Bahçenin kapısını kapatırken yanına yaklaşan danışmanı sıkılarak "Sayın Hanım ağa, yakın gelecekte orta bahçe ısınacak, isterseniz Gül'ü buraya çağıralım ne dersiniz?" diye bir soru yöneltti, adanın tek taçlı Hanım Ağa'sına. Hanım Ağa bunca senedir sarayında kimlerle bir araya geldi, sayısını bile bilmemekteydi. Bir çoğunun bu dünyaya veda edip gitmelerinden bu yana neredeyse yarım asır olmuştu, fakat kendisinin bu dünyaya çıpa attığını görmekteyiz. Malikaneye gelenlerin kimileri ikinci Dünya savaşında isim yapmış komutan, kimileri beyaz perdenin bile tamamen unuttuğu bir film aktörü idi.
Hayatlarının bir dönemi bittikten sonra, yeni bir döneminde ülkeyi perde arkasından yönetenlerin kararı ile seçilen bu insanlar, toplum gözünde bir karakter olarak temayüz ederler. Bu ülkenin sembolik Başkanı olarak seçilmekte olduğunu bütün dünya bilmektedir. Başkan olarak seçilen karakterin ülkedeki siyaseti ve yürütmedeki uygulamayı idareden ziyade, önüne konan yemeği yemek mecburiyetinde olduklarını yıllardır takip etmekteyiz. Bu başkanların görevlerinden bir tanesi de uzak mesafelere sıçrama tahtası olarak kullandığı ada ile dirsek temasının kaybolmaması için adanın sembolik hakimi Hanım Ağa’ yı ziyaret etmektir.
Batının kültür anlayışının bir parçası olarak yapılan bu ziyaretlerde gündem, genelde aynı dili konuşan iki ülke olarak yakın gelecekte atılması gereken adımların tayinini içerir. Hanım Ağanın eşi, asil olmadığından, Ağa’nın her dediğini emir kabul eder ve Hanım Ağanın hep bir adım arkasından takip eder.
21 Nisan 1926`da Londra’da doğan Hanım Ağanın babası VI.George’un vefatından sonra, 6 Şubat 1952`de tahta geçtiğini gazetelerden takip etmiştik . 2 Haziran 1953 tarihinde muhteşem bir törenle taç giymesini gazetelerde okumuştuk. Hatta o tarihlerde sinemalarda film oynamadan evvel, ayın olaylarını kapsayan bir kaç dakikalık haber içerikli oynatılan filmde, taç giyme töreninin detaylı verilmiş olduğunu bu gün gibi hatırlamaktayım.
Hanım Ağa’ya ağır ağır yaklaşır uzun boylu gözlüklü Vekilharç David Cameron ‘’Arka bahçenin ortası ısınmakta, ne yap yap Gül’ü davet et, biraz nişan mişan verelim’’ der. Thames nehri kıyısında bulunan, Down Street 10 numaralı evinden gelerek konu hakkında Hanım Ağa’yı ziyaret eden Vekilharç Cameron bu daveti çok ister. Ne de olsa asırlarca yaptıkları gibi ateşi kendi eli ile değil maşa ile tutulması gerektiğini bilmektedirler. En önemlisi orta bahçede ısınan havadan faydalanmak gerekir, diye düşünmektedir.
Davet etmek için zaman çok iyi seçilir. Zaten ısınan yanlız hava değildir, arka bahçenin suları da ısınmaya başlamıştır. Bütün koruma askerlerinin potinleri cilalanır, yakaları ütülenir, hatta yeni eldivenler bile alınır. Cumhur özel bir uçakla adaya hareket eder. Uçakta kimler yok ki! Muhtarın bebesi bile eşi ile orada. Böyle bir fırsat iki defa ele geçmez diyerek eşi ile ada yolculuğuna o da katılır. Sadece Cumhur`un eşinin 35 bavulu sıkıntı yaratır amma yapılacak başka bir şey yoktur. Ne de olsa Cumhur`un eşidir, başa gelen çekilir.
Ertesi gün sarayın bahçe kapısında karşılanması için eşini sarıp, sarmalayıp sol eline çantasını vererek Hanım Ağa’nın karşısına çıkaran bizim Cumhur eşinin ayağındaki topuklu ayakkabıya, kapıda nöbet tutan Saray Mufızlarının gözleri takılır. Göz ucu ile bakmaktan kendilerini alamazlar. Hele Hanım Ağa, sarmalanan Cumhur`un eşinin ayağındaki yüksek ökçeli ayakkabılarına, gözleri yuvalarından çıkarcasına bakar.
Hanım Ağa`nın eşi asker kökenli olduğundan, başını yana çevirip, gözünün kenarından bakarak hafif tebessüm eder. Aslında kahkaha ile gülmemek için kendisini zor tutar. Genel ‘’Sadakat Nişanı’’ felsefesinden bir nişanı, Cunmhur’a bağlayıp İzmir marşıyla geldiği saraydan Mehter marşı ile uğurlanırlar. Hanım Ağanın çantası sol elindedir.
‘’Eyvah’’ dedim, kendi kendime ‘’Bayram değil, seyran değil Hanım Ağa bizim Cumhur’u niye öptü’’ diyerek çok korktum. Hanım Ağa bu güne kadar kimi öptüyse ya o kişi gidici olmakta, yahut da ülke karışmakta. Tarih boyunca ülkemdeki her karışıklıkta bu adanın parmağı olduğundan korkum bir kat daha artmakta. Şimdi ister misin Hanım Ağa Vekilharç Cameron’u göndersin, ‘’Cumhur’unuza Sadakat Nışanı verdik, artık şu Suriye’yi bizim adımıza halledin’’ direktifleri ile isteklerini sunsun diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.