Kızım Dilvin Yasa bura doğumlu. Konsolosluktan çıkarılmış Türk kimliği de var. Ana dili İngilizce olmasına karşın Türkçe konuştuğunda fark edemezsiniz. Annesiyle evlendiğimde beş yaşındaydı. Şimdi otuz üçünde.
Cin gibi bir çocuktu. Kitap okuyan kişinin kendini geliştireceğine inandığım için ona kitap okuma sevgisini aşılamaya çalıştım. Oyun varken bir çocuk neden kitap okusun? Ama yılmadım. İngilizce okuduğu her kitap için kendisine on dolar verdim. Yani parayla kitap okuttum. Sağ olsun annesinin de yardımıyla yıllar içinde kitap okuma alışkanlığını edindi. Harçlığının neredeyse tamamını kitaba yatırır oldu.
Atatürk ilkelerine bağlılığım kızıma da yansıdı. Belki de evimizin havasından. Bilemem. Atatürk hakkında yazılmış kitapların çoğunu okudu. Sonunda koyu bir Atatürk hayranı oldu.
Annesiyle yaşam savaşı verirken kızım hep yanımızdaydı. Annesinin aileyi ayakta tutmak için verdiği çabaya tanık oldu. Pazarcılık, çarşaf dikmek! Hayatı tanıyarak büyümek onu daha bir geliştirdi.
Okulu bitirdiğinde çeşitli işlere girip çıktı. Franklis'de kasiyerlik gibi. Bu arada beş yüz sayfalık bir roman yazdığını ve yayınevlerine gönderdiğini duyunca çok şaşırdık. Kitabını basmadılar ama o yolunu çizmiş oldu. Yazar olmak!
Magazin dünyasının kıralı olan ACP'nin bir dergisine kapağı atınca dünyalar onun oldu. Sabahın köründe Blacktown'daki evimizden şehirdeki işine gitmesini hiç unutamam.
Düğününde İstiklal Marşı çaldıran, davul zurnayla bize halay çektirten kızımızı hayranlıkla seyrettik. Bir de girişteki masaya, Atatürk'le, anneannesinin portresini koyması, annesiyle, beni ağlatmıştı.
Türk milli takımı futbolda Avrupa üçüncüsü olduğunda Dilvin İstanbul Taksim'de, başarıyı kutlayanlar arasındaymış. Ertesi günkü Hürriyet Gazetesi'nin ilk sayfasında, elinde Türk bayraklı resmini görünce çığlık atmıştık.
Salt kendi dergisi Cosmopolitan Pregnancy'e değil, diğer dergilere de yazdığı yazılar, samimi ve sıcak dilinden ötürü çok beğeniliyor.
Çalışkanlığını gören patronu onu bir derginin başına getirmek istedi. Önce heyecanlandı sonra "hayır" dedi. Çünkü derginin başına geçince diğer editörler gibi yazı yazamayacaktı artık. Aldığının iki misli parayı bu yüzden geri çevirdi. "Yazmadan yaşayamam baba!" demesini hiç unutamam.
Kızı Çağla'ya gebeyken, karnındaki yavrusuna yazdığı mektuplar kitaplaştı. Hem de Avustralya'nın en saygın yayınevi Pan Mcmillan tarafından.
Şimdi Dilvin televizyonlara çıkıyor, radyolarda konuşuyor.
Avustralya'daki biz Türkler için Dilvin'in başarısı çok önemli. Türkiye'den Orhan Pamuk'un Nobel'i kazanması neyse, Dilvin'in kitabının burada yayınlanması da odur bence.
Mektuplar o kadar sıcak, o kadar kıvrak bir dille yazılmış ki, bazen kahkaha atarak okudum.
Yayınevi hemen ikinci romanına başlamasını istedi. Artık onu kimse durduramaz.
Umarım Dilvin'in Türk kökenli bir yazar olarak Nobel ödülünü Avustralya'ya taşımasını görürüm.
Allah herkese Dilvin gibi gurur duyacağı bir evlat versin.
Dilvin çok kültürlü bir ülkenin meyvesidir.
Nihat Ziyalan
Sevgili enişteciğim öncelikle Atatürk'cü ve milliyetçi,ailesine bağlı bir evlat yetiştirdiğiniz için ne kadar gurur duysanız azdır.Canım yeğenimin başarılarını duydukça en az sizin kadar gururlanıyor ve böyle bir evlada sahip olduğunuz için sizi kutluyorum.Ellerinizden hasretle öperim.Şile'den sevgilerle..