Anadolu topraklarında kurulmuş bir çok medeniyetin günümüze kadar gelen kalıntılarından yeterince bilgi edinmekteyiz. Bazı medeniyetler kalıcı olmuş, bazıları da bir süre bu topraklarda kalıp gitmişler. Hititler dönemi hakkında yazılı bilgilerin günümüze kadar gelen belgelerine baktığımızda, genelde ticaret ve üretim yapan bir toplum olarak yaşamışlar. Hititler'in Orta Anadolu yöresinde yetişen üzümlerden neler ürettiklerini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Hatta inançlarının sembolü tanrıların heykellerinde bir elinde üzüm salkımı tutması, diğer elindeki yaşam sembolü tutması ile ikisinin arasında bir bağlantı olduğunu düşünmekteyim. Bu günlerde bir çok bilim adamı, şarap içindeki maddelerin insan sağlığına yararları konusunda mucizelerden bahsetmekteler. Aslında bu mucizeyi asırlarca önce Anadolu’daki medeniyetler keşfetmiş ve tanrıların bir eline üzüm salkımını, diğer eline de yaşam sembolünü koymuşlar.
Anadolunun en önemli ticaret malı şarabın gemilerle bir çok ülkeye gönderildiğini deniz derinliklerinden çıkarılan anforalardan anlamaktayız. Anforalar yalnız şarap kabı olarak kullanılmamış, aynı zamanda zeytin yağı ticaretinde kullanıldığını günümüze kadar gelen resimlerden anlamaktayız. Bu kadar şarap ve zetinyağı ticaretinde toprak testiler kullanılması, Kapadokya’nın önemli bir çömlek üretim yöresi olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Anadolu medeniyet tarihinin 8000 yıl önceye dayandığı Çatalhöyük’te elde edilen bulgulara bağlı olarak söylenmekte. Eti veya Hitit adı ile anılan uygarlığın bu isminin nereden geldiğini tahmin etmek zor olsa gerek. Belki kurucu kıralın ismi ETİ veya HİTİT olduğundan bu devlet onun ismi ile anılmıştı. Hatti ismi Halep yöresinin isimlerinden bir tanesidir.
Ne kadar ilginçtir, binlerce yıl geriye giden Anadolu'nun kayıtlı bir çok medeniyetleri gibi başka bir coğrafyada yaşamış başka medeniyetlerin bu cömertlikte kanıtlarının henüz bulunmamış olduğunu düşünmekteyim. Anadolu ve Mezopotamya olarak bildiğimiz Dicle ve Fırat nehirleri arasında ‘’Irmaklar Arasındaki Ülke’’ de yaşamış bir çok medeniyetlerin kalıntılarının elimizde mevcut olmasının bir rastlantıdan öte olduğuna inanmaktayım. Yatılı okulda okuduğumuz tarihlerde Kültepe adı ile anılan, diğer adı Kaneş olan üstüste 7 şehrin kalıntılarının bulunduğu yer, bu gün Kayseri ilinin şehir merkezine çok yakın bir yerdedir.
Anadolu'ya akın eden bir çok devletlerin uzun süre bu Asya uzantısında yaşadıkları, bir süre sonra da geldikleri gibi geri döndükleri tarih kitaplarında yazılmakta. Bunların içinde Persleri ve Frigleri sayabiliriz. Büyük İskender 33 yıllık ömründe Anadolu'yu katetmiş, yazılı bir kaya bırakıp Klikya kapısı olarak bilinen Külek boğazından çıkıp doğuya gitmiştir. Romalıların ise Anadolu’dan Mısır’a kadar olan yolda uzun bir dönem egemenlik sürmüş olduğunu okumuştuk.
Roma İmaratorluğu Anadolu’da uzun seneler hükümdar olmuş, daha sonraları bu büyük imparatorluk ikiye bölünüp Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmıştır. Eski Yunan şehri olan Byzantion’a Doğu Roma Devletinin taşınması sonrası Anadolu ve Doğuya hükmeden İmparatorluğun adının Bizans İmparatorluğu olduğunu anımsarız. Bu imparatorluğun bir şehrin adı ile hayatını devam ettirdiğini izlemekteyiz. Daha sonraları hepimizin bildiği Selçuklu Devleti, Selçuk Beyin 'Oğuzname'de belirttiği gibi Bağdat’ta kurduğu bir devlettir. Selçuklular Doğu Roma İmparatorluğuna son verdiği içindir ki Selçuklu Devleti, İmparatorluk olarak anılır. Tarihsel açıdan ülkeler isimlerini o devleti kuran kişinin adı ya da yörenin ismi ile almaktalar.
Selçuklu Develeti 119 yıl yaşamış, daha sonra parçalanmış. Selçuklu Devleti zamanında Anadolu’da mutlu yaşam yaşadıklarına inanmaktayım. İç hesaplaşmayla yıkılan Selçuklu Devleti’nin yerine Anadolu’da hakim olan devletin adı, kurucusunun adı ile anılmakta. Kayı boyundan Osman Gazi beyin kurduğu Devletin adı Osmanlı Devleti olarak tarih kitaplarına geçmektedir. Devlet-i Aliye-yi Osmaniy-e olarak anımsanır.
600 yıl Anadoluda egemenlik sağlayan Osmanlı Devleti yıpranıp döküldüğünde ortaya çıkan yeni Devletin adı bir ulusun adıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bu devletin temel değerleri yasasına ve atasına saygılı olmak ve onlara sımsıkı sarılmaktır.
Bu günlerde Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti gibi Anadolu topraklarında imtiyazlı "Devlet-i Aliyey-i Recebiy-e’’ ya da "Recepli Devleti" çizilmeye başlanmasını izlemek bizleri derinden yaralamaktadır. Saygı gösterdiğimiz her kurumun dalları budanmakta, ortada mecburen bir tek Recep adres gösterilmekte diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.