A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Üç kelime, bir işlem...

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | 30 Eylül 2012 14:10:13

"Çünkü bugün doğduğun o ilk gün ruhunun bulunduğu yüksekliğin yıl dönümü. Aradan geçen zaman, o yükseklikte kalabilme çabasıydı... "Seni hiç görmedim ama üç kelimeyle seni tarif etmemi söyleselerdi, üçü de aynı olan kelimeleri şöyle sıralardım: Tutku... Tutku... Tutku...

Ancak böyle nefes alabiliyorsun ama aynı zamanda ancak böyle nefes veriyorsun. Bir bakıma senin en değerli yanın, senin en korunmasız yanın haline geliyor. Hayatı içine çekmek için ağzını, yüreğini, öylesine kocaman açıyorsun ki; beklediğinin dışında içine dolanların yarattığı baş dönmesi seni çıldırtıyor.

Öylesine yüksek bir tutkuyla yaşadın ki, karşında kimse olmadığında kendi kendini tutuşturan bir ateşe dönüştün.

Senin için esas olan ısınmak değil, yanmaktı. Uzunca bir süre izlediğin yaşamın yüzeyselliği karşısında ruhunu dolduracak, seni hareket ettirecek tek şeyin; içindeki enerjinin oksijenle buluşması, ateşe dönüşmesi olduğunu yaşayarak öğrenmiştin. Ancak buluştuğun oksijenin giderek karbondiokside dönüşmesine engel olamıyordun. Çünkü senin ancak  ortalamanın çok yükseğine çıktığında yanabilen ruhunu tutuşturmak için aylarca tırmanmak zorunda kalan oksijen kaynağını beklemekten yorulmuştun.

Sonunda sahip olduğun yüksekliğe onu kendin taşımaya karar verdin. Çünkü yeterince zamanının kalmadığını düşünüyor, ancak büyük bir yanılgıya düşüyordun. Kendi koşulları içinde sahip olmadığı, seni tutuşturacak kıvılcımları her defasında kendini paralayarak sen yarattın. Çünkü başka türlüsünü beklemeye tahammülün yoktu. Ancak başka türlüsü de yoktu. Bunu kabul etmen için görmen yeterli değildi. Çünkü sen görmek değil, yaşamak istiyordun. Çünkü sen, ortalamanın 'ortodoksluk' olduğu bir dünyada, kendi tanrısını kendi yaratan bir ahir zaman azizesiydin. Çünkü ortodoksluklardan giderek birbirine benzeyen insanların yaşadığı bu dünyada, senin ruhunun bulunduğu yüksekliğe erişecek bir tanrı olmadığını biliyordun. Ancak bunu bilmeye değil, bunun tersinin olmasına ihtiyacın vardı ve bu ihtiyacı kendin yaratıyordun. Çünkü senin için yaşam sıradanlığın kıyısında dolanmak ve bulduğun sıradışılıklardan ruhunu beslemekten ibaretti. Çünkü ruhun aç kaldığında kendi kendini tutuşturacak olan kıvılcımlar engel olmakla geçen zaman, içine başka bir eylemin girmesine izin vermeyecek kadar kıskançtı.

Bıçak sırtında yaşadın hep. Ve sırtında yaşadığın bıçakla hem kendini yaraladın hem yaranı dağladın. Hem derttin kendine, hem derman. Hem zehirdin, hem panzehir.

Ne düşünüyorum biliyor musun, cebinde gezdirdiğin akrebin seni sokmasını bir türlü kabullenemiyorsun. Ve ruhunu bulandıran zehiri yok edecek panzehirin peşinden gitmek fikri seni çelişkinin uçurumunda tutuyor.

Durmak için de hareket etmek içinde yeterli nedeninin olduğunu düşünüyorsun. Kendine dönemiyorsun, çünkü seni kendinden uzaklaştıran her ayrıntıyı yeniden yaşamak, adımlarını tersine yürümek düşüncesi aklını bloke ediyor. Kendinden gidemiyorsun, çünkü kıpırdadıkça ruhundaki zehirin seni yok etmesinden korkuyorsun.

