A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Diktatör

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 8 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 22 Kasım 2011 11:04:21

Son günlerde Türkiye'de Atatürk diktatör müydü, değil miydi tartışmaları sürüp gidiyor. Gerek Atatürk'ün diktatör olduğunu ileri sürenler, gerekse bunu Atatürk'e hakaret kabul edip savunmaya geçenler ne yazık ki entellektüel dürüstlükten uzak davranıyorlar. Atatürk'e diktatör diyenler bunu söylemekle Atatürk'ü aşağılayıp getirdiği reformları küçümseyerek, giderek bunları yıkma heveslerini, batı mandacılığı çerçevesinde Arap hayranlığına dayalı bir şeriat rejimi özlemini bu aşağılamanın arkasına gizliyorlar.

Bunu sezen ve bu heyulaya karşı çıkanlar ise Atatürk’ün diktatör olmadığını savunuyorlar.

Diktatör sözcüğünün kaynağı Lâtince. “Söylemek” sözcüğünden kaynaklanıyor. “Sekretere bir mektup dikte etmek” tümcesinde bu anlam yatıyor. Diktatör sözcüğü ise ilk kez Romalılar döneminde kullanılmış. Kendisine geçici olarak mutlak güç verilmiş bir yargıç anlamında kullanılmış. Otokrat, despot, tiran sözcükleri de benzer anlamlar taşıyor. Otokrat sözcüğü eski Yunancadan gelme ve “kendi başına yöneten” anlamı var. Yine eski Yunancadan gelme “despot”, evin efendisi demek. Orta çağda Avrupa prensleri kendilerine despot derlermiş, modern Yunancada piskoposlara despot deniyor. Eski Yunancadan kaynaklanan “tiran” sözcüğü de mutlak güce sahip yönetici demek.

Şimdi Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdiği reformlara bakalım: Şeriat ve mecelle yerine medeni kanunun getirilmesi, saltanatın ve daha sonra hilâfetin kaldırılması, Cumhuriyetin kurulması ve “kulluk”, “tebalık” yerine “vatandaşlık” kavramının getirilmesi, laiklik ilkesi ile din ve devlet işlerinin ayrılması, Arap harfleri ve takvimi yerine Latin harfleri ve milâdi takvimin, ezana dayalı saat yerine 24 saatlik gün biriminin  getirilmesi, arşın, endaze; okka, dirhem gibi ölçüler yerine metrik sistemin getirilmesi, gerek vatandaşlık hakları  olarak, gerekse miras konusunda kadın ve erkek eşitliği, ekonomik bağımsızlık ve devlet eliyle sanayileşme, kıyafet reformu, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması, şeyh, derviş, mürid, dede gibi ünvanların yasaklanması… Liste uzayıp gider.

Bırakın üniversite eğitimi görmüş olanları, lise mezunlarının bile parmakla sayılabileceği, 1923’te (Arap harfleriyle) okuma yazma oranının yüzde 2,5 olduğu bir Türkiye düşünün. 1927 nüfus sayımına göre Türkiye’deki yetişkin nüfusun (7 yaş ve üzeri) % 10,5’i okuma yazma biliyor. Bu oran erkeklerde %17,4 iken kadınlarda %4,6.

Şeriatçı kesim özellikle laikliği, Arap hayranlığının terk edilmesini oldum olası içine sindirememiştir. O günlerde de Mustafa Kemal’e bu konularda az muhalefet yoktu elbette.  Şimdi, şapkamızı,(veya fesimizi ya da sarığımızı) önümüze koyup bir düşünelim. Mustafa Kemal (1934’te Atatürk olmadan önce) yukarıda saydığımız reformların hangi birini demokratik yollarla yapabilirdi? Evet, 1920’de TBMM’ni kurmuştur ama bu meclis üyeleri kimlerdir? Farklı dünya görüşleri de olsa, bağımsızlık mücadelesini destekleyen kişiler. 11 Ağustos 1923’te, yâni Cumhuriyetin ilânından 79 gün önce ikinci TBMM toplanmıştır. Buradaki “mebusan” büyük çoğunluğu cehalet içinde ve hurafelerle yaşamını geçiren Anadolu halkının görüşlerini mi temsil etmektedirler, yoksa Mustafa Kemal Atatürk’ün tasarladığı reformlara ters düşmeyecek kişiler midir? 62 vilâyeti temsil eden 333 milletvekili tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisi üyesidir. Ve CHP’nin ilkeleri 6 okla belirlenmiştir. Bu mecliste Mustafa Kemal’e muhalif sesler zaman zaman elbette yükselmiştir ancak Mustafa Kemal, Çanakkale kahramanı, Kurtuluş savaşı kahramanı, “vatanı düşmandan kurtaran” kahraman olarak ağırlığını koyduğunda istediklerini (belki toprak reformu gibi önemli bir iki istisna dışında) gerçekleştirebilmiştir.

