|
6 da haftayım 12 biter ama Metin'e orta sahayı geçmek yasakKategori: Çağın Abi ile Aspor | 6 Yorum | Yazan: Ahmet Çağın | 01 Aralık 2011 09:09:32 Formamız vardı, zaman zaman Karslı Hasan amacanın bahçesine kaçan topumuzda, ama illahi o İslam Çuphi'nin deyimiyle meşin yuvarlağa gerçek bir futbol topuna dokunmanın hayaline kapılmıştık bir kere. Tuzluçayır Kırtasyesi'nin vitrininde tek bir futbol topu vardı. Fiyatı 52 lira 50 kuruştu. O top vitrinde ne kadar durdu bilmiyorum.
Ziya Arslan, İsmail Koç, Uğur Kamil Çelik, Hüseyin İlkılıç, Büyük Ali , Küçük Ali, Ahmet Çağın, Dede Sarı, Arif Kaplan, Vedat Ceylan, Yüksel Dağdevir, Gökhan (Ese)Sarı, İbrahim İlbeyi, Engin(Çavuş) Sarı’dan oluşan 8-11 arası arkadaşlarla ilk ortaklığımızı kurup aramızda para toplayıp kırtasiyeden o topu almaya karar verdik. Futbol topunun kırtasiyede ne işi var demeyin, o günlerde Ankara’da spor mağazaları sayılıydı. İlk kurduğumuz ortaklıktaki çocukluk arkadaşlarım arasında o kadar ilginç kişilikler vardı ki, örneğin Ziya! Pembe burmalı kazağı, yeşil kadife pantolonu ve lastik ayakabıları ile iki elini cebine sokup yürürken zaten kısa olan boyu üçte bir oranında daha kısalırdı. İlginç bir yüz ifadesi vardı. Düz, sarıya çalan saçları, ela gri arası bazen donuk bakan gözleriyle hep aklımdadır. Çenesi hiç durmazdı aynı şeyleri yinelemekte, kendine eğlence çıkarmakta üstüne yoktu. Topa vurur hemen yere düşerdi. Çabuk yorulur, sık sık kaleye geçerdi maç sırasında. Çalım atarken bir elini rakibinin karnına koyar ağır hareketlerde rakibini geçmeye çalışır, çoğu kez başarılı olamaz topu kaptırır, sinirlenip topu kapan arkadaşına tekmeyi savurudu. Ziya, zayıf, çelimsiz ama sevimli bir çocuktu. Hareketleri bir ihtiyar gibi yavaş olsa da çenesi maç boyunca durmazdı. Mahalle takımının seçimi, maçların ayarlanması, arkadaşlar arasında kavgaların çıkarılmasında hep payı olurdu. Mahalleye ilk taşındığımızda İsmail’le giriştiğimiz kavganın senaryosunu anında yazmıştı. Eve gidiyordum, İsmail’lerin evinin bahçesinden beni göstererek seslenmişti. İsmail, şu bebe bizim mahaleye kafa tutuyormuş. 10 yaşında varım yokum ama bırakıp gitmeyi de kendime yedirmedim. İsmail’i hiç tanımıyorum. Ziya’nın dolduruşu ile tutuştuk bir kavgaya. Derken İsmail’in Abisi, ablam ve anneler de kavgaya dahil oldu. Tek eğlencesi radyo dinlemek olan mahaleye hatırı sayılır bir sokak tiyatrosu izletip evlerimize gittik. İşin garip tarafı Ziya ne bir yumruk yemiş ne de kavga sonrası adından sözedilmişti. Elbette, sonraları İsmail en iyi arkadaşlarımdan biri oldu, tıpkı şimdi olduğu gibi. İlerde sizlerle de paylaşağım İsmail ve Uğur’la olan anılarım hep taze kaldı. Bu haftaki yazmın kahramanı Ziya ve ortak olarak alınacak topun hikayesine dönelim. Ziya yanına kimi zaman İsmail’i kimi zaman başka arkadaşları alır, ev ev dolaşıp top için para toplar, herkese ne kadar para toplandığını söylerdi. Aslında Ziya’nın mahallede bu kadar aktif ve söz sahibi olmasının en büyük nedeni iki büyük abisi olmasıydı. Ziya’nın abilerinden Hazım Abi hepimizin sevip saydığı, örnek aldığı, son derce olgun bir insandı. Müfit ise Hazım abiden çok Ziya’ya benzeyen hırçın bir insandı. Nerede ne yapacagı pek belli olmazdı. Hazım gibi efendi bir abisi olmasına karşın, daha çok kabadayılığa özenirdi. Ziya’ yı da onun kavgacılığı cesaretlendirirdi. Sarı-kırmızı topun parasını toplamak kaç hafta sürdü bilmiyorum ama 25 yada 50 kuruş olan harçlığımızdan o parayı toplamak hayli zamanımızı aldı. Bizim okul sabahçı, öglenci ve akşamcı olmak üzere üç postaydı okulda yemek yemezdik. Ama cebimizde bir simit ya da gazoz parası olması bizi hayli mutlu ederdi. Yani simitlerden, gazozlardan fedakarlık ederek alacaktık bu topu. Topu alacak