Gördüklerinizle, ilgi alanınızla sınırlı bir dünyanız varsa, beklenmedik hayat vurgunları yemediyseniz ön yargılarınızla rahat rahat yaşarsınız. Haksızlıklar sizin için en fazla 3 dakika süren ana haber bülteninin haberlerinden sadece biridir. Eser derecede de olsa insani hissiniz kaldıysa kırık bir "yazık" çıkar ağzınızdan. Gün yeniden doğar gri apartmanın üzerinden.
Ama kardeşiniz hasta olmuşsa diğer bütün çocuklar sokakta oynarken, babanız ölmüşse ya da sosyal devlet yoksa okuyamıyorsan herkes arabasıyla okula giderken artık hayatınız eski hayatınız değildir. Yaralar kapanırsa kapanır.
Hâlbuki bir önceki gün her şey önceki gibidir. Herkes gibi servise biner gidersiniz işe, kasap dükkanının önünü temizler hep aynı saatte. Eğer şımarığın teki kırılmaya yüz tutmuş genç kızınıza tecavüz eder, kaçarsa gözünüz görmez bahçede açan çiçeği, meslek etiğini, uzmanlığı. İçini kin kaplar en kötüsü, öç almak istersin en derinden.
O öç alma fikrinin ne kadar karanlık olduğunu görmüş insanlık o yüzden ulaşılmaz bir erk yaratmak, bireysel öç almanın yerine cezalandırma sistemini kurmak istemiş. Adaleti de devletin ya da üst yapının eline vermiş ki canı yanan öç almasın, kısasa kısas olmasın, acıya karşılık daha büyük acılar yaşanmasın diye..
Almodovar öyle bir adamdır ki kızına tacize yeltenen adamı öldürüp buzdolabına koymayı basitleştirir, hasta bakıcının hastaya tacizini unutturur. “ Oh” dersiniz iyi ki gömdü adamı gecenin karanlığında. Yalnız son filmi La piel que habito( İçimde Yaşadığım Deri) bütün o diğer öç alma duygularını normalize eden filmlerinin tam zıttı bir etki bırakıyor zihninizde. Kızı tacize uğramış babanın öç alma duygusu inadına, göze bata bata insanlığınıza, vicdanınıza dokunuyor.
Babayı haklı görürken bir yandan korkuyorsunuz acının gücüne ve acının aklını kaybetmeye ve hırsa sebep oluşuna. Sonrada diyorsunuz iyi ki ceza hukuku var yoksa herkes baltayla dolaşır sokakta. Kanuna, hukuka adalete bağlılığınız artıyor.
Ta ki Sivas davasını görene kadar…
Yazının özellikle Sivas davasına bağlanması, gerçekle kurgu arasındaki yoldan ve çağrışımlardan buraya varılması sanatın işlevini yaptığını gösteriyor.
Ama ceza hukuku da yoruma göre farklı işler mi? O zaman adalet de yoruma mı bağlı oluyor?