|
|
KağıthaneKategori: Kültür/Sanat | 1 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 19 Mayıs 2012 06:26:52 Dünyanın hiç bir ülkesinde bir şehire ve onun semtlerine, İstanbul ve semtlerine yazıldığı kadar şiir, öykü ve şarkı yazılmadığına inanmaktayım. "Newyork Newyork", "Arrivederci Roma", "I love Paris" gibi şarkıların yapıldığı tarihlerde Eartha Kitt "Üsküdar" adlı şarkıyı dünyaya tanıtmıştı.
İstanbul’un güzelliğine yazılan onlarca şiirden esinlenen bestekarlar, bütün hünerlerini göstererek, bu şehrin güzelliğine beste yapmışlar. Önemli bestekarlar bu güfteleri ölümsüzleştirmişler. ‘’Sana dün bir tepeden baktım ey aziz İstanbul; görmedim gezmediğim sevmediğim hiçbir yer; ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul; sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer’’ mısraları kadar içten duyguları aksettiren bir başka tarifi duymadığımı itiraf edebilirim. Sadece İstanbul’un kendisine değil, bir çok semtine ayrı ayrı şarkıların bestelendiği önemli bir bulgudur. Bizans döneminde Barbisos adı ile anılan dere, surların hemen önünden boğaza giden su yolu olarak bilinir. İstanbul’un fethi sırasında Kasımpaşa sırlarından bu dereye Sultan Mehmet, gemilerini indirerek, Konstantinopolis’i alıp bir çağı kapatıp, bir yeni çağa damgasını vurmuştu. Bu dere yatağı kenarlarına, Osmanlı döneminde inşa edilen kağıt değirmeni, yörenin Osmanlı döneminde Kağıthane Deresi olarak anılmasına neden olmuştur. Bu değirmen ile ilgili Evliya Çelebi’nin “harabe halinde kağıthane değirmeni” olduğunu anlatan, semt konusunda yazıları bulunmaktadır. Bugün bizim Haliç diye adlandırdığımız derenin adı ‘’Kağıthane Deresi’nin’’ kenarlarının mesire yerleri ile donandığı kayıtlarda bulunmaktadır. Günümüze kadar ulaşan gravürlerde bu beldenin ne kadar güzel bir mesire yeri olduğunu görmekteyiz. Hatta Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları Mustafa, Mehmet ve Selim için yaptırdığı Muhteşem sünnet düğününün, At Meydanında başlayıp Kağıthane meydanında devam ederek, üç hafta sürdüğü bilinmektedir. Kağıthane Deresi’nin hikayeleri sadece bu olaya değil bir çok konuya zemin teşkil etmiştir. Kağıthane Lalesi adı ile bilinen ‘’Lale-i Günegün’’ yetiştirilip, bu mesire yerlerinin bunlarla donatılması, tarihte, sanat ve kültürün Osmanlı Devletinde derin izlerinin kaldığı bir dönem olarak anılır. Kağıthane Deresi kıyılarına 60 kadar kasr ve köşk yapıldığı ve bunların arasında ‘’Bektaşi Tekkesi’’ ve mezarlığının da yer aldığı bir döneme, 28 Mehmet Çelebi adını yazdırmıştır. En meşhur Kasrın adı olan ‘’Sadabat’’ ismi, bu yöreye adını vermiştir. Su yollarında yapılan kanallardan meydana gelen şellalerin mesire yerinde mevcut olduğu kayıtlarda bulunmaktadır. Sakin gecelerde kağıttan yapılan kayıkların içine mum dikilerek Kağıthane deresine salınan yüzlerce ışıklı kağıt kayıkların yüzdüğü bu mekanda, bir çok umutsuz insanın bunlarla dilekler diledikleri, bu dönemde bestelenen şarkılardan, şiirlerden anlamaktayız. Genç kızlar ve genç delikanlıların bir birlerini uzaktan görüp romantik sevdalandıkları yer olarak da bilinen Kağıthane Deresi’nin mesire yerleri, bugün hala şarkılarda dinlediğimiz