|
|
Antik Mezopotamya'nın Harikaları Sergisi Melbourne'da 4 Mayıs - 7 Ekim 2012Kategori: Sergi | 3 Yorum | Yazan: Bülent İbrişim | 09 Mayıs 2012 20:05:51 Dünyanın en eski ve en önemli uygarlıklarından olan Mezopotamya'dan göz kamaştıran beş bin yıllık tarihi sanat eserleri 4 Mayıs 2012'den itibaren Melbourne Müzesi'nde sergileniyor. "The Wonders of Ancient Mesopotamia" adlı sergi, 7 Ekim 2012 tarihine kadar sürecek. 'British Museum'dan getirilen bu eserler binlerce yıl sonra günümüzde bile halen etkili olan yazı, tek tanrılı dinlerin kaynağı efsaneler ve ilk kent yapılanması gibi buluş ve yaratıcılıkların yaşandığı dönemi yansıtmakta.
Savaş ve avlanmayı temsil eden oymalı taş kabartmalardan, altın takılara kadar 170 sanat eserin bulunduğu sergide üç büyük eski uygarlığa – Sümer, Asur ve Babil uygarlıklarına odaklanılmakta. Serginin temasını saraylar, kraliyetlerin gücü, dinsel inanç ve törenler, gömülme ve kral mezarları ile antik Mezopotamya’nın mit ve efsaneleri oluşturmakta. Sergide yeralan tarihi eserlerden bazıları: - Nebukadnezar ve Kudüs – Bu tablet Babil Kralı Nebukadnezar’ın M.Ö 597’de Kudüsü ilk kez aldığında Yahuda kralını, ailesini ve yardımcılarını Babil’e sürdü. Bu olay İncil’de Yahudilerin tüm dünyaya yayılmalarının başlangıcı olarak belirtilir; - Kireç taşından bir kadın heykeli, M.Ö 2500; - Kadın başlığı – Altın yapraklarla donanmış lacivert akik taşından; - Sırlı seramik Asur kavanozu – parfüm ve yağ/krem kabı olarak kullanılırdı; - Altın küpe; - Altın kupa – Sümer Kraliçesi Puabi’nin mezarından, - Kainatın hakimi olarak anılan Asur Kralı 2. Ashurnasirpal’ın heykeli – Nemrud dağında, Ishtar Tapınağında bulunmuştur; - Bir kadının resmedildiği fildişinden bir panel; - Bir kraliyet avında okla vurulan arslan röliyefi. - Asur Kralı 2. Ashurnasirpal’ın başkent Kalhu’daki sarayının girişindeki koruyucu figür. Diğer eşi New York - Metropolitan Museum’dadır. Bugünkü anlamda kent uygarlığı, ilk kentlerin oluşumu, Sosyal örgütlenmenin çok parçalı yapısı ve ekonomik faaliyetleri Mezopotamya kaynaklıdır. Eski Mezopotamya’da en önemli gelişmeler yazının icadı (bulunan en eski kil tabletler MÖ 3500 yılına dayanır), uzun mesafeli iletişim ve ticaret ağıdır. Ayrıca gelişmiş sanat ve edebiyat geleneğinin temeli, günümüzde modern yaşamda derin etkilere sahip düşünsel, dini ve bilimsel yeniliklerle birlikte bu bölgede atılmış ve yayılmıştır. Eski Mezopotamya’nın 4000 yılı aşkın tarihi ve başarıları British Museum’da Orta Doğu kolleksiyonundan Ur, Nineva ve Babil kazılarinda bulunan çok çeşitli şaşırtıcı el sanatları sayesinde kronolojik olarak resmedilebilir. Sergi süresince Melbourne Müzesi’nde bir dizi özel etkinlik ve konferans da düzenlenecek. Yetişkinlere, çocuklara, öğrencilere ve ailelere yönelik çok çeşitli ve yönlü etkinliklerle ilgili tüm bilgiler Müze’nin www.museumvictoria.com. İnternet sitesinden elde edilebilir. Medya gösterisi kapsamında, `British Museum` Genel Direktör Yardımcısı Dr Andrew Burnett, yine British Museum’dan erken Mezopotamya uzmanı ve Küratör Ms Sarah Collins ile Melbourne Müzesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr Patrick Greene ve diğer görevlilerin de katılımıyla, yıllar önce Londra’da gezdiğim sergi, bir kez daha büyüledi beni. Yepyeni ayrıntılar ve tadlar buldum. Dilerseniz müzeyi gezmenizden önce eski Mezopotamya’ya ilişkin bilgilerimizi tazeleyelim. Mezopotamya (Yunanca Mesopotamia: 'ırmaklar arasındaki ülke'), Ortadoğu'da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge. Günümüzde Irak, kuzeydoğu Suriye, güneydoğu Anadolu ve güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak'ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok uygarlığa yurtluk etmiştir. Verimli toprakları ve iklim koşulları, çok eski zamanlardan beri yerleşmeye ve istilalara yol açmıştır. Bilinen ilk okur yazar toplulukların yaşadığı Mezopotamya Sümer, Babil ve Asur gibi en eski ve büyük uygarlıkların doğduğu ve geliştiği yerdir. M.