"Ne bildin kıymetim, ne bildim kıymetin" Benim güzel vatanımın ne hale geldiğini uzaktan seyrederken üzüntümü anlatamam. Eğer bir ülkedeki her hangi bir problem için onlarca televizyon kanalında, saatlerce ilgili, ilgisiz insanlar tartışıyorsa, burada bir yanlışlığın olduğunu siz göremiyorsanız, o zaman sizin bir doktora görünmeniz gerekir. Mutlaka gözünüzdeki gözlük sizin gerçekleri görmenize engel oluyordur.
Okyanus ötesindeki F tipi görüntünün haberi dahilinde olduğuna adım gibi inandığım Gaziantep saldırısının, bir kaç ay evvel planlanmış olduğunu, Amerika’daki bir çok basın kuruluşunca teyid edildiğini dinledik.
Bir elinde beyzbol sopası bulunduğu halde Başefendi ile telefon görüşmesi, teyitlenen bir olaydır. Siz bu hadiseyi nasıl hazmedersiniz bilmem amma, bu düpedüz Turkiye’yi Suriye ile savaşa sürükleyip, uzaktan keyifle seyretmek mantığının basit denklemidir. Biz de seyizdik, yuttuk.
Bizim bu oyuna gelip Suriye'ye saldırıp sınırı geçmemiz beklendi. Sonra ağabey Amerika gelsin, Suriye içinde petrol bölgeleri Haseki, Rumela,ve Cibişli’ye yerleşip, İsrail'i emniyete alsın. Bir bakıma büyük Orta Doğu projesinin İsrail Karakolu'nu sağlama bağlayıp, İran konusunu işlemeye başlayacak olduğunu fark etmemenin mantık dışı olduğunu düşünmekteyim.
Gaziantep’deki olayların gelişmesi sırasında olağan üstü gayret sarfeden bir bakandan söz etmeden geçemeyeceğim. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara hazırlandığı günlerin arifesinde, Ankara Çankaya Yıldız mahallesi içindeki Korman sitesinde Necmettin Erbakan'a muhalefeti ile tanınan Abdulllah Gül beyin bir ofisi vardı. Zaman zaman bu ofise mevcut ılımlı islami parti başkanına muhalif olanlar gelirdi, hatta bir iki hanım da bu ziyaretçiler arasında olurdu.
Partinin iktidara gelişinin başında, Enerji Komüsyonunda tanıştığım Gaziantep Millet Vekili Sayın Fatma Şahin hanımefendinin, komisyondaki yapıcı tutumlarında, bir çok konuda çözüm üretmesini ve maharetini takdirle karşılamıştım. Son dönem iktidarın aileden sorumlu bir bakanı olmasına çok sevindiğimi itiraf edebilirim. Yürütmekte olduğu bakanlığının yapılanmasında olağan üstü performans göstermesini takdir etmemek elde değil. Gaziantep’deki patlama ve sonrasında Sayın Bakan Fatma Şahin'in bu şehirde olması ve dirayetli davranışı ile toplumu yatıştırmasını seyrederken gurur duydum.
Bu olayın oluşundan sonrası için güzel sözler söylenebilir, ancak olayın oluşmasından evvel istihbaratının zayıf olmadığını iddia eden başka siyasilerin var olması yüreğimi sızlatmakta. Bunca canın kaybolması, onlarca masum insanın yaralanması ve Türkiye'nin ciddi sanayisinin var olduğu bir şehirde kargaşa çıkartmak amaçlı yaratilan bu kaos, ancak dış mihraklı güçlerin işine gelir.
Başta Amerika olmak üzere, İngiltere'nin de bu çorbada biberi olduğuna inanmaktayım. Petrol kaynağı olan Irak üzerindeki İngiliz oyunlarının, tarih içinde bir roman yazılacak kadar çok olduğu bilinen bir gerçektir. 'Tarihini iyi analiz etmeyen toplumlar yıkılmaya mecburdur' sözünün ne kadar doğru olduğunu görmekteyiz. Türkiye'nin dış politikasını yönetmek, camide namaz yönetmeye benzemez.
Bir diplomat bir kaç senede yetişmez, tecrübe burada yaşamakla edinilir, ancak hata yaparsanız bunu düzeltmek için bir ülke yıllarını harcar. Uluslararası bir toplantıda blr ülke liderine "one minute" diyerek yönetimine "insan katletmesini siz daha iyi bilirsiniz" şeklinde hitap ettiğinizde, Araplar sizi alkışlar ama o kadar. Sen de toplantıyı terk ederek çıkarsın. Adamlar gönderdiğin gemiye çıkarlar, senin vatandaşlarını öldürüp gemiye el koyarlar. Sen ne yaparsın? Büyük bir hiç.
Sen hala Kasımpaşalı Rüstem misali, iki elini yana sallayarak yürü, senin arkanda olduğunu zannettiğin Amerika bile, elinde beyzbol sopası ile telefonda sana talimat verir. Hiç mi yüreğiniz sızlamadı? Gaziantep'te Zeugma Müzesi'nin arkasında kebapci Halil'in yerine yakın yere, bomba yüklü bir aracın yerleştirilmesine seyirci kalarak, masum insanların öldürülmesine neden müdahale etmediniz. Nefretle kınamak yetmez, bir yetkili Vekilin "istihbarat zafiyeti yoktur" diye söz söylemesi size inandırıcı geliyor mu ?
Eğer bilgi gelmişse gereğini neden yapmadın, demezler mi adam olana. Mühim olanın hasta olan adamı tedavi etmek olmaması gerek, esas olan hasta olmasını engellemek diye düşünmekteyim. Dış politikada sorunsuz olan bir ülkenin 10 sene içinde bütün komşuları ile kavgalı olmasını sindirememekteyim.
Açın televizyon ekranlarını, seyredin sokaktaki Ahmet efendiyi. O bile dış politikada sizin hatalarınızı tartışmaya başlamışsa, bir çok konu yanlış gelişmekte. Eskilerin bir sözü gelir aklıma "araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur" diye. Burada esas olan arabayı devirmemek diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.