozduğunda birilerine iyi olmalarını söylüyordu.

....

Her Salı gecesinin klasik görüntüsü idi. Koşturarak 23;40 son otobüsü yakalamaya çalışan bir gurup genç.

Ali hadi koş kaçırmayalım. Burhan sen birşeyler söyle.

Briç kulübünden turnuvadan dönüş.

Hadi elleri otobüste tartışırsınız.

Ali hem liseden arkadaşım hem yurttaki odamdan. Ali: Gelmeyecek misin odaya.

Sen çık hadi ben biraz odalar arası tavaf edeyim.

Murat, Serdar derken yeni günden kayıp giden saat 2 olmuştu. Merdivenlerin sonuna geldiğimde farkettim Naci’yi. Beni görünce gözleri ışıldadı. Sesindeki sevinci hissedebiliyordum....

Derin bir nefes alıp, Okannn dedi..

Efendim, Naci.

Okann ben saati soracaktım sana seni bekliyordum.

Naci, saat 2 olmuş. Sen neden hala ayaktasın.


İlk defa görüyordum Naci'nin geceyarısını geçirdiğini. Gürbüz geldi yanıma.

Bu deli akşam yediden beri merdivenin başında bekliyordu. Seni mi bekliyormuş...

Yüreğime oturan ateşin nasıl olupta tüm bedenime buz kestiğini hala anlayamıyorum.

Gürbüzüm, başı her başla barışığım. Başının üzerinde duran saate bakmak neden zul geldi Naci'ye bilemem ama saati sormak için beklemiş onca.

Ertesi gün soluğu müdürün odasında aldım. Benim zorlamamla da olsa ailesini aradık. O gün öğrendim Naci'nin gözümüzden kaçırdığı kaderini. Ailesi daha hiç para göndermemişti Naci'ye. Bizden başka kimsesi yoktu Naci'nin.

Biz de onu kaderi ile başbaşa bırakmaya karar vermiştik. Bin kişi bir olamamıştık sahip çıkamamıştık. Müdür ile beraber Hacettepe’ye sevk evraklarını hazırladık. İkna etmek bana düştü .

Kendi ellerimizle Hacettepe Psikiyatri bölümüne gönderdiğimiz Naci'den bir daha haber alamadık. Sormak aklımıza gelmedi...

Gözümüzün önünde yalnızlığına terk ettiğimiz Naci değildi hasta olan. Bizdik aslında. Naci dostum, arkadaşım bugün olsa seni yalnızlığa mahkum etmezdim....

Ben GURURU Naciden öğrendim, insanlık onurunu da...

Okan Dinç

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git