|
|
Ne tatlı küçük bir kızsın, nereye böyleKategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 27 Eylül 2012 14:50:02 Kırmızı başlıklı kız masalını biliyor musunuz? Herkesin bildiğini sanmıyorum. Niye mi? Onu sonra söyleyeceğim. Ama bilenlere bir anımsatmak isterim. Hani masalda küçük tatlı bir kız var. Annesi kırmızı pelerinini giydirir, koluna hasta anneannesine götürmek için verdiği, içi börek, çörek dolu sepeti takar, başına da kırmızı başlığını geçirip, ormana yollamadan önce sıkı sıkı tembihler. Yoldan sakın çıkma, ormanda kurt var, dikkatli ol! Sakın yabancılarla konuşma, hızlıca git hasta anneaneni gör hızlıca gel!
Zavallı yaşlı kurttan kim korkar Küçük kız yola koyulur. Çöreklerin kokusu aç kurdun burnuna gelir. Kıştan yeni çıkmış, zayıf zavallı kurt... Kokuyu izler. Küçük kızı görür, ağzı sulanr. Ne yapsın? Nasıl elde etsin kızı, orman yolunda... Her yan avcı kaynıyor. Böyle durumlarda zavallı halini sergileyip karşıdakinin vicdanına seslenmek en kesini. Zaten bahar sarhoşu orman, küçük cahil kızın başını döndürmüş. Annesinin sözlerini unutmuş bile. Kurt en sevimli en zavallı haliyle fazla da yaklaşmadan seslenir. Ne tatlı bir küçük kızsın nereye böyle, tek başına.. Zavallı yaşlı bir kurttan kim korkar. Ormanın sonundaki hasta anneannesine yemek götürdüğünü söyler kız neşeyle. Ah, der zavallı kurt, sen ne iyi ne tatlı bir kızsın. Demek hasta anneannen... mis kokulu çöreklerin yanında ona çiçek de toplasan ne sevinir. İçi açılır. Ne iyi bir kurt diye düşünür küçük kırmızı başlıklı kız, çiçek toplamaya koyulur, kurt da bir koşu gider, yaşlı, hasta anneanneyi yer. Onun giysilerini giyip yatağa yatar, ağzı sulanarak küçük kızı bekler. Sonrasını da anlatayım mı? Küçük kız, yataktaki yaşlı kurdu anneannesine pek benzetemez. Ama aklına nereden gelsin nasıl bir oyunla karşı karşıya olduğu! Cahil, küçük bir kız. Anneanneciğim, senin kulakların niye bu kadar büyük? Seni daha kolay duymak için. Anneanneciğim, senin gözlerin niye bu kadar büyük? Seni daha iyi görmek için. Anneanneciğim, senin burnun niye bu kadar büyük? Seni daha iyi koklamak için. Anneanneciğim senin ağzın niye böyle kocaman? Seni bir çırpıda yemek için! Der kurt ve kızı ham eder. Bu masalın çok değişik türleri var. Örneğin, Fransa’da masalın söylenmeye başladığı 1300lü yıllarda kızın başına gelenler, anlatılır gibi değil. Kurt, kıza öldürdüğü anneannesinin etinden yemek yapıp yedirir. Sonra, bu günahkar kızı soyup koynuna alır, ırzına da geçer afiyetle yemeden önce. Sonraki yüzyıllarda dehşet verici son bir hayli yumuşatılmış. İlle de yaşlı kurdun zalim zaferi ile bitmiyor masal. Avcılar, kurdu uyurken yakalayıp, karnından anneanne ile küçük kızı çıkarıyor. Kurdun karnına taş doldurup ırmağa atıyorlar. Küçük kız akıllanıyor. Anneanne son günlerini huzurlu geçiriyor. Siz hangi sonu yeğlersiniz bilemem. Bence değişik zamanlarda değişik yaşlarda masalın her halinin okunması, okutulması gerek. Ama doğruyu söylemem gerek. En sevmediğim masaldı Kırmızı Başlıklı Kız. Bir kere hiç bir anne baba, küçük çocuğunu ormana yalnız göndermemeli. Masaldaki kurt çok çirkin, sinsi, zavallı ve fırsatçı. Söylediği yalanlar inanılmayacak kadar saçma. Sonunda hem masum anneanneyi hem de masum küçük kızı yiyor. Onları bütün halde yutması olanaksız elbette. Bu durumda avcıların, anneanneyle küçük kızı kurtarmaları olanaksız. Yani sonu iyi biten masal yanlış! Masalı sevmesem de o kadar çok dinledim, okudum ki... içime işlemiş. Dersimi öğrenmişim. Bu masal, yabancılara güvenmeme, her söze inanmama, çirkin zavallı fırsatçı kurtları, çok yakınımda olmadıkları sürece –yakını görememe gibi bir özürüm var- ayırdedebilme yetimin gelişmesini sağlamış. Kırmızı başlıklı küçük halk Masallar yalnızca eğlendirmek için değil demek ki! Hayata hazırlamak için. Fazla korkutmadan, çocuğun özgüvenini fazla sarsmadan... Sezdirerek, içten içe düşündürerek anlatmak için insanın binbir yüzünü, hayatın binbir kanlı oyunlarını... Sanırım, bizim ülkemizde bizim çocuklarımıza hiç anlatılmadı bu masal. Koca bir halk, orman yolunda bütün yabancılara güvenen, herşeyini herkese açan, dikkati sürekli dağınık, kolundaki sepetini deviren, yiyeceklerini saçan, annesinin sözlerine hiç kulak asmayan, öz anneannesini unutabilen üstelik de kurdun elinden anneannesinin etini yiyebilen, bir de soyunup dökünüp güle oynaya kurdun koynuna giren cahil küçük bir kız çocuğu gibi davranabiliyor. Hem de dışarda avcıların silah sesleri gelirken... Yalnızca haykırsa bile kurt korkacak. Ama... Haykırmıyor da! İçerde yatağa yerleşmiş yaşlı çirkin kurt, rahat rahat küçük kızın ırzına geçiyor. Evet, evet. Bizim ülkemizde bizim çocuklarımıza da anlatılmalı bu masal. Geç değil. Seçmeli ders olarak konabilir. Sevgili Peygamberimizin Hayatı, Sevgili Kutsal Kitabımız gibi derslerin sonuna eklenebilir de. Sakıncası yok, kırmızı başlıklı kızı türbanlı da yapabiliriz. Peki, ya bizim masalın sonu nasıl bitecek? Avcılar yetişecek mi? Tatlı, cahil, küçük kızdan geriye ne kalacak? Yalnızca kırmızı bir başörtüsü mü?
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|