parayı toplarken, Ziya’nın önerisi ile bir kural koymuştuk. Büyükleri topla oynatmayacaktık! Büyükler kim mi? Bizim guruptan iki üç yaş büyük olanlar. Sürekli topladıgımız parayı konuşuyor, arada bir gidip top hala vitrinde mi diye kırtasiyeyi kontrol ediyorduk. Parayı topladık ve topu aldık. İlk defa kendimize ait olan, gerçek bir futbol topuna dokunmanın heycanını yaşıyorduk. Daha fazla harçlığı olabilen arkadaşlar daha özverili davranmış topun alınması için daha fazla para katmışlardı. Örneğin, Ziya 11 lira 25 kuruşla topun en büyük hissedarı olmuştu.Topu aldığımız ilk gün mü ya da ikinci gün mü bilemiyorum, maç yapacak arkadaşların gelmesini beklerken şut atıp paslaşıyorduk. Korktuğumuz başımıza geldi. Galiba Cuma Abi, yanında bir iki arkaşla bize katıldılar. Bize göre büyükler ama aslında onlar da çocuktular. Onlar topa dokunur dokunmaz Ziya hemen tepkisini gösterdi. Oynamıyorum. Biz bu topu alırkan kural koyduk büyükler oynamayacak dedik. Mademki kural çiğnedi anlaşma bozuldu.Ben çıkıyorum. Hem de hissemi istiyorum, topun 11 lira 25 kuruş kadarını kesip bana verin!!! Ziya’nın büyüklere olan gıcığı bunla sınırlı kalsa iyi. Çevre mahallelerde çok sayıda takım vardı ve hepsine birer ad vermiştik. Karşı Mahalle, Aşağı Mahalle, Karşı Yaka... Tokatlılar, Sivaslılar, Erzurumlular... Haldunların, Turgutların, yok Kemallerin Takımı... Kemallerle maç alırdık. Maçın yeri belirlenir. 6 haftayım 12 biter denir ve... Ziya hemen atılır, o meşhur koşulunu koyardı. Metin Orta sahayı geçemez. Metin o yılarda bizlerden bir iki yaş daha büyük olduğu için daha yapılıydı, topa daha düzgün daha sert vururdu. Bütün bir maç oynayacak enerjisi olmayan Ziya, maçın büyük bölümünde kalede kalır, Metin’in şutlarından korktuğu için Kemallerle maç alınca Metin orta sahayı geçmeyecek koşulu koyardı. Metin ve Kemal her maç öncesi bu koşulu kabul ederler, Metin defans başlar bir süre sonra boş bulunup topla orta sahayı geçince Ziya zılgıdı koparırdı. Oynamıyorum Metin orta sahayı geçti. Kaleyi bırakır giderdi. Ya maç biter ya da Metin yine Ziya’nın göz hapsinde defansa çekilirdi. Ziya’nın karşı takımın oyuncusuna müdahalesi sadece Metin’in şutlarından korktuğu içindi. Günümüzde karşı takım oyuncularına saha içinde, neler yapıp yapmayacaklarına dair kirli pazarlıklar yapmak, teklifler götürmek herkesi aldatmak ne yazık ki Ziya’nın müdahalesi kadar masum değil. Seyran Bağları, Samanlık Bağları ve Gazi Çiftliği’nden, sesleri hala kulaklarımda yankılanan tüm arkadaşlarımın anısına bu yazımı çok sevdiğim bir sözle noktalamak istiyorum. Kardeşler zorunlu arkadaşlardır. Arkadaşlarsa seçilmiş kardeşler....
YorumlarAhmet cagin
{ 02 Ağustos 2012 08:32:51 }
Sevgili Arif
Baslarken bu kadar detaya inmeyi planlamamistim. Forma konusunu aslinda yazdim ve siraya koydum o yazilarin birinde saniyorum senle ilgili de bir bolum var ancak henuz yayinlanmadi. Arif KAPLAN
{ 25 Temmuz 2012 12:47:25 }
Sevgili Ahmet,o günleri ne güzel anlatmışsın.Forma alma maceramız da iiginç olabilir.Devamını bekliyoruz.
gülşen altan
{ 18 Aralık 2011 10:20:43 }
o mahallede yaşayan ve anlatılan kişilerin çoğunu tanıdığım eski günleri daima özleyen ve anımsayan biri olarak çok hoşuma gitti.Başarılarınızın ve anılarınızın devamını dilerim.
aynur gökkaya çağın
{ 06 Aralık 2011 21:28:07 }
Zaman zaman geçmişe dönmekte çok zevk veriyor insana bu yazıları okurken oldugu gibi. Eline sağlık abim.
ismail koc
{ 03 Aralık 2011 12:54:27 }
selamlar Ahmat gerckten harikasin,o günleri bana yasattigin icin
aykut yazgan
{ 01 Aralık 2011 20:02:39 }
uzun zamandıe bu kadar güzel, bu kadar cana yakın, bu kadar gülümseyen bir yazı oumadım.
Diğer Sayfalar: 1. sağol....
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|