Ö. 5500-M.Ö. 5000 dolaylarında Mezopotamya'da öne çıkan iki kültür kuzeyde Halaf ve güneyde Obeyd kültürleridir. Bölgenin bir sonraki evresi Uruk dönemi (M.Ö. 4000-M.Ö. 3100) olarak anılabilir. Uruk kentinin ünlü Mezopotamya kahramanı Gılgamış'ın evi olduğu da söylencelerde yer alır. Bu dönemin sonlarında yazı geliştirilmiş ve kayıt tutumu da başlamıştır. Sümerler - Mezopotamya'da gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum M.Ö. 3500 – M.Ö.2000 yılları arasında hüküm süren Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlerde rastlanır. Sümer döneminde Mezopotamya'da Kiş, dini başkent Nippur, Lagaş, Eridu, Uruk ve Ur gibi 18'i büyük olan yaklaşık 35 şehir ve kasaba vardı. Akadlar - M.Ö. 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken, Akkadlar yükselişe geçmiştir.Akadlar Sami kökenli bir topluluktur. Sümerler döneminde Mezopotamya'ya göçen bu topluluk Sümer kültürünü benimsemiştir. Akkadlar daha sonra Mezopotamya'da güçlü konuma ulaşmışlar ve, yine Sami kökenli Asur ve Babil halklarına da öncülük etmişlerdir. Sümerlerden farklı olarak kent krallıklarından ziyade Evren veya Dünya krallığı kavramını Mezopotamya'ya getirmişlerdir. Bölgenin merkezi bir idare eline geçmesi de ilk kez Akkadlar döneminde olmuştur. M.Ö. 2150'de tekrar güçlenen Sümerliler bu devleti yıkmıştır. M.Ö. 2100-M.Ö. 2000 arasında Ur kenti Mezopotamya'nın en büyük siyasi gücü olmuştur. Ur Sülalesinin yıkılmasıyla Sümerlerin Mezopotamya'daki yönetimleri son bulmuştur. Bu dönemde kuzeyde büyük bir siyasi güç olarak Asur, güneyde ise din ve kültür merkezi olarak Babil öne çıkmıştır. Babil kenti günümüzde Irak’ta Fırat'ın doğu kıyısında, Bağdat'ın 50 kilometre güneyinde bulunan, El Hilla kasabasının üzerinde yeralmaktadır. Babil Krallığı'nın en parlak dönemi ünlü Kral Hammurabi dönemidir (MÖ 1792- 1750). Krallık, Naboplashar (MÖ 625-605) dönemine kadar görkemini sürdürmüştür ve Naboplashar'ın oğlu 2. Nebuchadnezzar, efsanevi asma bahçelerin yapımcısıdır. *********** Mezopotamya’da ilk kentler MÖ. 3500 yılında inşa edilmeye başlanmıştır. Kentlerde kral sarayları, yerleşim bölgeleri, sokaklar, kanallar yanında, en yüksek yerde tapınaklar bulunurdu. Bu kentlerin başarısı halkın organize olduğu ve çalıştığı kompleks sosyal sisteme dayalıydı. Eski Mezomotamya’da kurulmuş olan kentlerden bazısı, Erbil gibi bugüne dek yaşamıştır. Bilindiği gibi yüzyıllar boyunca Batı kültürünün temeli, Yunanlılara, dini de Tevrat’a dayandırılıyordu. Fakat Sümerlilerin kültürü ortaya çıkmaya başlayınca, Batı dünyasının gelişmesindeki ana kaynağın onlarda olduğu anlaşıldı. Sümerlilerin gerek kendi çağlarındaki, gerek daha sonra var olan kültürlere yaptıkları etkileri Arkeolojik buluntular ve yazılı belgelerden izleyebiliyoruz: Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın açıklamalarına göre; Bu etkiler mimaride, sanatta, teknikte, sosyopolitik kurumlarda, bilimde, edebiyatta ve dinlerde görülmektedir. Kazılarda çıkarılan tapınakların, sarayların, hatta özel evlerin yapı tekniği ve stili, daha sonraki toplumların mimarisini etkilemiştir. Bundan en az 5 bin yıl önce Sümerlilerin uyguladıkları kemer, kubbe sistemi, sütunlar, yuvarlak pencereler, mozaikler, duvar süsleri, kabartmalar, sunaklar Ortadoğu’da olduğu gibi, Yunan, Roma yoluyla Batı mimarisine girmiştir. Silindir mühürlerinde görülen, tapınakların duvarlarını süsleyen iki tarafında hayvan figürlü hayat ağacı, birbirleriyle kavga eden mitolojik hayvanlar, arslan başlı kartal, uzun boyunları birbirine geçmiş hayvan figürleri; İspanya, Fransa, İsviçre ve Orta Almanya’daki ortaçağ kiliselerinde çeşitli süslemeler halinde görülmektedir. Yapılarda kullanılan tuğla, kerpiç, evlere kadar künklerle getirilen su yollan, tuvalet, lağım