![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Ömür Boyu Sevgi
![]() Ankara’nın en uzak semtlerinde hatta ilçelerinde aldığı deplasmanlar ile futbol hayatımızı renklendiren Seyit Ali. Ve de bir çoğumuza ömür boyu birlikte taşıyacağımız bir sevgi aşılayan Mufit. ![]() Bu ağabeylerden en ilginç olanı Ese’nin amcası Turgut Abi’ydi. Antrenörlüğe soyundu demek doğru mu oldu yanlış mı bilmiyorum. Turgut Abi bazen sabahları yataktan çıktığı gibi pijamasıyla bize antrenman yaptırırdı. Seyit Ali’nin takım için bir çok şey tasarladığını hatırlıyorum ama o da çocuktu. Bizden sadece 2-3 yaş büyüktü. Böyle bir grubu idare etmekten çok keyif alıyordu. Mufit sadece maç olursa takımı seçerdi ve bazı maçlarda kendisi de oynardı. Aslında antrenörlerimiz bizimle çok fazla birlikte olamazdı çünkü çok maç yapardık. Mahalle maçları olmazsa kendi aramızda oynardık. Babalar arasında bizimle birlikte futbol oynayan Vedat Abi dışında kimse yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse Vedat Abi çoğumuzdan daha iyi futbol oynardı. Çalımları gayet kıvrak, şutları sert ve pasları isabetliydi. Yüksel’in babası Hasan Amca arada durur bizleri izlerse de kimi zaman topun bahçesine kaçmasına sinirlenir, evinin önündeki sundurmaya çıkar, öyle bir bakardı ki korkudan bahçeye girip topu alamazdık. Bir süre sonra yumuşar, bize gelin topu alın derdi ya da kızlarından Eso, Fikar ya da Maral’a topu atmalarını söylerdi, böylece yarım kalan maçımıza devam ederdik. Diğer babaların çoğu için futbol sıradan bir oyundu.Zaten babaların kimini nerdeyse hiç görmezdik. İşten eve, evden işe... Bir kısmı Cebeci Dörtyol- Dikimevi- Bahçeli Emek hattında taksi dolmuş çalıştırırdı.Bir kısmı memur, çoğunluğu ise Almancıydı. Belçika, Hollanda ya da Danimarka’da da olsalar onlara Almancı deniyordu. Memur konumunda olan babalarımızın çoğu işçiydi aslında. Mevcut yasalara göre memur maaşları işçi ücretlerinden düşük olduğu için, yöneticiler işçileri de memur konumunda çalıştırıyorlardı. Kırşehirli arkadaşların bir çoğunun babası Almanya’da çalışıyordu. Frankfurt çevresinde o kadar çok Kırşehirli işçi varmış ki, Almanlar Kırşehir sözcüğünün çok kullanılmasından olacak, şaşkınlık içinde Türkiye mi büyük Kırşehir mi diye sorarlarmış. Arkadaşlarımızın bazıları okula mı geç başlamıştı, ya da iş hayatına erken atılıp, erken mi evlendi bilmiyorum ama ilkokulu bitirdikten kısa bir süre sonra ehliyet alıp dolmuşçuluğa başlayanlar, anne baba onayıyla evlenenler yadırganmazdı. Erken yaşta iş hayatına atılan Turgut Abi ve Seyit Ali de yalnızca pazar günleri maçlarımıza gelebilirlerdi. Bizden bir sınıf üstte olan Dede de kısa zaman içinde ehliyet alıp hayata Dörtyol-Dikimevi Emek-Bahçeli hattından dalarken, İsmail’in ağabeyi Sıddık oto tamirciliği, Tevfik ve ağabeyi Kemal terzilik ile gerçek hayata merhaba diyorlardı. Hemen her hafta sonu ve yaz tatillerinde bize katılırlardı. Özellikle gazozuna ya da kişi başı birer lira koyarak, para karşılığında oynadığımız maçlarda Sıddık nerdeyse bütün takımın parasını katar ve genellikle onun takımı kaybederdi. Çünkü oyuncu sayısını tamamlamak için orada bulunan pek fazla futbol oynamayan arkadaşların yerine para koyardı. Elbette kazanınca da koyduğu paranın iki mislini