A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Hayat esintileri...

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | 04 Aralık 2007 20:29:18

Hayat yürüdüğümüz bir yol. Farklı kollardan geçim denilen zor zanaatla yaşamsal sorunlarımızı aşmaya çalışıyoruz. Tüm kapıları açan parayı kazanmak için her şeyi yapanlarımız var. Peki para açabilir mi her kapıyı, aslında satın alabilir mi ki kişiyi?

müfrit havuzlu bahçelerde
ve koskocaman evlerde
umursamayıcılar...

TAMER UYSAL



Para veriyorsun “mal” alabiliyorsun ihtiyacını görmek için onunla işini görüyorsun. Oysa Orhan Veli Kanık “Hava bedava bulut bedava” demişti ne güzel. Ne söylerdi eski bir şarkıysa; “para para para varlığı bir dert yokluğu yara”. İki deyiş arasında ne büyük çelişki… Kimimiz için cebimizde hiç durmadan gidecek bir yeri olan “gider” iken onca sıkılmanın gayesi nedir, ya insanların ona ulaşmak için attıkları sayısız taklanın anlamı ne olabilir.

O halde para denilen şey kimi için elimizin kiri, kimi içinse bir amaç. Öyle ya bazılarının bu yolda her türlü çiğlik yapışına kaçımız şahit olmuşuzdur. Onlara sorarsanız bu bir haktır ve bazen her yol mubah sayılmaktadır. Türlü dayanaklar bulurlar yoksa da uydururlar. Çalışma ile para kazanma asla birbirine karıştırılmamalıdır. Elbette bir hak olan çalışmak yaşamın şartıdır. Fakat bu hak kullanımının şekli vardır, eskilerin deyimiyle adab-ı muaşeret denilen çoğumuzun uymak zorunda hissettiği görgü kuralı denilince toplumca genel kabul gösterilen kurallar çerçevesinde yapılan çalışma kastedilmektedir. Çalışan hepimizin dostudur. Öte yandan konunun ahlak boyutunun dışında ünlü birkaç sözü dile getirmenin faydası var. W.Shakespeare para için “evrensel bir orospu” der. Goethe ise “ulusların pezevengi” ifadesini kullanır. Halk arasında da türlü argoya kaçan hatta argo ifadelerle anılan ancak bunca sıkıntıya katlanıp kantarın topuzunu kaçırtan bu “el kiri”nin eskiden tefeci denen faizcileri vardı. Hatta faizcilik ile nam salan kişilere yaptıkları işle ilişkili lakaplar da takılırmış. Bugün de var esnafım yine tefeci elinde hiçbir şey değişmedi ülkemde. Yıllar geçse de her geçen gün kötüye giderken vatandaşımın pazar filesi her geçen gün ufalmaktayken bazılarınınki şişiyor bir yanda. Alım gücü resmi rakamlara göre yüzde 40 oranında düşerken eski tok gözlü alışkanlığıyla “olsun buna da şükür” deyip geçiyor güzel insanlar.


Asgari ücret 403 YTL olmuş nasıl geçinilir bu rakamla? Yoksulluk sınırı 1000 YTL’ye dayanmış, 4 kişilik ailenin mutfak masrafı 600 YTL üstelik demiyor halkım. Çoğu kişinin ek işle yaşamak zorunda kaldığı ülkemde uluslar arası kabul görmüş günlük çalışma saati 8 saat iken yaşadığı zorlu koşullarla bile bunu önemsemiyor halkım çünkü onun için geçim derdi ağır basıyor, Rızkını yeterli bulup bağrına taş basıyor. Kendini öyle avutuyor halkım. Bir yanda milyonlarla oynayanlar bir tarafta onlar. Yoksulun yoksullaştığı zenginin varsıllaştığı bir acayip döngü sürüp giderken “yiyin efendiler tıksırıncaya kadar yiyin” diyen Tevfik Fikret’in, Aşık Mahsuni Şerif’in türküyle dile getirdiği “yoksulun sırtından doyan doyana” sözleri çoktan unutulup gitmiş, anlamını yitirmiş. Arada uçurumlar, sıkkın yüzler, karamsarlıklar var oysa… Sonu yok şimdi yemenin. Katlar, yatlar, villaların sonu yok. İçinde insanın değerinin olmadığı bir oyunda duygu ile düşünce yokluğu sadece kuru bir yapı ortaya çıkarmış gitmiş. Çıksa ne olurdu, ne olurdu ki turşusunu bile kuramayacakları onca hırsın onca kurdun yaşamlarında yaşarken katacakları sermaye büyüklüğünün yazdıkları. Ne yazar, kaç yazar topu topu parayla kurdukları egemenliklerinin dışında yaşarken kaybettirdiklerinin dışında…


