A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Batsın bu dünya.

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 30 Aralık 2007 04:42:42

2007'yi de devirdik. Milyonlar yaşındaki gezegenimiz bir kez daha güneşin çevresinde döndü. Ve bizler her zamanki küstahlığımızla evrendeki en önemli canlılar olduğumuza, sorunlarımızın en önemli sorunlar olduğuna inanmaya devam ettik.

Kıytırık bir galaksinin ikinci sınıf bir güneş sistemindeki sıradan bir gezegenin evrenin merkezi olmadığını bile bile sanki öyleymiş gibi davrandık. Zaten üçte ikisi su olan gezegenin geri kalan üçte birini çizgilerle, nöbetçi kuleleriyle, sınır kapılarıyla, tel örgülerle, daha da olmadı duvarlar çekerek ikiyüz kadar parçaya bölüp üstlerine renk renk bezler astık, bizim bezlerimizin öteki bezlerden daha üstün olduğunu haykırdık.  Taptıklarımızın bizi ötekilerden daha çok sevdiği masallarıyla avunduk.  Öldükten sonra kimsenin görmediği, tanıklık etmediği bir başka dünya düşündük; dünya üzerinde kendi yarattığımız sorunların, çelişkilerin, çatışmaların, açlığın, sefaletin acısını öteki dünya hayalleriyle gidermeye çalıştık.  Neyse ki bir yılı daha dünyayı havaya uçurmadan (daha doğrusu uzayda unufak etmeden) ve dünya üzerinde yaşamı hepten yok etmeden geçirmeyi başardık.
 
 
İster doğa ve evrim deyin, ister inandığınız tanrı, bize bir akıl vermiş.  Ama bu aklı kullanmamak için direnip durmuşuz.  Milyonlarca yıl öncesinden kalma fosilleri yakarak incecik dünya kabuğu üstündeki daha da ince havayı pisletmişiz.  Dünyadaki kaynakların sınırı yokmuş gibi üreyip durmuş, altı buçuk milyara ulaşmışız.  Küçük mahalle çocuklarının “benim abim senin abini döver” mentalitesinin bir adım ötesine geçememiş, “benim tanrım senin tanrından üstündür” kafasıyla o inandığımız tanrının yarattığına inandığımız öteki farklı insanları öldürmüşüz.  O güzel deyimimizle “daha kırk fırın ekmek” yememiz gerekiyor.  Günde bir somundan hesap edersek, kırk fırın ekmeği yememiz ne kadar zaman alır, varın onu siz hesap edin.
 
 
Neyse, bu hafta sizlere Bush oğlu Bush’tan, yeni dünya düzeninden, küreselleşme masalından söz etmemeye kararlıyım.  Hattâ Küçük Coni’nin kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp piyasadan kaybolmasından da bahsetmeyeceğim.  Faiz oranlarının iniş çıkışından, kadının başını örtüp örtmemesi gibi evreni kökünden sarsacak önemdeki çatışmalardan da uzak duracağım.  Kaç zamandır aklımdaydı.  Arabesk konusu üzerinde biraz ahkâm kesmek istiyordum.  Bu hafta tam sırasıdır diye düşündüm.  Efendim arabesk sözcüğü ilk İslâm sanatındaki tezyinat (süslemeler) için kullanılmış. 
 
 
Hani o birbirine geçen, stilize, kıvrım kıvrım, dallar yapraklar vardır ya, onlar için.  Müslümanlıkta insan sureti yasak ve günahtır ya, o nedenle süslemelerde bunlar kullanılmış.  (Peki o dalları, yaprakları “yaratan” da aynı yaradan değil mi, bunlar niye günah olmuyor diye sormayın sakın, yanıt veremeyeceğim.)  Daha sonra bundan esinlenerek müzikte de bazı Avrupalı besteciler yine böyle kıvrım kıvrım müzikler yazmış.  Ama bunların bizim Türkiye’deki arabeskle bir ilgisi yok elbette.  Resmî tarihe göre (arabeskin de resmî tarihi mi var demeyin; var) Türkiye’de bu tür müziğin babası Orhan Gencebay (ilk arabesk şarkısı “Deryada Bir Salım Yok” imiş) ve bu tür müzik için “arabesk” adını ilk kullanan da 1968’de gazeteci Vehmi Ayyıldız imiş.  Müzikle başlayan bu salgın daha sonra filmlere de bulaşmış ve 1971 ile 1984 arası tam 245 arabesk film çevrilmiş (kaynak: Özgür Avcı’nın ODTÜ tezi).  70’lerde Gencebay’a Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Hakkı Bulut ve İbrahim Tatlı (sonradan Tatlıses olmuş) katılmış, ardından daha birçokları gelmiş.
 
 
Türkiye’deki anlamıyla “arabesk” yalnızca bir müzik veya film türünü anlatmıyor.  Arabesk (eğer buna düşünce denebilirse) bir düşünme biçimi.  Şarkıları dinlediğinizde “ah bana, vah bana”, ya da “bana bu yapılır mı” diye özetlenebilecek bir yaklaşım var.  Sanki ben evrenin merkezindeymişim, haksızlıklar yalnızca bana yapılıyormuş gibi.  Ben namuslu, dürüst, çalışkan, iyi yürekli bir insanım ama bakın “kaderin oyunu”na, başıma neler geliyor diye feryat figan ediliyor.  Filmlerde iyi, sevecen “esas oğlan”a “kötü adam” (Ahmet Tarık Tekçe örneği) olmadık kötülükler yapıyor.  Nedeni?  Kötü adam da ondan!  Kimse “kötü adam” neden kötü, bu felâketler benim başıma neden geliyor diye sormuyor, çünkü çaresiziz, deryada bir salımız bile yok.  Kader bu, alnımıza kara yazı yazılmış, kahbe feleğin oyunu.  Bizim hiç mi kabahatimiz, ya da sorumluluğumuz yok?  Bu, kendisini ezen, bastıran toplum değişiklikleri, sanayileşme, kentleşme gibi olgular karşısında köylü çaresizliğinin acılı ifadesi.  Ama filmlerde “kötü adam” sonunda “Allah’ından buluyor”, “esas oğlan” sevdiğine kavuşuyor, kör gözleri bir mucize ile açılıyor, 30 yıldır görmediği anasını bir raslantı sonucu buluveriyor, mutlu sevgililer ağır çekimle elele parlak geleceklere doğru uçuşuyorlar.  Ve köyünden gelmiş, gecekonduda sefalet çeken seyirci film boyunca ağlayıp sızladıktan, jilet attıktan sonra “benim de böyle mutlu bir sonum olabilir” sevinciyle filmden çıkıyor.  Ama o “mutlu son” için birşey yapması gerekmiyor, çünkü “alın yazısına karşı çıkılmaz”.  Alın yazısının değil de kendi küflenmiş değerleri ve inançlarının, ezilmişliğe, sömürülmeye boyun eğen tevekkülünün o çekilen acılarda ne payı olduğu sorgulanmıyor.  Önünde birçok seçenek varken o dar kalıpları içinde “seçeneğim yoktu” deyip şartlanmalarının buyruğunda hareket ediyor ve sonra da “mutlu son” gerçekleşmeyince ağlayıp sızlıyor.
 
 
Evrenin büyüklüğü, dünyamızın ve bizim küçüklüğümüz bir gerçek.  Ama bu küçücük dünyada, bu kısacık yaşamda arabesk düşünüp kendimiz dışında herkesi ve herşeyi suçlamak yerine belki de “ben ne yapabilirim” demek mutluluğun sırrı olabilir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git