Küresel ısınmanın etkileri aynı şekilde devam ederse, 30 yıl sonra Dünyanın çoğu yerinde olacağı gibi Türkiye'de de bazı canlı türleri yok olacak. Suyun ve toprağın kalitesi bozulacak, tarım büyük darbe yiyecek.
Sele bağlı doğal afetler çoğalacak.Isınmadan çok soğutmak için enerji ve para harcanacak. Meclis Küresel Isınma ve Su Kaynakları Araştırma Komisyonu, küresel iklim değişikliğinin tarım ve enerji üzerindeki etkilerini masaya yatırdı.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. İlkay Dellal ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürü Budak Dilli'nin küresel ısınmayla ilgili öngörüleri, tıpkı 'kabus' gibi. Uzmanların 2030, 2080 hatta 2090'da Türkiye'de yaşanacağını belirttikleri kabus senaryoları şöyle:
Gelecek 30 yıl içinde deniz seviyesine ve güneye yaklaştıkça bazı türler yok olacak. Zararlı böcekler çoğalacak. Çünki yaz-kış, gece-gündüz sıcaklık farkı azalacak. Böcek yumurtalarının ölmesini sağlayan koşullar hafifleyecek.
Süt sığırlarında 2030 yılında yüzde 1.2 ila 2.7 arasında verim kaybı olacak. 2090’da, bu oran yüzde 6.8'e kadar çıkacak. 7 coğrafik bölgede 2050 iklim projeksiyonlarına göre, buğday ve arpa veriminde yüzde 7.58, mısır veriminde yüzde 10.14, ayçiçeği veriminde yüzde 6.35 ve pamuk veriminde yüzde 2.19 azalma olacak.
Türkiye genelinde verimlilikte yüzde 2 ile yüzde 13 arasında azalma olaması öngörülüyor. Bu da ekim alanı ve üretim desenini değiştirecek. Su ve toprak kalitesi bozulacak. Su sıcaklığındaki artış ve yağış miktarında azalma sonucu akarsularda su miktarının azalmasına ve sudaki kirleticilerin (sediment, kimyasal gübre, pestitsit, patajen, tuz bileşiklerini termal kaynaklı kirleticiler) artışına yol açacak.
Sıcaklık artışı, yağış miktarında azalma ve ekstrem meteorolojik olaylar, su kaletisenin bozulması, çölleşme ve erozyon, çoraklaşma, toprak kirliliği, topraktaki biyolojik zenginliğin ve toprak verimliliğinin azalmasına neden olacak.Sel, taşkın, şiddetli fırtınalar gibi ekstrem meteorolojik olaylarda artış yaşanacak.Sel, taşkın gibi olağandışı olayların barajlarda yaratacağı ek güvenlik sorunlarının sosyo-ekonomik maliyeti yüksek olacak.
Yaz dönemi hidroelektrik üretiminin en az olduğu zaman olarak değerlendirildiğinde, güvenilir enerji üretim kaynaklarının kullanımının artırılması gerekecek.Mevcut rezervuarlı barajların stratejik önemi artacak. Karın çabuk erimesi ve buzulların neredeyse tamamen yok olmuş olması, yağan yağmurların hızla denize akması önümüzdeki dönemde rezervuar alanlarına olan ihtiyacı artıracak.
Dünya ve Avrupa Birliği ile müşterek uygulamaların getireceği maliyet artışları yaşanacak. Karbon vergisi gündeme gelecek.Dünyada 2030 yılına kadar Birincil Enerji Talebi'nde yıllık ortalama yüzde 1.7 ile yüzde 1.9 artacak, 2030 yılında 2002 değerinin yüzde 60'ı kadar artış olacak. 2050’den önce, Akdeniz havzasında yer alan ülkelerde yılda 3 hafta daha az ısıtma ihtiyacı olacak, ancak soğutma ihtiyacı gereken zaman 2-5 hafta arasında artacak.
2030'dan önce Güneydoğu Akdeniz Bölgesi'nde ısıtma ihtiyacı yüzde 8 azalacak, soğutma ihtiyacı ise yüzde 28 artacak. 2007 yılında, artan klima ve soğutma ihtiyacı Türkiye’de elektrik talebini aşırı düzeyde artmıştı.
Akdeniz Bölgesi ülkelerinde hidroelektrik üretiminde yüzde 50'ye varan azalma bekleniyor.
Termik elektrik üretimine, soğutma suyu ihtiyacının karşılanamaması nedeniyle ara verilebilecek.
Elektrik iletim ve doğalgaz boru hatlarında verimlilik düşecek.