Toplumun kullandığı bir çok kalıplaşmış cümleler vardır, çok güzel manalar ifade etmekteler ki, ben bu cümlelere bayılırım. Mesela bir konu için ak olan gerçeği, kara olarak gösteren insanlar için "Ya hesap bilmiyor, ya da dayak yememiş" derler. Hatta bu deyimin başka anlamlarda da kullanıldığına şahit oldum.
Geçtiğimiz günler içinde katılmış olduğum bir paneldeki konuşmamda, ülkemin bir çok konusu hakkında verilen kararlarda, mantık bulmanın zor olduğunu ifade ettim. Geçtiğimiz son 10 sene içinde enerji üretim sektörünü etkileyen kanun ve kararlarda yapılan anlaşılmaz değişikliğe isyan etmiştim.
Paneldeki konuşmamda, günlerce üzerinde yetkililer ve özel sektör olarak müşterek çalışıp mütabakata vardığımız konularda, mevzuatta yapılacak değişikliğin, Mecliste Genel Kurulda son dakikada bir vekilin bir cümlesi ile bambaşka karara bağlanmasının ülkem için zararlı olduğunu düşünmekteyim. 6094 sayılı kanun içindeki enerji satışını belirleyen bir madde ile para birimi, 5346 sayılı kanunda Avrupa para birimi iken, bir anda Amerikan para birimine değiştirilmesinin yanlış olduğunu ifade etmekteyim. Üzerinde tartışılmadan mütabakatın değiştirilmesine yalnız ben isyan etmemekteyim.
Resmi sektörü temsil eden konuşmacının ise durumu izah ederken, kullandığı cümleyi aynen aktarmak isterim ‘’Meclisten yasa geçerken bir vekil Euro yerine Dolar olarak değişiklik yapılsın diye verdiği önerge kabul edildi ve bunun için Dolar cent olarak değiştirildi’’.
Bakınız bir yasa içinde en önemli bir madde olan olan fiyat belirlenmesi, üzerinde tartışılmaya gerek duyulmadan değişikliğe uğrayabilmekte. ‘’Adamın özürü, kabahatından büyük’’ diye bir deyimi burada kullanmak yerinde olur düşüncesindeyim. Mecliste bu değişikliğe vesile olan vekil için söylenecek bir deyim var, o da yukarıda izah olunan cümle olsa gerek.
‘’Tartışmaya ne gerek var, yasama bensem, yasa’rım arkadaş’’ diyerek yaşamaya devam etmekteyiz. Bu aslında son derecede tehlike arzeden bir durum.
Bu konuşma sonucunda yatırımcı bir Alman konuşmacı ülkem için çok dokunaklı bir cümle söyledi ‘’Sürdürülebilir bir enerji politikası olmayan Türkiye’de, yatırım yapmaya çekinilir. Bu günden yarına değişen kararlar, proje finans kurumlarını tedirgin eder ve kaçırır‘’. Bu cümleler, yapılan oturumun kayıtlarında mevcut olduğundan, dilerim yetkililer bu kayıtları ellerine alıp okurlar.
Bu toplantıların yapıldığı yerde, aynı zamanda sergi veya fuar etkinliği gerçekleşmesinin, bir bakıma ilgili insanları konu hakkında bir araya getirmesine vesile olduğuna inanmaktayım. Tabiidir ki esas amaç, ülke içinde konu ile ilgili yapılan üretim konularının dış ülkelerden gelenlere pazarlanabilecek bir ortama vesile olsun. Amaçlanan hedef, bu konferanslarda yeni teknolojiler tanıtılsın, resmi kurumlarda gerekli teşvikleri ortaya koysun ve ülkemde sanayi gelişsin. Buna paralel olarak istihdam artsın, refah bunun neticesinde tecelli etsin.
Gelin görün ki bu üç günlük etkinliğin yer aldığı İstanbul’da ICCI 2012 fuar yerinde, sergiye katılan onlarca firmanın içinde yerli üretici sayısının iki elin parmakları kadar az olduğunu görmek için özel gözlük gerekmemekte. Buradan anladığım şu ki, bu hazırlanan senaryo ile ülkemdeki sanayinin gelişmesi engellenerek, yabancı üreticilere pazar yaratılmakta. Bunu izlemekten bir vatanperver olarak utanmaktayım.
Üretim yapmak pek kolay olmasa gerek. Ancak sanayinin gelişmesinde devlet dediğimiz unsurun çok önemli bir rolü olduğuna yürekten inanmaktayım. Alman konuşmacının dediği gibi, ‘’Bu günden yarına değişen bir politika olduğu müddetle, bu ülkeye yatırımcı gelmesi çok zor görülmekte.’’ Bir yabancı gözü ile görülen bu ifadeye mutlaka kulak verilmesi gerekir. Keyfe keder, kişiye özel kanun çıkarılması kişileri zengin eder, amma ülkem fakirleşir.
Yine geçtiğimiz günlerde enerji konusunda tam yetkili bir kurumun emekli olmuş başkanının bir televizyon kanalında yaptığı söyleşide ‘’Türkiye de yenilenebilir, temiz enerji kaynaklarının daha radikal teşvik edilmesi gerek‘’ diyerek konuşmasını izlerken, gözlerim yuvalarından fırladı, kulaklarımın yanlış duyduğuna hükmettim. Hemen proğramı aradım, duyduklarımın doğru olup olmadığını teyid ettirdim. Evet, bu zatı muhterem şahit olduğum cümleleri kullanmış. Şimdi adam adama ‘’ Yahu be adam, sen bu kurumun başında, beş sene başkanlığını yaptın, neden bunu o zaman düşünmedin, aklın nerdeydi ?’’ denmez mi?
Fert başına milli gelirin on kat arttığını söylemek başka, gerçek ise bambaşka. Hala kişi başına kullandığımız enerji miktarı yaklaşık 3000 kilovat saat ise, pek gelişmediğimizi düşünmekteyim. Böyle toplantıları tarif eden çok güzel bir deyim bulunmakta ‘’Körler le Sağırlar Birbirini Ağırlar ‘’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.