A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Martı çığlıkları paylaşımlarımız

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Deniz Günal | 25 Aralık 2012 02:13:25

Sık sık, bir sosyal paylaşım sitesinde yazdıklarımı, çektiğim görselleri paylaşıyorum. Çoğu kez de herkese açık oluyor paylaşımlarım. İnsan niye yazdıklarını, çektiklerini herkesin gözünün önüne çıkarır? Buna kısaca paylaşmak için diye yanıt verilir elbette ama paylaşmak nedir, niyedir ki? Yediğini, giydiğini paylaşır insan. Ya karşıdakinin gereksinimi vardır ya da sevgi ile anı paylaşmak ister. Ana değer katmak, an içinde anlam yüklenerek varlığını daha derinden duymak, ya da kısaca ve yalnızca 'yalnız' olmamak için. Yalnızlık çok az kişinin katlanabildiği, değer verdiği bir durum.



Derdini, sevincini nasıl paylaşır insan? Anlatarak. Burada paylaşmanın amacı anlaşılmak olsa gerek.  Haklı bulunmak ya da çıkış arayışı içinde akıl almak da olabilir ama en önemlisi birisinin dinlemesi, anlama çabasına girmesi, bize varlığımızı duyumsatması, öz değerimizi onamlamasıdır.

Yazarlar, şairler üretirler ya, hani yaşamı anlamlandırırlar, güzellik, derinlik katarlar yaşananlara da, peki niye yazdıklarıyla kalmazlar da paylaşırlar?

Beste yapanlar, şarkı söyleyenler niye yaptıklarını kendilerine saklamazlar? Bestenin güzelliği, şarkı söyleyebilmenin keyfi niye yetmez?

Bir ressam, renklerle, ışıkla yaşadığı dostluğu, serüveni bitirince niye bunun ayrıcalıklı keyfi ile  yetinmez de sergiler açar?

Çünkü gerçekte, hem sıradan günlük yaşamın içinde bir arkadaş, eş, komşu olarak her paylaşımımızda hem de bir sanatçı olarak, yarattığımız, kendi bakışımızı, tadımızı kattığımız anlamlandırmalarımızda  “ben varım” diye haykırıyoruz. Üstelik de yalnızca varım demiyoruz. “ben varım” ve de “ben böyle varım” diye çığlık atıyoruz.

Hele sosyal paylaşım sitelerine bakınca, sanki, balıktan dönen teknelerin üstünde çığlık çığlığa dönen martılar gibi, birbirimizin ilgisi üzerinde  ben de ben de varım çığlıkları attığımızı görüyorum.

Kendi çektiği resimleri, yazıları, şiirleri  bir yana beğendiklerini de paylaşıp duran, sık sık yorumlarını da yazan birisi olarak “ben de ben de varım” çığlığını en keskin atanlardan biriyim üstelik.

İnsan, her an ‘varım’ diye çığlık atıp duran bir varlık mı olmalıdır?  

Bu soruyu sizinle bırakıyorum. Ama eğer bizler birbirimize doğru ben varım, ben böyle varım diye çığlıklar atıyorsak, birilerinin bu çığlığını duyduğumuzda, beğendiğimizde hakkını da vermeliyiz değil mi?

Gelelim bu yazının, şu uzun, sapağı bol girişle kaçırmak üzere olduğum asıl konusuna: Sosyal paylaşım sitelerindeki paylaşımlarımızı doğru yapıyor muyuz? Hak yemeden, hak gözeterek... Yani o çığlıklar var ya, o çığlıkların hakkını vererek.

Örneğin, çektiğim resimlerin, yazdığım söylediğim kendi sözlerimin, bir yerlerde adım olmadan, sanki paylaşan kişinin kendi yapıp etmesiymiş gibi paylaşılmasından hiç hoşlanmıyorum. İnsan kardeşim, ben paylaşımımı kendimi, yani o özgün, biricik olan beni dünyaya göstermek, kanıtlamak için  yapıyorum. O çektiğim resimde söylediğim sözde ben varım, onda emeğim var, kişiliğim var, niye kaynak göstermeden paylaşıyorsun? Bunun hırsızlık olduğunu görebiliyor musun? Tamam beni kimse tanımıyor olabilir. Olsun, işte tanınmak istiyorum ya.... Bir ben değil, hepimiz o aynı martı klübünün üyesiyiz değil mi? Kaynak göstermeden paylaşmayacağız demek ki bundan sonra. Zaten telif hakları (copyrights) diye bir şey var.

Hadi biz tanınmamış, bilinmeyen iştahlı martılar bir yana...  Bir de herkesin bildiği, sevdiği, artık kartal, ejderha, anka kuşu olmuş değerler var. Dünyanın önde gelen yazarları, düşünürleri. Kimi zaman, özellikle de genç arkadaşların, duvarlarındaki durum güncellemelerinde görüyorum, kaynak göstermeden kendileri söylemiş gibi paylaştıklarını o duygu yüklemesi yapan bir kaç dizeyi, anlam çarpması yaratan bir kaç sözcüğü... Güzel. Güzel de, o sözler o dizeler, söyleyeni ile bütünleşmiş. Arkasında koca bir deha, yaşamı, ürettiği değerler bütünü var. Sen o dizeleri alıp dan diye oraya koyunca, mutfakda Kleopatra gibi süslenerek yemek yapıyormuş gibi oluyorsun. Bu durumunun gülünçlüğü bir yana, bir de dizelerin kaynağını bilmeyen ama seni tanıyanlara belki anlamlandıramayacakları ya da yanlış anlamlandıracakları bir kapı açıyorsun. Şimdi Mevlana’nın “ne olursan ol gel” demesiyle, Ayşe ya da Ahmet’in “ne olursan ol gel demesi” arasında ne derin dikenli  anlam uçurumları açılır bir düşün. Bunun adına bilgi, duygu, düşünce kirliliği yaratmak da denebilir.

