İnsanoğlunun doğumu olur da, insan kızının doğumu olmaz mı? Yaşam sürecinde bir çok evrelerden geçen insanın doğumu çok önemlidir. Zaten yaşam, doğumun oluşması ile başlar, evreler geçirir. Doğum, dünyadaki en önemli hadisedir. Bir bebeği dünyaya getiren annenin doğumla başlayan sorumluluğu, inanılmaz bir destanın ilk sayfasıdır. İnsanın çocukluk döneminde bir anne şefkatine ihtiyacı olması, büyümesinde ve gelişiminde önemli bir unsurdur.
Bu nedenle annelerin önünde saygı ile eğilirim. Dünyaya getirdikleri eseri şekillendirmek için sarf ettikleri çabayı tarif etmek veya bir değer biçmek oldukça zordur. Bu uğraşı, bir kadının değişik özelliklerini yıllar içinde ortaya çıkarır. Konuşmaya başlayan çocuk yaklaşık iki yaşında yeni bir evreye geçer. Artık isteklerini ağlayarak değil, kelimelerle ifade etmesi yeni bir evrenin başlaması demektir.
İlk kelimeleri anne olmaz, ya baba der ya dede ya da mama. Bu başlangıç başka lisanlarda değişik kelimelerden oluşur. Bu dönem yürümeye başlaması ile başka bir döneme bağlanır. Bebeklerin yürümesi, hatta ilk adımlarını atmasında aile mutluluk içindedir. ‘’Çocuğum yürümeye başladı’’ demek bir anne için önemli olduğu kadar çocuk için de önemlidir.
Çocuğun yuva ve okul çağına kadar olan zaman içinde kendini tanımasında, genelde, annenin rolü çok fazladır. İşte yaşamın bu evresinde kız çocuğu ve erkek çocuk arasında davranış farklılıklarını izleriz. Bir kız çocuğu üzerine giydiği eşyalarda seçici olurken, erkek çocuğu ne giydirseniz itirazı umumiyetle olmaz. Her bir çocuk ayrı bir karakterdir. Okul çağında kız çocukları ile erkek çocuklarını anne ve babaları yönlendirmeye çalışsa da, çocuklar arkadaşlarından da etkilenirler. Okul çağının sonlarına doğru kız çocuklarının biolojik değişikliğe geçişlerinde, vücutlarında fırtınalar kopar, fakat erkek çocuklarda ise aynı dönemde fazla bir gelişme gözlemlenmez.
Genç kızlık ve delikanlılık bir başka evredir. Bu çağda kız çocukları daha hissi olur, erkek çocukları ise daha çekingendir. Burada anneler genelde gözlemci olurlar ve fazla müdahale etmemeye çalışırlar. Kanımca böyle davranışların daha iyi netice verdiğini düşünmekteyim. Yaşamın bu etabı gençlik dönemi olarak algılanır. Üniversite ve sonrasında gelişen karakter ve yaşam hedeflerine göre aile kurmak iç güdüsü, kendi aile yapısını şekillendirmelerini izlemek, bir anne ve baba için yaşamda bir başka dönemin başlamasında ilk adımdır.
Anne ve baba bu dönemi 50 yaşları etrafında yaşarlar. Çocuklarının yaşları da 30 yaşın etrafındadır. Yeni evlenen evlatların çocukları olması, aileler içinde yeni bir mutluluk hadisesidir. Baba dede olmuş, anne ise ya anneanne veya babaanne. Bu yaşlar yaşamın başka evresi, tanrının bir hediyesidir. Bu lezzeti tatmak kimi zaman erken yaşlarda olur, kimi zaman daha geç yaşlara rastlar. Fakat bu hazın tadılmasında yaşın artık hiç önemi kalmaz. Yaşamın bir başka döneminde olur insan. Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirinde dediği gibi ‘’Yaş 35 Yolun Yarısı Eder, Dante Gibi Ortasındayız Ömrün‘’.
Geçtiğimiz son yüz yılda ortalama insan ömrü ortalama 50-60 yıldan, gelişen tıp ve teknolojilerle 60-70 yıl arasına yükseldi. Hani eskilerin kafiyeye uydurarak dedikleri ‘’ Yaş Yetmiş İş Bitmiş ‘’ olmaması gerek. Çünki bu yaşlarda insan daha bir hayata bağlanmaya çalışmakta. Yapmaya çalıştığı işlerde yaş faktörünü her ne kadar düşünse de, kaybedilecek bir şeyin olmaması daha bir cüretkar kılmakta insanı.
Genelde yarışma programlarını izlememekle birlikte bilgi ve kültüre dayalı yarışmalar, kimi zaman ilgimi geçer bakarım. Geçtiğimiz günde tesadüfen bir yarışma programı gözüme çarptı. Hanımların kendi yarattıkları çizimlerle ürettikleri giysileri, sahnede kendi üstlerinde sergilemesini içeren bu yarışma programında bir hanıma hayran kaldım. Sayın Rana Özmutlu, yukarıda sıraladığım evrelerin hepsini geçirmiş, hayat dolu bir büyükanne . Yarattığı kostümün içersinde yürürken seçilen musiki, bir batı müziği ve bu şarkı, sahnelerin hırçın kızı Madonna’nın şarkısı idi. ‘’Last Night I Met Some Pedro‘’. Madonna adlı ses sanatkarı sahnelerde giydiği elbiseleri kendisi çizer, ve bu giysiler icra ettiği musiki ile uyum sağlar.
Yaşı seksenin üzerinde kendi çizdiği ve yarattığı kostümü sergileyen Rana Hanım’ı bütün bir salonun ayakta alkışlamalarını ben de ekranda izlerken gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım. Bu hanımın muhteşem dünya görüşüne ve 80 yaşında hayata tutunma hırsına hayran kaldım. Değerlendirme kurulu üyleri arasında Sayın Güneri Cüvaoğlu’nun da bulunduğu ve ünlü moda yaratıcılarının ayakta alkışladıkları sadece giysinin sergilenmesinin yanında, yaşamın bu evresinde artık yaşın bir değeri olmadığının gösterilmesine sahip çıkmaları olsa gerek, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.