bir çok hikayenin içinde terennüm edilerek hatırlanmaktadır. Lale devrinin yarattığı aşırı kültür ve sınıf farklılığından çıkan halk isyanı sonunda, hareketi yöneten Horpeşteli Arnavut Halil ve hamam oğlanları ile çapulcular bu mesire yerlerini talan ettikten sonra devrin Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın isyana kurban edilmesi şartını öne sürerler. Saray tarafından hoş karşılanmasa da mecburen bu istek yerine getirilip, öldürülen iki ceset saraydan çıkarılır. Bu vücutların istedikleri kişiler olmadığını iddia eden isyancı Halil’in, III. Ahmed’in tahttan inmesini dayattırması neticesinde, III. Ahmed tahttan iner ve I. Mahmut Padişah olarak göreve gelir. 1730 senesinde 28 Eylül günü meydana gelen bu kaos, bir dönemin karanlık günlerinin tozlu sayfalar içinde kalmasına neden olur. Hoca Mehmet Paşa’nın Kerimesi olan Mahinur, gönlünü Bayazıt’lı yağız bir delikanlıya kaptırır. Mesire yerinde, delikanlının önünden geçerken mendilini yere bırakan Mahinur’un dileği bu harekette açıktır. Genelde Cuma günleri çıkılan bu mesire yerine bir sonraki Cuma günü erken gelen delikanlı ne Mahinur’u görür, ne de ondan bir haber getirecek bir nedimeyi. İçine kapanan şair ruhlu bu genç delikanlının yazdığı mısralar bir zaman sonra Lavtacı Hristaki Kiryazis tarafından bulunur. Civan Ağa ve Andon Ağa’ın en küçük kardeşi olan Hristaki Kiryazis’in ne zaman doğduğu belli değildir. 1914 senesinde Sultan V.Mehmed’in ülkeyi kötü idare etmesine dayanamıyan Lavtacı Hristo efendi, kendini pencereden atarak intihar eder. Arkadaşları ve musiki sevenler kendisini Lavta çaldığı için Lavtacı Hristo olarak bilirler. Çevresinde çok sevilen ve sayısız beste yapan Lavtacı Hristo, Kağıthane deresini ve anıyı notalara döker. Usul : Aksak Makamı: Segah Suy-i kağıthanede mecnun misal, Bekledim râhın efendim bi-mecâl, Anladım teşrifine yok ihtimal, Çağlayanlarla beraber çağladım, Tali-i nâsaze küstüm ağladım Bu Segah eseri size genç bir sesten dinletmek istedim.
Yorumlareflatun acaroglu
{ 19 Mayıs 2012 07:07:08 }
Kagithane'nin artik yalnizca ismi kaldi. 1960'larda Kahithane-Hasbahce'de cocuklugumun bir kesiti orada gecti. Tahta kopruler kurulu, cevresi sazliklarla cevriliydi. Dahasi, Kagithane deresinin cevresi, yogun bicimde sagli sollu yuksek keciboynuzu agaclari, at kestaneleri dev cinar agaclariyla bezenmisti. Hasbahce denmesinin bir nedeni bu. O yillar o bolgenin yillar boyu sehir kurtlardan korunmus olmasinin tek nedeni, Hasbahce sivillere acik, ama satilmaz, imar yapilmasi yasak askeri bolgede olmasi koruma altinda olmasindandi kuskusuz. Ne zaman Asker oradan kalkti bir kac yil icinde Hasbahce yok oldu. Gecenlerde merak edip Googleearth'dan cocuklugumun bir bolumunun gectigi hasbahceyi aradim ve inanin bulamadim. Tek bir agac kalmamisti. Cok titiz bir aramayla ancak tarihi Sadabad camini buldum. cocuklugumda kuzu kulagi topladigim, mantar topladigim katirtirnagi topladigim Kagithane bayirlari keciboynuzu yedigim Hasbahce, ormanlariyla birlikte yok edilmisti. Cevresinde yesil adina tek bir eser birakilmamis. Iste, kitaplarda kalan Hasbahce buydu.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|