Yukarıda saydığımız reformlar o günlerde söz gelişi halk oyuna sunulsaydı, hangi birisi gerçekleşebilirdi? Bu çerçeveden baktığımızda Mustafa Kemal Atatürk otokrat, despot veya tiran değildi ama diktatördü. Yâni Türkçesi, “dediği dedik”ti. Bunu dinciler, şeriat özlemcileri, üniter devleti parçalama heveslileri gibi eleştiri anlamında söylemiyorum. İyi ki de diktatördü, iyi ki de bu reformları yaptı. Atatürk bu konumunu alçak gönüllülükle şöyle tanımlamış: “Milletimiz beni bir hizmetim geçtiği için bir aile büyüğü olarak görüyor ve sayıyor. Bizde aile büyüğü çok önemlidir. Benim gücüm işte budur.”

“Modernleşen Türkiye’nin Tarihi” isimli kitabın yazarı Eric-Jan Zürcher şöyle diyor:

“Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda Atatürk ve Türkiye; Batı’da alabildiğine olumlu bir imaja sahipti. Bunun nedeni dönemin tüm büyük siyasi akımlarının, Atatürk’te bir şeyler bulmasıydı. Avrupa solu için Atatürk, ‘sömürgecilik ve emperyalizmle mücadelenin’ simgesiydi. Avrupalı ve Amerikalı liberaller için; onun ‘laiklik’, ‘sanayileşme’, ‘kadın hakları’ gibi öncü fikirleri takdire şayandı. Dönemin yükselen faşizm sevdalıları ise, Kemal’de meraklı oldukları ‘güçlü adam’ simgesini bulmaktaydılar. Atatürk bu nedenle 20’ler ve 30’larda; hem antiemperyalist solun, hem merkezde modernlik yanlısı liberallerin ve hem de radikal sağın kahramanına dönüşmüştü...”

“Atatürk’ün 10. yıl nutuk konuşması çok fazla şey anlatır. Düşünün ki 1933’teyiz. Karşımızda askeri bir lider var. Tam anlamıyla bir diktatör. Ama aynı tarihlerde İtalya’da iktidarda Mussolini var. Almanya’da da Hitler iktidara geliyor. Atatürk’ün bu konjonktürde yaptığı konuşmaya baktığınızda, kendisinin -Mussolini ve Hitler gibi!- askeri zaferler ve yayılmacılıktan bahsetmediğini görürsünüz. Atatürk’ün ’33 konuşmasındaki ana meselesi, yalnız ‘modernleşme’, ‘medenileşme’ ve ‘bilimselleşme’dir. Atatürk sadece, ‘uygarlaşmalıyız. Bunun tek yolu bilimdir’ demektedir. Bu, Mustafa Kemal’i ayırdeden olağanüstü farktır!”

Evet, Atatürk böyle bir diktatördü.

Ne yazık ki Atatürk’ün reformlarına gönülden bağlı olduğundan kuşku duymadığım bazı yazarlar Atatürk’ün diktatör olmadığını savunarak Atatürk düşmanlarının oyununa geliyorlar. Bunlardan birisi Bekir Coşkun. Atatürk’ün ölüm yıldönümünde  şöyle yazmış:

“Atatürk Diktatördü!.. Onun için damadına kalkıp devletin parası ile gazete televizyon grubu aldı da kimse sesini çıkartamadı...”

Evet Bekir Coşkun, Atatürk bunları yapmadı ama diktatördü, iyi bir diktatör.

“Atatürk diktatördü!.. O yıllarda Almanya ve Avusturya’dan kaçan tam 142 bilim adamı, birçok Batı ülkesi dururken Türkiye’ye gelip ilimlerini sürdürebilmişlerdi...”

Evet Bekir Coşkun, Atatürk bunları yapan bir diktatördü, iyi bir diktatör.