alırdı. Yaşımı büyütüp ehliyet almadım ama henüz ilkokula giderken yaz tatilinde dayımın Sıhhiye’deki çay ocağında bir kaç hafta çalışarak iş hayatına atıldığımı söyleyebilirim. Sıhhiye Belediye Hastanesi’nin tam karşısında bulunan küçücük çay ocağının müşterileri hastane sırası bekleyen hasta ve yakınları, bölgedeki küçük iş yerleriydi. Dayım dışında sallabaş Hüseyin Abi ve dünya tatlısı Yılmaz Abi ilk iş arkadaşlarımdı. Aklımda kalan en ilginç müşterim ise o iş yerlerinin birinde bir matbaada çalışan, Türkçe konuşan bir Amerikalıydı. İlkokulu bitirdiğimiz yılın yaz tatili yeni başlamıştı.Ticaret Odası ilkokulunun karşısında Uğur’un babası Adem Amcanın elektrikçi dükkanı vardı. Nasıl olduysa bir gün 8-10 çocuk o dükkanda toplandık. Adem Amca geldi ve o kadar çocuğu dükkanda görünce çok kızdı. Orası bir işyeriydi üstelik çeşitli testler için kullanılan elektrik kutusu çabucak ulaşabileceğimiz kadar alçaktaydı. Belki de o kutuda bulanan sigorta girişlerine dokunarak elektriğe çarpılmamızdan korkmuştu. Hepimize kızdıktan sonra beni kenara çekip sen bu dükkana her zaman gelebilirsin, hatta Uğur’la birlikte her gün gel dedi. Bu olayla hem kısa süren elektrikçi çıraklığım hem de uzunca sürecek bir arkadaşlık başladı. Farklı okullarda, farklı şehir hatta farklı ülkelerde de olsak, yıllarca görüşmesek de hiç kopmadık. Hep dün ayrılmış gibi sıcak karşılaşıp yarın görüşecekmiş gibi ayrıldık. Yaz tatilinde köyde yaptığım berberlik deneyimini saymazsak elektrikçilik ilk ciddi mesleğim oldu. Elektrikçilik zevkliydi ama ustalar alçının karılması, üst katlara taşınması gibi agır işleri çocuk çıraklardan beklediğinden o zevki yaşamak zordu. O yüzden elektrikçi olmadım ama lamba, priz bağlantıları ve elektrikli eşyaların tamiri ya da hiç yapılamamak üzere bozulması konusunda hayli uzmanlaştım diyebilirim. Adem Amca korumacı, babacan, güven veren bir insandı. Kızdı mı hiç gülmeyecek, güldün mü de o tebessüm hiç yüzünden gitmeyecekmiş gibi gelirdi insana. Öğütleriyle şakalarıyla hayatımızda önemli bir yeri vardı. Ayşe Teyze, iyi bir anne, iyi bir aşçı, olmasının yanında güler yüzlü, tatlı dilli, bir o kadar da samimi bir insandı, ona rahatça açılır, öğütlerini dinlerdik. Mahallede Ayşe Teyze ve Adem Amcayı herkes bilirdi. Televizyonu onların evinde tanımıştık.Dizileri, maçları izlemiştik. İlk telefon da onlarınkiydi. O numarayı kendi özel numaramızmış gibi her yere verir, olur olmaz zamanlarda aramalar, çağırmalar, not almalar da Ayşe Teyzelere kalırdı. Televizyon cazip bir kutuydu ama bizim için futbol kadar asla cazip olmadı. O yıllardaki üç büyük teknik direktörümüzle hem ciddi hem de renkli futbol hayatımız oldu… Çizgili pijamaları ile Turgut Abi, deplasman maçları ile Seyit Ali ve canı istediği zaman bize katılan, çoğu zamansa saha kenarında arkadaşlarıyla şakalaşmayı, laf yarıştırmayı seven Müfit. Onları unutmak olanaksız. Üstelik Müfit bir çoğumuza ömür boyu sürecek bir sevgiyi aşıladı. Beşiktaş sevgisi... Not:
YorumlarRamazan YILMAZ
{ 06 Şubat 2016 22:07:31 }
Ahmet, eline gönlüne sağlık ne güzel anlatmışsın o günleri Uğurun dediği gibi o günleri tekrar yaşadım.
ugurkamilcelik
{ 25 Mayıs 2013 21:02:15 }
![]()
Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |