|
|
Richard Burton ile Elizabeth Taylor'ın imkansız aşkıKategori: Yaşam | 0 Yorum | Yazan: Aynur Çağlı | 18 Aralık 2012 00:46:47 İngiliz aktör Richard Burton, Amerikalı sinema yıldızı Elizabeth Taylor ile 1963 yılında Kleopatra filminin setinde tanıştı. İki kez evlenen çiftin fırtınalı aşkı üzerine çok şey yazıldı. Ama hiçbirisi Burton'ın kendi yazdıkları kadar etkileyici ve çarpıcı olamadı. Derin bir tutku, şehvet, aşk, nefret ve kıskançlıkla dolu ilişki en sonunda alkol yüzünden tam bir kabusa dönüştü.
Burton, 1984 yılında 58 yaşındayken öldüğünde geride günlüklerinden oluşan defterler bıraktı. Bunların bazılarını cebinde taşıyordu, bazıları çalışma masasında duruyor, bazen de ortalığa saçılmış kağıtları kullanıyordu. Son eşi Sally Burton, kocasının günlüklerini Swansea Üniversitesi’ne verdi, onlar da beş yıl süren yoğun bir çalışmayla bu günlükleri kitap haline getirdiler. Kısa bir süre önce İngiltere’de yayınlanan kitapta (The Richard Burton Diaries, Edited by Chris Williams) ünlü aktörün Elizabeth Taylor’dan sonra en büyük tutkusunun ne tiyatro, ne sinema, ne de kitaplar değil, acılar içinde ölmesine yol açan içki olduğu vurgulanıyor. Burton’ın bu günlükleri kaleme aldığı yıllarda hayatının merkezini Liz Taylor oluşturuyordu. Menekşe gözlü yıldıza ilk görüşte deliler gibi aşık olan Burton, ona adeta tapıyordu. Liz’den daha güzel, daha çekici, daha seksi bir kadın olamazdı. Ama Burton’a göre o aynı zamanda dünyanın en huysuz, geçimsiz ve kıskanç kadınlarından biriydi. Ünlü yıldız kocasının günlüklerini okuyordu. Bunu bilen aktör, satırlarında doğrudan ona sesleniyordu. İçkiyle şöhretin getirdiği sıkıntıları gidermeye çalışıyorlardı. İçki onları öyle bir esir aldı ki, içkisiz günlük fonksiyonlarını yerine getiremez hale geldiler, içmeden sevişemez oldular. Hollywood’un altın çifti 1964 yılında evlendi. On yıl sonra boşandılar. Ayrılıkları uzun sürmedi, 16 ay sonra 1975’de ikinci kez nikah masasına oturdular. İkinci evlilik bir yıl içinde sona erdi. “Bütün hayatım boyunce talihim yaver gitti ama en büyük şansım Elizabeth idi” diyen aktör, onu sonsuza dek seveceğine yemin etti. Liz sonradan kendini yoparladı, Burton ise kendisini her geçen gün biraz daha alkole verdi. Elizabeth’in cinsel cazibesine hayran olan ve bu imkansız aşkın tutsağı olduğunu söyleyen Richard Burton, Liz Taylor’a tıpkı bir tanrıça gibi davrandı. Büyük aşkına rağmen onu aldatmaktan, hırpalamaktan ve yaralamaktan geri kalmadı. Kavgaları da aşkları gibi ihtişamlıydı. Kışkançlık krizleri geçiren Liz, kocasına saldırıyor, kıyameti koparıyor ve asla bağışlamayacağını söylüyordu. Fakat sonunda dayanamayıp tekrar onun kollarına koşuyordu. Ta ki, bu ilişkinin artık marazi bir tutkuyu dönüştüğünü ve Burton’un alkol bağımlılığından asla kurtulamayacağını anlayıncaya kadar… Son ayrılıklarıyla bu çılgın ilişki noktalandı. 1939‘da henüz 14 yaşındayken günlük tutmaya başlayan Burton, oyunculuk yeteneğini hiç ciddiye almadığı gibi hem yaptığı işten, hem de kendinden nefret ediyordu. Okumaya olan düşkünlüğü, etkileyici sesi ve ezber yeteneği ile diğer çocukların arasından sıyrılan Richard Burton’ı İngilizce öğretmeni 1940 yılında himayesi altına aldı. Delikanlıyı rüzgarlı vadilere götürüp boğazı kanayıncaya dek yüksek sesle Shakespeare okutan öğretmen, ondaki üstün yeteneği herkesten önce farketti. Burton kısa zamanda ünlenerek 1956 yılında Hollywood’a gitti. Döneminin en başarılı aktörlerinden biri olmasına karşın rol yapmayı “utandırıcı”, aktörlüğü ise her zaman “anlamsız ve saçma” bir iş olarak gördü. Burton yaptığı işi küçümsedikçe ve küstahlaştıkça hayranlarının sayısı arttı. Gerçek bir maçoydu. Aktörlükten kazandığı paraların çoğunu Liz’in mücevherlerine harcadı. Anı defterinde Liz’in giysilerini ve dillere destan mücevherlerini uzun uzun anlatan aktör, kendi kıyafetinden sadece iki kez söz ediyor. Bir de saçlarının dökülmesinden ve yüzündeki sivilce izlerinden yakınıyor. Yönetmenlerle, kostümlerle ve çekim yapılan ülkelerle alay ederken parayı cebe indiren aktör meslektaşlarına karşı da kaba ve acımasızdı. Ukala ve kendini beğenmiş tavrıyla çevresindeki insanların tepkisini çekerken hayranları onu karizmatik ve çok yakışıklı buluyordu. Tam bir kitap kurduydu. Elinden hiç kitap eksilmez, her fırsatta okurdu. Okuduklarını anında ezberler, konuşurken ünlü kitaplardan alıntılar yapmaya bayılırdı. Para içinde yüzüyordu. Küçük bir İngiliz kasabasında doğan Burton, ömrünün büyük bir bölümünü lüks otellerde ve yatlarda geçirdi. Parayı da çok sevdi. Ama sonunda Elizabeth Taylor da dahil her şeyden vazgeçti. Hayatındaki diğer kadınlar, dört çocuğu, kitapları ve oyunculuk umurunda bile değildi. Vazgeçemediği tek şey alkoldü. Öyle çok içti ki, sonunda ağrılar içinde, karaciğeri iflas etmiş vaziyette geçirdiği ani bir beyin kanaması sonucu 58 yaşında öldü. Liz için “pornografi düşlerinin ötesinde bir güzellik” tanımını kullanan Richard Burton, onun müthiş heyecan verici bir kadın olduğunu yazıyor. İkisi Elizabeth ile olmak üzere 5 evlilik yapan Burton, oldukça sert ve aşırı duygusal bir erkekti. Babasına benzediğini, onun da annesine tıpkı kendisinin Elizabeth’e yaptığı gibi hoyrat ve kötü davrandığını yazan Burton, 1972’de hatıra defteri tutmayı bıraktı. İki yıl sonra tekrar başladı. Çok ünlüydü. Kendisi gibi aktör olan ünlülerle Aristotle Onassis gibi zenginlerle ve kraliyet ailesinin üyeleriyle tanışıyor, görüşüyordu. Her içtiğinde pişmanlık duyuyor, hatalarından dolayı içkiyi suçluyor ama yine de içmekten kendini alıkoyamıyordu. Karizmatik görüntüsünün ardında kendini hiç sevmeyen, kuşkular ve kaygılar içersinde kıvranan, ölünceye dek kendisiyle barışmayan yalnız ve karmaşık bir adam vardı.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|