“…daha on gün önce “bilim özgürlüğü yok edildi” diye 50 bilim adamımız TÜBA’dan istifa etti, senin ileri demokratın elinden... Gazetelerde yazamadılar, televizyonlarda söyleyemediler bile korkularından...”

Bunların hepsi doğru Bekir Coşkun, ama İstiklâl Mahkemeleri vardı ve Uğur Mumcu'ya göre bu kurumlar ‘mahkeme değil, savaş ve ihtilâl gibi özel durumlarda isyancı, bozguncu ve karşı devrimcilerin yargılandığı anti-demokratik infaz kurulları’ idi. Atatürk karşı devrimcileri yargılatıp yaklaşık 2000 kişiyi astıran bir diktatördü, Türkiye’nin kurtuluşu için bunu yapmak zorunda kalan bir diktatör.

“Bugün 10 Kasım... Hayatta olmayan, silinmek istenen, hakaret edilen, artık hiçbir yaptırım gücü bulunmayan “diktatör” için bir millet sokaklara dökülüp onu özlemle, saygıyla, minnetle anacak... Onun için ağlayanları göreceksin... İstersen herhangi bir köy kahvesine girip ona bir laf söyle, başına geleni göreceksin... Senin “Atatürk diktatördü” diyerek yalakalık yaptığın, altmış koruma arasında sokağa çıkamazken...”

Evet, çok doğru Bekir Coşkun, Atatürk iyi bir diktatördü, sevilen bir diktatör.

Sanırım bu, bizim ezelî hastalıklarımızdan birisi. İnsanları ilâhlaştırmayı sevdiğimizden onların da insan olduklarını göz ardı ederiz hep, kötü söz söyletmemek bir yana eleştirilmelerini bile kabul etmeyiz. Bugün bir İngilize Churchill’in ayyaş ve alkolik olduğunu, Çanakkale rezaletinden onun sorumlu olduğunu söyleyin. “Haklısınız ama…” deyip yaptığı olumlu şeyleri de sıralar. Bir Rusa Çaykovski’nin eşcinsel olduğundan söz edin, “ne olmuş yâni” gibisinden omuz silker. Bu onun dünyanın en iyi bestecilerinden olmasından bir dirhem birşey eksiltmez. Ama kalkın Atatürk'ün diktatör olduğunu söyleyin, ya da Sayın Muhammed’in 9 yaşında bir çocuğu karı olarak aldığından dem vurun, bir o yandan, bir bu yandan başınıza taş yağar.

“Ah Atatürk ah!” deyip Anıt Kabir’i neredeyse yatır haline getiririz, Atatürk’ün düşüncelerini, ilkelerini, hedeflerini anlayıp benimsemek, daha ileri götürmek yerine her köşe başına heykellerini, her resmî odaya resimlerini koyarız, sonra da bir Atatürk daha gelsin diye ellerimizi göğe açıp Mesih bekleyen andavallı Hıristiyanlar gibi bekler dururuz. Oysa yapılması gereken Atatürk diktatör müydü değil miydi tartışması değil, Atatürk’ün reformlarına karşı çıkanlarla, takvimi 1400 yıl öncesine götürmek isteyenlerle nasıl mücadele edileceği, yüzde 49 destekle başa gelen ABD taşeronu neo-liberal bir iktidarla nasıl bağımsızlık için, akılcı düşünce için emekçiler için mücadele edileceğidir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 9.8 / 5 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

erdogan dalbudak { 29 Ağustos 2013 19:43:46 }
bilgilendirici ve tatmin edici bir makale tesekkur ederim,

m.doruk'un yorumundaki bazi cumlelerini anlamakta zorluk cektim hatta anlamadim, yaygin bi reflex oldugunu dusundugum icin;

Ataturk'un politikalarina duzeyli elestiriyi kabul etmemekle, din haline getirdiniz,yapmaya clistiginiz felsefede karmasaya dusmeseydiniz, bir ideolojinizin oldugunu anlardik,
2011'in insan haklari penceresinden bakarsak, Ataturk'un devrimlerinin devrimci niteligi tartisilir.
topluma kendini yonetmeyi ogretmek -ne demekse- sozu ile, ve okuma yazma orani ile fikrinizi destekleyerek, ataturk devrimlerinin bilincli bir kitleden, sosyal altyapidan yoksun oldugunu kabul ediyorsunuz sanirsam.
Ataturk ilkeleri 20'lerden bakildiginda anlamlidir bence; aksi halde 2011'den bakildiginda ayni zamanda laik,devrimci,devletci,milliyetci vs olmayi algilayamiyorum.