teşkilatı Sümerlilerde başlamıştır. Kanallar açarak bataklıkların kurutulması, tarımın sulanması, ulaşımın sağlanması, suların önüne set konarak bir tür baraj uygu laması, yolcuların her türlü rahatı bulacağı han veya motellerin yapılması, yine Sümerlilerde başlamıştır. Bugün uygarlığımızın temeli olan tekerlek, bundan en az 5 bin yıl önceye ait Ur kral mezarlarında gömülmüş arabalarda ve birçok kabartmada görülmektedir. Bu mezarlarda bulunan altın, gümüş, fildişi eserlerin türü ve işçiliği zamanımıza kadar ulaşmıştır. Sularda taşımacılık yapılan tekneler ve yelkenliler yine onların buluşudur. Sümerlilerin uygarlığa en önemli katkıları, dillerine göre bir yazı icat etmeleri ve okullar açarak onu istedikleri her konuyu yazacak şekilde geliştirmeleridir. Başlangıçta yazı, resim şeklinde taşlar üzerine yazılmış. Daha sonraları Dicle ve Fırat nehirlerinin oluşturduğu bol kil yazı malzemesi olarak kullanılmış. Yumuşak kil üzerine yazılmaya başlanan yazı, yavaş yavaş şekil değiştirerek işaretleri oluşturan çizgiler çivi şekline dönüşmüş), kelimeler de kısmen hece olmuş, böylece hem kendileri istediklerini yazabilmişler, hem de Ortadoğu milletleri olan Babilliler, Asurlular, Huniler, Hititler ve Urartuların da kendi dillerini yazmalarını sağlamışlardır. Ugaritler ve Persler de bu yazıdan harf yazısı yaparak yararlanmışlardır. Geçen yüzyıldan beri yapılan kazılarla gerek Mezopotamya’da, gerek Anadolu’da 10 binlerce çiviyazılı tablet bulunmuş, yazılar okunmuş, diller çözülmüş ve tamamıyla unutulmuş en az 3 bin yıllık Ortadoğu milletlerinin tarihi meydana çıkmış ve çıkmaktadır. Şimdiye kadar bulunan ilk Sümerce yazılı kanun kitabı, yeni Sümer devrini başlatan üçüncü Ur sülalesinin kurucusu Urnammu tarafından kaleme aldırılmıştır. Sümer kanunlarının daha sonra yazılanlara önderlik ve kaynaklık ettiği anlaşılmaktadır. Alım, satım, borçlanma, kira, miras bölüştürme gibi her türlü hukuksal işlerin birer yazılı antlaşma ile yapılması ilk Sümerlilerde başlamıştır. Evlenme boşanmalar da, yasal sayılması için yazılı bir antlaşma ile kanıtlanmalıydı. Taşınmaz mallar ilk olarak bir kadastro yoluyla Sümer’de güvenceye alınmıştır. Vergi dengesizliğini, kırtasiyeciliği, rüşveti önlemek, kadın ve erkeğin aynı işe aynı ücreti almasını sağlamak amacıyla ilk reform yapan yine Sümerliler olmuştur. Bunlardan başka Sümerlilerin bilimde attıkları temeller de önemlidir. Onlar gökyüzünü incelemişler; ayın hareketine göre seneyi otuzar günlük 12 aya bölmüşler. Güneş sistemine göre de her yıl artan 10 günleri toplayarak üç yılda bir seneyi 13 ay yapmışlar. Ayları haftalara bölerek, hafta içinde bir günü dinlenmeye ayırmışlardır. Burçları Sümerliler saptamış. Onlara akrep, terazi, boğa, ikizler gibi verdikleri adlar vermişlerdir. Dünyadaki bütün olayların gökyüzünde yazılı olduğuna inanan Sümerliler, onu incelerken astronomi ve astrolojinin temelini kurmuşlardır. Matematikte onlu ve altılı sistemi kullanmışlardır. Bugün onlu sistem dışında altılı sistem de saat, dakika, daire ölçümünde kullanılmaktadır. Yunanlı Fisagor’a (Pisagor) mal edilen Fisagor teoremi de tablet üzerinde çizilmiş olarak bulunmaktadır.
YorumlarA. Cagli
{ 11 Mayıs 2012 01:03:28 }
Sergi gercekten buyuleyici, yazi da oyle. Yaziyi okuyup giderseniz sizin icin tam bir kultur ve tarih solenine donusebilir. Sakin kacirmayin.
Suat Yilmaz
{ 10 Mayıs 2012 10:54:01 }
Guzel bir sergi olsa gerek. Tarihi,kulturu,5000 yildan fazla olan bir medeniyetin eserlerinin,nasil talan edildigini IRAK savasi sirasinda naklen izledik.Onun icin bu tip sergileri gezip gorsek iyi olur.Belki zamanla talan edilirse,en azindan oyle bir medeniyetin de oldugunun farkindaliginda oluruz.
Ellerine saglik. Sevgi ve kadim dostlukla kalin. deniz
{ 10 Mayıs 2012 02:41:33 }
harika sergi
Diğer Sayfalar: 1. harika haber
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|