Türkiye dışarıya eskisinden daha bağımlıdır. Onlara sorsanız bir gün ekonomi düzelecek her şey bitecek. Bir ülkenin gelişmesi ekonomik bağımsızlıktan geçer sözleriyle avunmuş yıllarca insanımız. Nazım Usta “beyler bu vatana nasıl kıydınız” şiirleriyle hesap sorduğu gün yargılanmış vatan hainliğinden, oysa vatanları dışında aziz bir şey olmadığını beraber mutlu ve müreffeh yaşamayı hak ettiklerini kastettiği anlatılamamış onlara… Ya başkaları, öbür sorunlar… Ülkemde her geçen gün ağaçlar kesiliyor, ülkem yanıyor, yurduma can veren akciğerler kanıyor. İlkokullarda öğretilen güzel bir şarkı var: “Yuvadır kuşlara örtüdür toprağa can verir doğaya ormanlar yurdumda”… Talan, vurgun devam ederken vatanın tabii güzellikleri korunmuyor. Oysa o güzellikler kolayca ortaya konmadı yıllar boyu. Ucuz hamasi nutuklar onları kurtarmaya yetmiyor. Bir fidan ne kadar sürede ağaç olur gölge yapar altında serinletir bizi. Öyle ya insana değer vermeyene bitkinin ne önemi var. Bazı insanlarımız fazla kazanç uğruna doğal güzellikleri de hiçe sayıyor. Yaşanılası çevrenin yok oluşunun ardından sonuçlar geliyor, kuraklık ve pahalılık… Sonra arkasından deniyor ki suyu idareli kullan… Gösterme parklarla yeşile sahip çıkılıyor. Yeşil alanlar bir bir parsellenirken yine büyük bir çelişki sergilenmiş oluyor. Dertli Divani’nin sözlerindeki gibi şu yaşanılası dünyanın ne tadı ne tuzu kaldı. Güzelliklere sahip çıkmak bu güzellikleri bizden sonrakilere bırakmak gibi önemli bir sorumluluğumuz varken. Doğadaki canlılar bizi bir gün terk edip giderlerse insan oluşumuzun da önemi kalmayacak. Karbondioksit oranı yükselip oksijen kalmazsa... Kuşlar ölür, çiçekler açmaz, kar yağmaz ise… Geçim derdinin yanında daha büyük bir gerilim başlayacak. Bu gerilim zengin fakir diye ayırmayacak, temiz havaya hasret kalacağız hep birlikte… Bu gidişatın sonu nedir? Nazım Hikmet’in dediği gibi “yüreklerin kulakları sağır”. Yoksa bir fırtına öncesi sessizliği mi? Acaba insanlık için sosyal bir patlamanın koşulları mı oluşuyor diye sormadan edilemez… Ama tık yok, sesler kısılmış sanki! Bir yanda can çekişen doğa, bir yanda çoğunluğu günde 1 YTL’yla geçinmeye çalışan insanlar. Dinmeyen Müzik grubunun şarkısındaki gibi “bir ülkem var düşlerimde gördüğüm” Düşlenen o ülke neden böyle? İnsanlar niye böyle? Hiç bir zaman hesap soramayan halkımız… Ancak her şeye rağmen hayalleri öldürmemek gerektiğini öğrenmeli. Çünkü insana umut veren onlardır. Yaşam acısı ve tatlısıyla sürerken yaşananlardan ders çıkarıldığı sürece ileri adımlar atılabilir çünkü. Daha doğrusu iyi yaşamanın kapıları zorlanmalıdır. Yoksa aynı hatalar tekrarlandıkça yerinde saymak kaçınılmaz olacaktır. G.Santayana’nın deyişiyle geçmişi hatırlamayanlar onu bir kez daha yaşamak zorunda kalacaklardır. Öyle değil mi? Hem de bütün acısıyla birlikte…


Özgür KARAKAYA
İletişim Uzmanı
ozgkara@hotmail.com

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

Esnafa konum vergisi: Bu da, 'haritayı kullandın' parası
Hollanda'da kadın düşmanlığına dikkat çekmek için öldürülen ‘cadılar’ anısına anıt dikilecek.
'Dezenformasyon Yasası' bilançosu
Merkel anılarını kaleme aldı…
Avustralya'da 16 yaşından küçüklere sosyal medya yasağı

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi
"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

ARABIN ZEKERİ
SADAKAT
RENK CÜMBÜŞÜ
BECERİ
Tanrının Buyruğu

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git