Hayatinizin hic bir doneminde laikligin ; hem musluman olmak, hem raki icmek olduguna inanan insanlarla karsilasmadinizmi ? yoksa genel itibari ile oyle mi empoze edildi laiklik?

Bizim Cumhuriyetimiz var demek yeterli mi sizce. Ben omru hayatimda gormedim ! siz ? Turkiye ne zaman somurulmedi ? veya Turkiyenin nezaman bagimsizlik sorunu olmadi ? yoksa benden mi gizleniyor.

Her platformu, tartismasiz , soru isaretsiz bir Ataturkculuk'le kesip atmak, ilahlastirmak Turkiyenin basilica somurulme ve halkina eziyet edilme sebebidir
Gun Gencer { 20 Mart 2012 07:49:59 }
Sayın Şimşir yanlış hatırlamıyorsam Avustralya'da büyükelçilik yaptığı dönemde Broken Hill'de masum insanları öldüren iki Afganlı katili kahraman ilan edip heykellerini dikmek isteyen zattır. Gerçeklerin tamamını değil, yalnızca bir bölümünü görmek, sanırım yalnızca Sayın Şimşir'e özgü değil. Yazının tamamını açık kafayla okuyan her kişinin anlayabileceği gibi ben ne Atatürk'ün yaptıklarını küçümsüyorum ne de karşı çıkıyorum. Ama İngilizcede "calling a spade a spade" sözü aklıma geliyor. Atatürk diktatör değildi diyerek Atatürk'ün ve onun yaptıklarının karşıtlarına "bakın nasıl körü körüne savunuyorlar, ilahlaştırıyorlar" deme olanağı tanımak kime yarar diye sorsak olmaz mı? Sayın Şimşir'in dediği gibi ben de daha yazının ilk paragrafında Atatürk'e "maksatlı" olarak diktatör diyenlerden söz ediyorum. Ama kendi kafasına uymayan herkesi "maksatlı" olarak yaftalamak ta bizlere özgü bir alışkanlık olsa gerek.
Bilal Simsir { 10 Mart 2012 01:41:01 }
Turkiye cumhuriyeti devletinin kurulusu,bagimsizligi,geleceg ve istikrarli bir cizgide kendi oz kaynaklari ile ayaklarinin uzerinde durmasi icin, icerideki yobaz takiminin her turlu muhalefetine ragmen azimle ve inancla buyuk bir mucadele veren bu degerli buyugumuzu ben buradan tekrar saygi ile anarken maksatli olarak ona yapilmis olan yakistirmalari siddetle kiniyorum.
aykut yazgan { 24 Şubat 2012 07:48:12 }
müsadenizle size bir hikaye anlatayım.
daha doğrusu doğruluğu kanıtlanmamış, ama bir okadar da gerçekçi bir anekdot:
gazi kürsüye çıkar ve o günlerde mutlaka milletin hayırı için meclisten geçmesi gereken bir kanun layihasını (anladınız herhalde...) okur ve gerekçelerini anlatır. kürsüden iner. meclis başkanı layihayı milletvekillerinin oylarına sunar. bir takımları el kaldırmazken diğer bir takımları mütereddit ve ürkek parmak kaldırır. gazi yeniden kürsüye çıkar:
- indirin indirin.. anlamadınız.. ben size bir daha anlatayım...

