Haklısın Babacığım, normalinde bu mektubumda Çin Halk Cumhuriyeti'ne çoktan varmış olmalıydım. Yok yok bir yanlışlık olmadı. Olan, o adına Hondras denilen ülkenin beni böylesine büyülemesi ve bunun sonucu olarak kendimi bir türlü buradan çıkarıp da Gaunco ya atamamam. Ha bir de şu Cortes takıntım var tabii.
Cortes demiştik değil mi. Hani şu ünlü İspanyol komutan. Hani Meksika’ yı soyup soğana çeviren. Hani o güne kadar hiç at görmemiş Aztekleri, atının üzerinde verdiği poz ile yerli halkın her ikisini tek bir yaratık sanmalarını sağlayan, sonrasında da kendisini Tanrı Ketzalquatl olarak yutturan ünlü Cortes. Hani kendisini pek akıllı sanan. Altın ile din arasındaki ilişkiyi anlayan, ancak onu da yanlış anlıyan Cortes. Adamların önce altınlarını alan, üstüne bir de İsa veren Cortes. Hata işte tam da burada değil mi babacığım. Taktik yanlış bir kere. Montezuma ve halkını soymadan önce, ilkin biraz cepten harcıyacaksınki amacına daha kolay ulaşabilesin. Ancak bu ne yaptı? Kelimenin tam anlamı ile kaz gelecek yerden tavuğu esirgedi. Sonuçta ancak öyle görkemli katedraller yaptırıp, ritüellerini de uygulatabildi belki ama, halk yine de gitti pazardan gök tanrısı onu korusun diye mavi boncukları kapıp evini süsledi. Hatta bu da yetmedi bir de kolye yapıp boynuna taktı. Oysa dine altın sosu kattın mı artık pek çoğunu çantada keklik bil. Gözlerinden sürmeyi çekip alsan farkına varmazlar. Gerçek bir cani değilsen eğer, ne o kadar kan dökmene gerek kalır, ne de Tenoştitland’ı yerle bir etmene. Koşa koşa kendi elleri ile getirip altınlarını sayarlar avucuna. Sen yeterki cenneti vaad et. Çıkan çatlak sesleri de, (ki bu sesler ülkenin yarı nufusu kadar bile olsa hiç farketmez) atarsın Los Silivros denilen gayya kuyusuna, orada da unutursun olur biter. Aslında yalnız din de değil, hemen herşeyi kolaylıkla getirebilirsin artık böylesi bir ülkeye. Artık paşa gönlün ne çekerse.
Sonuçta Cortes ismindeki yılan hepsine tek tek dokunana kadar ayılamadı bir türlü zavallılar. Doğrusunu istersen haksızlık etmek de istemiyorum, her ne kadar Aztekler kanlarının son damlasına kadar savunmaya çalıştılarsa da Tenoştitland’ ı artık çok geç kalmışlardı be babacığım. İşte tam da bu nedenle değil miydi geleceklerini bile kaybetmeleri.
Ya bir dakika, ikinci paragraftaki o “hiç at görmemiş Aztekler” tümcesi bu Güneş Dil Teorisini dağıtıyor mu ne? Hani Türklerdi ilk evcilleştiren atları? Sütünden kımız yapıp, eyer altına koydukları et parçasını haftalarca at bindikten sonra pastırmaya (bastırma) dönüştüren... Bunlar yürüyerek mi çıktılar Orta Asya’dan? Berring boğazını yüzerek mi geçtiler? Bu konuyu düşünmem gerek. Aklıma ilk gelen, oraya gidene kadar atlar telef oldu, ondan sonraki nesiller de hiç at görmeden yaşayıp öldü demek ama, bu benim kulağıma bile çok zorlama geliyor be babacığım.
Neyse biz yine Meksika dan Hondras’ a dönelim. Bir seferinde de
Santa Lucia isminde köy ile kasaba arası bir cennette kuruyoruz piknik çadırlarımızı. Doğa Monet tablolarından fırlamış gibi. Örneğin şu kenarında konakladığımız minik göl, sanki o çizsin diye orada. Üzerine düşmüş sarılı kırmızılı yapraklar da... Necatigil in Kır Şarkısı ete kemiğe bürünmüşcesine karşımda, ayaklarımın altında arzı endam etmekte. Hatırlar mısın daha ilkokulda ezberletmişti o şiiri bize Muazzez Öğretmen. Hatırlarsın tabii; elinde okuma kitabım, onlarca kez, seni bayana dek tekrar etmiştim o şiiri... Ta ki iyice ezberlediğimden emin olana kadar. Pan ın teneffüsü bile/ Ilık okşamakta yüzü/ Deve dikenleri, çalılık vesaire/ Bir alem bu toprakların üstü...
Kulaklarımda neşeli çocuk kahkahaları, ipnotizma olmuşcasına karşıdaki koruluğa dalıyor, buradan da Kara Göl deki piknik alanına çıkıyorum. Mucize gibi bir şey. Yanımda sen, babaannem bir de komşu kızı Şeyma... Ellerime hanım böcekleri konuyor/ Uç böcek uç böcek diyorum/ Uçuyorlar...
şule'cim, yazılarını takip ediyor ve zevkle okuyorum. insanı alıp götürüyor bir yerlere. sık ve düzenli yazmanı çok isterim. eski yazlarından birisinde de bahsetmiştin bu santa lucia diye bir yerden. bir sonraki yazında daha ayrıntılı bahsetmeni dilerim. ayrıca çocuk öğrencilerini de merak ediyorum..isimlerini falan mesela.. sevgi ve saygıyla gözlerinden öperim..demet ince