Korkma, çünkü sen kendine hala son sözünü söylemedin. Korkma, çünkü sen kendi yarattığın korkularına da henüz son sözünü söylemedin. İhtiyacın olan tek şey, bu gece yarısından sonra içine adım attığın yeni yaşının, yaşamının en rafine yılı olacağını duyumsamak. Çünkü sen teksin. Çünkü sen 'kürredeki zerresin'. Çünkü sen 'zerredeki kürresin'. Çünkü sen, ortalamanın milli bir üniforma gibi kuşanıldığı bir ülkede, ruhunun ateşini cebinde gezdiren olağanüstü birisin. Çünkü sen çevrende yaşanan hayatların, ancak beş duyu aracılığıyla yaşanabildiğini ve altıncı bir duyuyla yaşamanın ağırlığını en iyi bilensin. Çünkü sen hiç bir boyuta sığdırılamayan altıncı duyunu deli gömleği gibi üzerine kuşanıp yaşamaktan çekinmeyen bir tutku abidesisin.

Çünkü sen, ancak cesaretle gözükaralık arasındaki hamakta salınarak uyuyabilen birisin.
Ancak bugün yaşadığın her şey, içinde yaşadığın anın dışına ait. Çünkü senin zihnin öylesine hızlı çalışıyor ki, saniyede binlerce şeyi düşündüğünü sanıyor, ama hiç birini sonuca bağlamadan oturup öylece zihnindeki karmaşayı seyrediyorsun. Zihnindeki bu karnaval seni öylesine yoruyor ki, insanın üç boyutlu bir zamanda varoluşunu sürdürebildiğini unutuyorsun..

Unutma, eğer sen yeterince yükseğe çıkıp ve yeterince beklemediysen, oraya kimin çıkabileceğine ilişkin her soru yanıtlanmış sayılmaz.

Sana bir şey söyleyeyim mi, ruhunun soluklandığı yüksekliğe çıkmak senin için düz yolda yürümek kadar kolay ama orada beklemek işkence gibi geliyor sana.

Hadi, son sözün hep dilinin ucunda, ruhunun soluklandığı kadar yüksekliğe bak yeniden.

Çünkü bugün doğduğun o ilk  gün ruhunun bulunduğu yüksekliğin yıldönümü. Aradan geçen zaman, o yükseklikte kalabilme çabasıydı.

Sözün başında 'yaprak' demiştim ya aklıma geldi. Yapraklar, tarihe yapılmış en büyük şakadır. Bittiği  yerde  yeniden  başlamanın, kendini külünden yaratmanın destansı şakası.  

Aynı  dalda  ürperip, milyonlarca parçaya bölünmenin şakası.  Sessizce içimize  sokuluveren  ve  sonra hüznün rengine bürünerek hayatımızdan uzaklaşan ince, yeşil bir şaka. Bir varmış bir yokmuş gibi.

Toprağa düşen her tanık, hayata düşen her nefes, boşluğa düşen her kıpırtı bilmeliydi;  bir yaprağın ömrü sonsuzdur oysa. Suyun başlangıcından beridir süren bu macerada. Başladığı gibi biten, bittiği gibi başlayan;  düştüğü gövdeye yeniden çıkan başka ne var ki yeryüzü denen bu handa? İşte zamanın en eski türküsü yine dallarda.…

Üç kelimeyle tarif etmiştim seni, yapman gereken sadece bir işlem. Hadi üfle mumları ve ruhunu yakan her şeyi söndür...

İyi ki doğdun...

Ayaklarının bastığı toprakta yürüyen, retinasına kaydolduğun yüzlere bakan, her dolunayda ayın suretinde yüzünü gören bir yeryüzü sakini.

Yusuf Yavuz

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







MESEM Gerçeği: Çocuk İşçiliği, İş Cinayetleri ve Gözaltılar Karşısında Devrimci İnsan Hakları Mücadelesi
Zehirlenen yalnizca tabaklar değil: Türkiye’de gida güvenliği krizi ve sistemin çürümüşlüğü…
İngiltere’den Türkiye’ye £35 Milyonluk Ray Sözleşmesi: Fırsat mı, Çıkmaz mı?
Avustralya ve AB teknoloji devleri çocukların sosyal medya erişimini nasıl sınırlandırıyor?
DEVLETLERÜSTÜ ŞİRKET-LER ve BAŞKAN

Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi
Çin'in 'Salam Dilimleme' Stratejisi: Pekin, Güney Çin Denizi'nin Haritasını Nasıl Yeniden Çiziyor?

Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!
Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?
Türkiye'de yoksulluk sınırı 88 bin liraya dayandı.

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım
2025 Hazar Türk-Musevi Hakanlığı: Tarih Yeniden Yazılsaydı Dünya Nasıl Görünürdü?
Sürgün Devrim girdabında Isaac Deutscher ve Avraham İşcen
Eriyen Şövalyenin Gölgesinde Devrimci Moses Hess

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git