|
|
Fazıl Say Atatürk'ün dünyaya hediyesiKategori: Kültür/Sanat | 3 Yorum | Yazan: Haberci | 17 Aralık 2007 08:38:40 Özgür ve uygar olma ülkümüzün insanlığa armağanı, binlerce yıllık Anadolu kültürümüzün evrensel sesi, müzik dehası Fazıl Say'ın annesinden bir mektubunuz var.
Fazıl Say Atatürk'ün dünyaya hediyesi Fazıl Say ne zaman gündeme gelse telefonlarım arka arkaya çalar. Yakın uzak çevremden ya da basından ararlar. Fazıl Say’ı yetiştirip, dünyaya hediye ettiğimi söyleyerek beni kutlarlar. Böyle sözleri yüzlerce değil binlerce defa duydum. Bu sözlerden anne olarak gurur duyuyorum ama ikna olmadan. Çünkü düşünüyorum da, Atatürk kurtuluş savaşından hemen sonra ülkede taş üstünde taş yokken, konservatuarı kurmasaydı, burada ders verecek hocaların Avrupa da yetişmesini sağlamasaydı. Bir Türk konservatuarında Türk hocalar tarafından yetiştirilen yetenekli öğrencilere çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı hedef olarak göstermeseydi, bugün bir Fazıl Say’ımız olamazdı. Bu nedenle Fazıl Say söylendiği gibi benim değil, Atatürk’ün dünyaya bir hediyesidir. Çağdaşlığı sembolize eden klasik müzik sanatçıları ülkelerinin tanıtımında büyük rol oynuyorlar. Örneğin Fazıl Say, Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinde yılda ortalama 150-200 konser veriyor. Bu konserlerde Türkiye’nin aydınlık yüzünü temsil ediyor. Bir Türk sanatçısı olarak dakikalarca ayakta alkışlanıyor, övgüler, ödüller, madalyalar alıyor... Bu yolla ülkesine çağdaş dünyada saygınlık kazandırıyor. Böylesi bir saygınlığı ve hayranlığı, siyasetçilerimiz, futbol takımlarımız veya milyonlarca dolar harcayarak hazırlanan tanıtım programlarımız ile elde etmek mümkün değil. Çağdaş ülkeler bu özellikteki sanatçılarına teşekkür olarak, onların heykellerini, büstlerini yaptırıyor, caddelere sokaklara adlarını veriyorlar. Oturdukları evleri, cafeleri müze haline getiriyorlar. Finlandiya’ya gidenler bilir. Her tarafta Sibelius vardır. Ülkede gezerken Finlandiyalıların bu sanatçılarına ne kadar müteşekkir olduklarını hissedersiniz. Norveç’in yegâne ünlü sanatçısı Grieg için de durum aynı. Norveçli bir arkadaşıma “Grieg’e bu kadar saygı neden?” diye sormuştum. ”Krallar ve başbakanlar ölüp gidiyor, Greig öleli 100 yıl oldu ama hala eserleri bütün dünyada çalınıyor, hala ülkemize saygınlık kazandırıyor” demişti. Çağdaş dünyada durum böyleyken Fazıl Say’a son günlerde yüzlerce kişiden gelen, tepki olarak yazılan sözde yorumlara, AKP siyasetçilerinin uluorta konuşmalarına bakıyorum da, utanıyorum. Ülkemizin yetiştirdiği değerlerin kıymetini bilmemek ne kadar ayıp. Biz sanatçımıza olmayacak tutumlar sergilerken, başka ülkelerin kıymetini bilmesi ne kadar acı. Aslında Fazıl Say “bakanların eşleri türbanlı, dışlanıyoruz, ülkeyi terkederim” diyerek dünyanın gözünde AKP hükümetinin çağdaşlık notunu düşürmüş. Dünyanın dikkatini AKP’nin ortaçağ karanlığına yönelik siyaseti üzerine çekmiş. Bu nedenle türbandan beslenen siyasetçilerimizin karizmaları epeyce çizilmiş olmalı ki, ağzı olandan tutun da, Kültür Bakanına kadar herkes konuşmuş. Bu da bir çeşit mücadele şekli bence... Örneğin Sayın Orhan Bursalı Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinde “ Fazıl Say dünya basınına yaptığı bu açıklamalarla, dünyanın dikkatlerini Türkiye'deki yönetime, siyaset anlayışına, uygulamalarına çekiyor! Onları bir başka açıdan ülkeye bakmaya çağırıyor! “ diye yazıyor. Gerçekten öyle. Mücadele sadece Türkiye’de oturmakla olmaz ki.. Fazıl Say dünyanın her yerinden sesini yükseltebilir, mücadelesini sürdürebilir. Kaldı ki, tanıdığım kadarıyla oğlum, kastedilen anlamda Türkiye’yi terketmez. AKP Hükümetinin ortaçağ ve türban sevdası nedeniyle, Ülkesinden soğumaz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Kendi adıma, yaşamı boyunca, her zaman olduğu gibi, olabildiğince uzun sürelerde Türkiye’de bulunmaya çalışacağına inanıyorum. Aksi olsaydı, Türkiye’yi terk ediyor, onu daha az görebileceğim diye en çok üzülen ben olurdum. 