|
|
Robert Hughes, sanatı toplumla buluşturan dünyanın en ünlü sanat eleştirmeni...Kategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: Aynur Çağlı | 09 Ağustos 2012 08:11:13 Naçizane bir ressam olarak yola çıkan Avustralyalı Robert Hughes'ın sanat tutkusu, onu dünyanın en saygın ve özgün sanat eleştirmenlerinden ve tartışmasız en iyi sanat tarihçilerinden biri yaptı. Uzun yıllardır sağlık sorunlarıyla başetmeye çalışırken yazıları, belgeselleri ve kitaplarıyla sanata katkılarını sürdürmeyi başaran Hughes, 6 Ağustos 2012'de New York'ta hayata gözlerini yumdu. 1970'den itibaren tam 30 yıl "Time" dergisinin sanat eleştirmenliğini yaptı. Genelde seçkin bir azınlığa hitap eden sanatı, bambaşka bir bakış açısıyla ele alarak geniş yığınlara taşıyan Hughes, 74 yaşındaydı.
Babası Sydney’in tanınmış avukatlarından biri olan Hughes, sanat ve mimarlık eğitimi gördü. Deli dolu, çapkın, içki bardağı elinden düşmeyen maceraperest genç adam, okulun disiplininden sıkılıp Germaine Greer ve Clive James gibi Avustralyalı entellektüellerin üye olduğu “Push” sanat akımına katıldı. “The Observer’ dergisine karikatür çizmeye başladı. Derginin editörü, sanat eleştirmenini işten atınca yeni birini aramak yerine “Nasıl olsa sanattan anlıyordur” diyerek Hughes’i işe aldı. Genç adam hırslıydı, hızla sanat dünyasına daldı ve kısa zamanda Avustralya resmi konusunda uzmanlaştı. İlk yerleşimden 1960’lara dek Avustralya resminin gelişimini irdeleyen “Avustralya Sanatı” adlı kitabı hala bu alanda yazılmış en önemli incelemelerden biri sayılıyor. Avustralya’da beyazların yerleşim sürecindeki sanatı inceleyen ve İngiliz mahkumların yarattığı kültür mirasını öne çıkaran “The Fatal Shore”, tüm dünyada en çok satan kitaplar arasına girdi. Hughes’in içinde yer aldığı 60’ların sanat dünyası, yaratıcı yeteneklerin iyice dağıttığı, içki ve uyuşturucu dolu çılgın partilerinden ibaretti. Her türlü aşırılık serbestti. Hughes, o hengamenin ortasında, 1967’de Danne Patricia Emerson ile evlendi. Bu sancılı ve fırtınalı beraberlikten oğlu Danton dünyaya geldi. Time dergisinde göreve başlayınca New York’a yerleşti. Yazılarıyla olduğu kadar renkli kişiliği ve skandallarıyla da sürekli gündemde kaldı. Omuzunda papağanıyla partilere katılan ve motosikletiyle New York sokaklarını arşınlayan yakışıklı eleştirmen, 1980’lerde “The Shock of The New”(Yeninin Şoku) adlı televizyon dizisiyle modern sanatı kitlelere taşıdı. Modern sanata yepyeni bir yaklaşım sergileyen bu dizinin ardından yayınlanan kitap satış rekorları kırdı. 2004 yılında paranın ve şöhretin sanat dünyasını nasıl değiştirdiğini anlattığı, “The New Shock of the New” (Yeninin Yeni Şoku) isimli kitap ise yoğun tartışmalara yolaçtı. Amerikan sanatını son derece zeki, bireysel ve esprili bir bakış açısıyla ele aldığı “American Visions” kitabını “Amerika’ya aşk mektubu” olarak tanımlayan Hughes, yalnızca Avustralya ve Amerikan sanatıyla değil Avrupa sanatıyla da yakından ilgiliydi. 2002 yılında yayınlanan “Goya” belgeseli, İspanyol ressam hakkındaki en kapsamlı çalışmalardan biri olarak kabul ediliyor. Hughes ayrıca Mona Lisa tablosu ile Caravaggio, Bernini, Rubens, Picasso, Matisse, Dali ve Julien Freud gibi ressamlar hakkında da büyüleyici kitaplar yazdı, televizyon filmleri yaptı. Paranın şımarttığı ve sanatı ticarete dönüştüren ünlü sanatçıları açıkça kınadığı eleştirileriyle bazı sanat çevrelerinin tepkilerini üzerine çekti. Tepkiler karşısında tavrını değiştirmeyen Hughes, bu sanatçıların yapıtlarını “saçma”, “uydurma” ve “rezil” gibi ağır sözlerle eleştirmeye devam etti. İngilizce dilini mükemmel kullanan Robert Hughes, sanat tarihi bilgisini kitlelere aşk ve tutkuyla aktarmayı beceren bir sanat eleştirmeniydi. Hughes’in en sevdiği kentlerden biri olan Barcelona üzerine yaptığı filmi izleyenlerin İspanyol yaratıcılığına ve sanatına hayranlık duymaması imkansız. Roma kentine dair kitabı da aynı derecede etkileyiciydi. Hughes öylesine başarılı bir yazardı ki, kişisel tutkusu olan balıkçılıkla ilgili kitabı ve anılarını yazdığı “Things I Didn’t Know” (Bilmediğim Şeyler) isimli kitaplar bile satış rekorları kırdı. 1999 yılında Broome’da balık avından dönerken korkunç bir trafik kazası geçirdi. Sağdan araba kullanmaya alışık olan Hughes’ın büyük bir olasılıkla yolun yanlış tarafından geldiği için karşıdan gelen araçla çarpıştığı iddia edildi. Ünlü yazar ölümden döndü. Bu kazadan sonra toparlanması çok uzun zaman aldı. Üretkenliğini sürdürse de sağlık sorunları hiç bitmedi. Açılan dava ise dört yıl sürdü. Dava yüzünden Avustralya’ya öfkelendi, “Lanet olsun, bir daha geri dönmeyeceğim” dediyse de sözünde durmadı, anavatanından ve köklerinden kopamadı. Hayatı boyunca “elitist”, “ırkçı” ve “zorba” olmakla suçlanan Hughes, elitistliğe ve zorbalığa itirazı olmadığını ancak ırkçı yakıştırmasından rahatsız olduğunu söyledi. Genç yaşta Katolikliği sorgulamaya başladı, ateist oldu. Kararlı bir cumhuriyetçiydi. Yaşamındaki en büyük trajedi ise yıllardır görüşmediği heykeltraş oğlunun 2002 yılında 34 yaşındayken intihar etmesiydi. Bir televizyon röpörtajında oğluyla ilişkisini hayatının en büyük duygusal yenilgisi olarak değerlendiren Hughes, hep kendini suçladığını vurguladı. Tartışmalı kişiliği ve farklı yaklaşımı ile zaman zaman şimşekleri üzerine çekmesine karşın geride birçok önemli yapıt bırakan ve sanat dünyasında gerçek anlamda çığır açan Robert Hughes, eski Liberal bakanlardan Tom Hughes’in kardeşi ve eski muhalefet lideri olan Liberal milletvekili Malcolm Turnbull’un karısının amcasıydı.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|