asırlarca delicesine ve şuursuzca akıp gitmiş, horlanmış, ezilmiş, nahak yere padişah ve avanesinin ganimet tutkuları yüzünden savaş alanlarında telef olmuş, uygarlıktan ve rahatlık ve mutluluktan zerrece nasibini alamamış bir ulusu, artık her ne bahasına olursa olsun aydınlığa ve refaha çıkartmaya azmetmiş bir önderin, bir güzel adamın bu bibaht ulusun vekillerine bile laf anlatamaması ve yeniden kürsüye çıkıp sabırla yeniden, yeniden anlatması, diktatörlüğün değil, bir azmin bir tutkunun nişanesidir..
Eflatun Acaroglu { 22 Şubat 2012 06:42:36 }
sn G.Gencer diktarun tanimini yaptigi, dunya diktatorlerinden (1933) ornekler verdigi halde yine de M.Kemal diktatordu ama Hitler mussolini gibi degildi filan gibi sozlerini anlamak guc. Dikatorlugun kisiye gore kac turlu anlami (!) varsa onun dokumunu de yapmaliydi.
Gun Gencer { 27 Kasım 2011 01:28:41 }
Ne yazık ki o denli çabasına karşın, Atatürk'ün ve ardından gelenlerin okuduğunu önyargısız kavramayı, anlamayı öğretemediklerinin kanıtı her köşe başında karşımıza çıkmakta. Atatürk'ün öncü ve güçlü bir lider olmadığını mı savunuyorum? Atatürk'e saldıranlar arasında ard niyetleri olanlar olduğunu söylemiyor muyum? Atatürk gibi büyük ve öncü bir diktatörü bilinçsizce savunanlar onun getirmeye çabaladığı uygar ve rasyonel düşünceye en büyük haksızlığı etmiyor, ard niyetlilerin eline koz vermiyorlar mı?
M.Doruk { 23 Kasım 2011 02:01:09 }
Ataturk Diktator degildi. Ataturk bir oncu ve guclu bir liderdi.
Oturup kalkip dua edin de "1927 nüfus sayımına göre Türkiye'deki yetişkin nüfusun (7 yaş ve üzeri) % 10,5'i okuma yazma biliyor" olan toplumla halk oylamasi yapin!!! Yazinin tum metne egemen olan ikilemi bu. 2011 yilinin insan haklari penceresinden bakarak 1920-30'lari yargilayin. Anadolu'nun bitmis-tukenmis insanlarinin sonsuz istencini disa vuran, en temel haklardan bile yoksun olan topluma kendini yonetmeyi ogretirken devriminizi yoldan cikartacaklara seyirci kalin; 2011 AKP'sinin yapmayi tasarladigi karsi-devrimi gerceklestirmis olurdunuz 1925'te ve Sn Gencer siz de bu yaziyi yazma olagani bulamazdiniz bu gun.
Birakin toplum ustu ortusune gizlenerek, hele o ilk paragrafla basliyan yazinin nereye gidecegi belli iken kirin kaleminizi o noktada: ATATURK guclu bir liderdi, diktator degil. Ataturk oyle guclu bir liderdi ki, caginin oteki liderlerine ornek oldu, Ataturk, yapisi nasil olursa olsun ulkeyi ilgilendiren her karari mecliste aldi, ALDIRDI; 1920 yillari demokrasisinin elverdigi olcude katilim sagliyarak.
Savas yillarinda bile meclisi askiya almak aklindan gecmedi. Bu konu cok yazildi, meclis arsivleri de acik. Dogru olan o kararlara bu gun de sahip cikmak, ama birinci kosul Ataturk'e sahip cikmak. Tabii ki tabulastirmadan; O'nun bu konudaki sozleri bile kendi basina bir anit gibidir. Mustafa Kemal Ataturk oncu ve guclu bir liderdi. Diktatorluk tartismasi yersiz diyerek yazinin basligini ve tamamini konuya ayirmak, gercekleri sanki kanitlama gibi bir bicem sergileme asil niyetleri gizlemeye yetmiyor; "Diktator"un halk dilinde iyi bir karsiligi yoktur, akla Mussolini, Hitler, Salazar, Franko gelir. Edim elestirildigi surece elestirmek tabii ki iyidir, kisisel elestiri yargilayici ve yaralayici oldugu icin zaten nesnelligini kaybeder gider.    Memet Doruk.
Sahin ozturk { 22 Kasım 2011 12:20:28 }
EVET SON GUNLERDE KEMALIS DIKTATORLUK.. COK YOGUN BIR SEKILDE ELE ALINIP SALDIRILAR OLDU.KALDIRIN KEMALIZMI BAKALIM ALTINDAN NELER CIKACAK.HILAFET'MI,SALTANAT'MI...24 ANAYASASI,ITTIHATCILARIN BASKIN GELDIGI BIR DONEM VE COGUNLUKTADIRLAR.VE BU ANAYASA'YIDA ITTIHATCI KAFALAR HAZIRLAR,ATATURK YANLIZLASIR ISTIFA ETMEYI DAHI DUSUNUR...GUNUMUZE KADAR BU ITTIHATCI KAFALARLA GELINIR..GUNUMUZDEKI ITTIHATCI KAFALAR SONUC.AKP=TOTOLITER=TEOKRATIK=SERIAT...
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git