2001 yılında klasik müziği okullara taşımak, çağdaş müziği Anadolu’da yaygınlaştırmak, kendisi gibi yetenekli çocukların yetişmesine katkıda bulunmak gibi projelerle ve ümitlerle Amerika’daki evini satıp, Türkiye’ye gelmişti. Ne yazık ki, bu çalışmaları yapabilecek ortamı bulamadı. Tersine Okullardaki müzik derslerinde ilahi okutulacak bir anlayışla karşılaştı. Bence daha verimli olacağı bir ortama gitmeyi düşünmeye hakkı var. Çağdaşlığın simgesi haline gelmiş bir aydın olarak, ülkesindeki çağdışı gidişatlara tepki göstermesi de doğal. Fazıl Say bugüne kadar devletten maddi-manevi hiçbir destek almadı. Hiçbir talepte de bulunmadı. Kendisinin kırmızı pasaport talebi de olmadı. 16 yıl yurt dışında yaşadı. Yurt dışında yaşayan bütün vatandaşlarımız çifte vatandaşlık elde etmeye çalıştı. Fazıl Say, özellikle genç yaşlarında iken sabahın 3 den itibaren, yağmur altında, kar soğuğunda visa kuyruklarında bekledi. Gümrüklerden geçerken sinir krizleri geçirdi. Yinede başka bir ülkeden çifte vatandaşlık almadı. Halen, 19 yıl süren vize sıkıntılarına alışmış olarak Türk kimliğiyle seyahat ediyor, Türk kimliğiyle konserler veriyor, ödüller, madalyalar alıyor, fahri unvanlar elde ediyor. Böylece dünya müzik repertuarlarına Türk adını yazdırıyor. Yine de Fazıl Say için pasaportun rengi önemli değil. Üzerinde ay-yıldız olsun yeter. Yabancı basına verdiği bu demeçlerden dolayı oğlumu kutluyor, ülkenin çağdaşlaşması adına ona sahip çıkan tüm aydınlarımıza, basın mensuplarımıza teşekkür ediyorum.
Yorumlarf.oskay
{ 16 Şubat 2008 12:46:19 }
Böyle değerli ve onurlu bir annesmin de fazıl say gibi oğlu olur elbet...
filiz Tosyali
{ 29 Aralık 2007 09:04:41 }
Fazil Say gibi degerli muzisyenlere sahip cikmaliyiz. O memleketini seven mukemmel bir annenin yetistirdigi egitimi icin canini disine takarak cocuklugunu ve gencligini unutturacak kadar muzik askiyla yanmasini saglayan bir Turk annesinin evladi. Batiyi degil doguyu secti... Oralara gitti. Akp li olsun baska partiden olsun siyasilerinde sanatci duyarliligina saygi duyacaklarina inaniyorum. Ail;eyi taniyan biri olarak bu ulkeye ne kadar bagli olduklarini biliyorum. Gorus ne olursa olsun bu ulkenin iyiligi icinse onunde egilmek gerekir. Tabi ki siyasi farkliliklar olacak, ama bu sozlere nasil geldigine bakma zahmetine bizler katilmaliyiz. Arastirmadan konusmamaliyiz. Ben inaniyorum ki ulgun kardesimin oglu TURKIYE'den vazgecemez. Ici yanar. Ulke insanini sever,
Yazar Filiz Tosyali deniz gunal
{ 17 Aralık 2007 11:53:34 }
sevgili fazil say, dunyanin neresine gitse, yureginde, iliklerinde kulturu, dehasi, yetenekleri ile gidecek. o memleketinden uzakta olsa da memleketini icinde yasatabilecek. hem de ulkeler otesine degil, caglar otesine tasiyarak.
Diğer Sayfalar: 1. kalanlara gelince... kimi huzunle geride kalacak, fazil say'in yasadigi yalnizligin, dislanmanin bir benzerini daha da yalnizlasarak yasayarak ama gidemeyerek. onu uzaktan izleyecek.onunla uzaktan gurur ve mutluluk duyacak. fazil say da olacak bir nazim. kimi umursamazlik icinde... hatta aymazlik, utanmazlik icinde geride kalacak.onlar da geriye bir seyler birakacaklar. onlardan da gelecek caglara bir seyler akacak. ne olur ne kadar guzel olur bilemem. elbet, fazil say gitmeyebilir de. onun yerine, aymazlik, utanmazlik icinde hayati somurenler geri cekilebilir. bilincli yasam surem icinde olan bitenler, iyi guzel dogru olanlarin azaldigini, karanligin giderek azitarak yogunlastigini gosteriyor. ama kim bilir! ulkemin ruzgarlarinda bir gun kadinlarla, erkeklerin saclari, dusunceleri sevdalari, korkusuz cekincesiz coskulu comert ve birlikte ucar! ve bu boyle olursa eger, bunda gitse de kalsa da, fazil say in da bir katkisi oldugunu biliriz. ne mutlu gurgun say gibi analara! deniz
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|