Günümüzde Türkiye'de türban tartışmasını aşıp karşı devrim yolunda ince ince çalışmalar sürdürülüyor. Tabi ki bunu yüzlerce örnekle kanıtlamak olası ama önceki gün Cumhuriyet Gazetesi'nden Emine Kaplan'ın ortaya çıkardığı sorular 'çüş' denecek boyutta.
Yurdum idarecisinin eşlerinin başı örtüyle, beylerinin başları da örümcek ağı ile kapalı. Devlette kadrolaşan ‘dinci’ grupların ‘dinciliği’ ve 'eğitimde yaradılışçılığı' yaygınlaştırma tavan yaptı!
Çüş detirten son örnek Milli Eğitim’den! Kocaeli Milli Eğitim Müdürlüğü, 21 Kasım 2007’de ilköğretim okullarının sekizinci sınıflarındaki öğrenciler için bir “Başarı Değerlendirme Sınavı” düzenledi. Amaç, öğrencilerin seviyelerini tespit etmek.
(B) kitapçığındaki 24. soru aynen şöyle:
Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın, evrenin düzenini ve işleyişini sağlamak için koyduğu yasalardan değildir?
a-Fiziksel yasalar.
b-Toplumsal yasalar.
c-Biyolojik yasalar.
d-T.C. Anayasası.
Şimdi soruya yanıtı öğrenelim: Düzen, Allah tarafından kurulmuş olduğuna göre fiziksel ve biyolojik yasaların; tartışılacak yanı yok.... Geriye kalıyor iki seçenek: T.C. Anayasası’nın Allah’ın koyduğu yasa olmadığı ortada da... Ya Toplumsal yasalar öyle değil mi? Değilmiş... Çünkü bu soruyu hazırlayanlara göre “toplumsal yasalar”dan kast edilen ‘Kuran-ı Kerim’deki ayet ve surelermiş... Bu yüzden doğru yanıt (d) şıkkı, yani T.C. Anayasası olacakmış!
Bir soru daha:
Yüce Allah evrendeki düzenin varlığı için her alanda kurallar koymuştur. Biz bunlara “Sünnetullah” diyoruz. Buna göre aşağıdaki kurallardan hangisi Allah’ın koymuş olduğu kurallardan biri değildir?
a-Gezegenlerin belli bir yörüngede hareket etmeleri
b-Canlıların üreyip çoğalmaları
c-Gelir dağılımının adil olduğu ülkelerin ilerlemesi
d-Futbol maçında topun taça çıkması
Tabi ki doğru cevap (d)...
Bir önceki soruda ‘fiziksel ve biyolojik yasalar’ Allahın koyduğu yasalardı, bu soruda kural oldular. Bir fizik gerçeklik olan ‘gezegenlerin belli bir yörüngede hareket etmesi’ ya da bir biyolojik gerçeklik olan ‘canlıların üreyip çoğalması’ önce yasaydı, ne oldu da bu soruda ‘kural’a döndü. Kuralla yasa arasında hiç mi fark yok. Veya “Gelir dağılımının adil olduğu ülkeler ilerler” tezi, nasıl ve kim tarafından doğru kabul ediliyor?
Yaradılışçı eğitim sistemini doğru kabul etseniz bile, bu iki soru kendi içindeki çelişkileri, cehaleti gözler önüne seriyor.
Ya ilk öğretim çağındaki çocuklara vereceği zararlar!
Bu sınavda 25 sosyal bilgiler sorusunun 5’i “din” içerikli... Buna karşın Atatürk’le ilgili bir soru bile yok. Lise giriş sınavları kaldırılıyor. Anadolu ya da Fen Liseleri’ne devam edecek çocuklar, ilköğretimde yapılacak seviye tespit sınavlarının sonucuna göre seçilecek.
Bu masum ayrıntı olarak görülen şeyler geleceğin bütününün temellerini oluşturuyor. Hatta temelden bir kaç kat çıkılmış durumda. Bunları görmemezlikten gelirsek, durdum duymaz davranırsak nasıl bir Türkiye oluşacak?
Bir merak konusu da bu soruları üreten beyinler nasıl bir müfredat uyguluyorlar? Bir çocuğa coğrafya öğretip tarihten sınav yapmasınız. Bu soruları sorma yetkisini kendisinde bulup cocukların bilgilerini ölçenler demek ki bunları yıllar boyu genç beyinlere şırıngalıyorlardı.
Toplumumuzda sık sık ‘herşeyin başı eğitim’ denir. Ne ‘yaradılışçı eğitimin’ ne de yaradışçılıktan yola çıkıp, onu da beceriksizce, cahilce eline yüzüne bulaştıran bu tür çabaların, sorgulayan, düşünen, araştıran bireyler yetiştirmeyi amaçlamadığı çok açık.
Bu bir eğitim çabası bile değil. Bireyleri kullaştırma, aptallaştırma, köleleştirme siyaseti!