Mevlana’dan söz açılması yerinde oldu. Bir rahatsızlığım da, özellikle Mevlana’nın Yunus Emre’nin adının kaynak olarak verildiği uydurma paylaşımlar. Bir gül, güneş, arapça bir harf ya da sevgili Mevlana ya da Yunus Emre’nin bir resmi, yanında, gündeme tak diye oturan, içeriği, söylenişi ile son derece çağdaş ama nasıl oluyorsa Mevlana ya da Yunus Emre’ye ait sözler!!! Burada insanlık değerlerine hakaret etmenin, bilgi kirliliği yaratmanın da ötesinde, dehşet verici başka bir  durum var. Aradan binlerce yıl daha geçse, bizim yolumuzu aydınlatacak olan değerlerin içi boşaltılıyor.  Sanki, bir merkez var, oturmuşlar orada, onursuzluğa, sefilliğe, köleliğe direnebilmek, insan olabilmek, insan olarak kalabilmek için insanlığın elindeki son kaleleri içerden yıkmak için uğraşıyorlar. Tamam belki bu sinsi uyduruk paylaşımlar böyle derin bir tuzaktan kaynaklanmıyor. Ama sonunda yaratılan değer sulandırmasına paylaşımlarımız ile katkıda bulunarak o tuzağı yaratıyoruz. İnsan kardeşlerim, sosyal paylaşım ağı duvar arkadaşlarım, lütfen, özellikle Mevlana, Yunus Emre gibi büyüklerin sözleri paylaşıldığında, bakın, hangi yapıtlarından alınmış, kaynak veriliyor mu? Verilmediyse hiç üstünde durmayın. Üstünden atlayıp geçin. Kaynak verildiyse, kaynağı arayın bulun, doğruluğundan emin olun öyle paylaşın. Zaten hayatınızda Mesnevi’nin kapağını açmadıysanız, Yunus Emre Divanı'nın başına oturmadıysanız, bir güzel sözün ağzınıza çalacağı bal tadı da size o kapakları açtırmıyorsa boşverin gitsin. Kim söylemiş ne söylemiş, ne yapacaksınız! Orhan Baba'dan şaşmayın siz. Batsın bu dünya!  

Yazılım kurallarına uyulmamasına gelince... Hani şu bağlaç olan de da ki’ leri, soru eki mi mu mü’leri bir türlü ayrı yazamayanlar var ya...  Bir derken r koymayanlar, sessiz harfleri hepten düşürenler falan... Yazdıklarınızı ciddiye almıyorum, o r harfi yoksa, de da’ları yerinde kullanmıyorsanız, bir de üstelik lise falan da bitirmişseniz işte orada yazdığınızı okumayı TAK diye bırakıyorum. Eğer  de da ki’ler ile olan kötü ilişkinizi düzeltmek isteyeceğim kadar yakınım değilseniz, ne yazmışsınız da ben kaçırıyorum hiç  dert etmiyorum. Eğer konuştuğunuz dile özen göstermeyecek, konuştuğunuz insanlara üstün körü yazacak denli kayıtsızsanız, yazdıklarınızı niye ciddiye alayım.Ha, olabilir ya, ilkokulda, olmadı ortaokulda Türkçe yazılım kurallarını öğrenemediniz, öğretmeninizin yetersizliğidir. Ama işte şimdi bu yazımı okuyorsanız, demek ki internet kullanıyorsunuz. Türk Dili Kurumu’nun sayfasına gidin, yazılım kurallarını kısa kısa öyle de güzel açıklıyorlar ki, öğrenirsiniz.
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_content&view=category&id=50&Itemid=1
 
 
Tamam hatasız kul olmaz da, kul olmayın insan kardeşlerim. Öğrenemiyorsanız aptallıktan değil tembelliktendir. Bir de öneriyorum, Türkçenin Diriliş Hareketi diye bir sayfa var feysbuk üzerinde. Ona üye olun. Türkçenin güzel, doğru, yerinde kullanımı konusunda çok duyarlılar, dilimizi çok iyi biliyorlar. Düzenli, eğitici paylaşımlarından çok şey öğreneceksiniz.

Bir Noel sabahı, bu küçük martı, yeterince çığlık attı, bakalım tekneler balıkla dolu mu? Çığlıklarını duyan olacak mı?

Ama şimdi sıra, mavi göklerle, mavi suların birleştiği ufuklara kanat çırpmakta. Gücü yettiğince...

Gücünüz yettiğince, beyaz beneklerle bezeli mavi ufuklara, hoşça gidin, hoşçakalın.

***
 
Deniz Günal'ın feysbuk sayfası için: www.facebook.com/DenizdenDeryaya
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

pinar ozkan { 28 Aralık 2012 20:32:45 }
Ne güzel dile getirmişsin Deniz kızı...dilerim çığlıklar duyulur.Yunus Emre, Mevlana ve Orhan baba ironisine gülsem mi üzülsem mi bilemedim. Doğru söze ne denir..
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git