Uzun zamandır düşünmekteyim. Yurdumda bir çok konu üzerinde mal ve hizmete yönelik kanun ve kararnameler değişmekte. Bir gün, bir bakıyorsunuz bir kanun çıkıyor, Türkiye'de bolca yetiştiği halde bir tarım ürünün ithalatı serbest kalıyor ve birileri tonlarla bu üründen ithal ediyor. Ertesi gün, yine bir kararname çıkıyor bu ürünün ithalatı yasaklanıyor. Bir günde alınan yetki ile bir kişi tonlarla bu tarım ürününü ellerindeki gemiciklerle Türkiye'ye ithal edip, yeni kurulan şirketlerini bir gecede inanılmaz cirolara eriştiriyorlar.
Sonra ver elini yeni bir gecelik başka bir kararname ile ithal edilecek başka malzemelere.
Bazen bir yandaş diye adlandırılan bir kimsenin gümrük kapılarına getirdiği bir başka madde için çıkarılan bir kararname ile bir gecede bir gümrük mevzuatı değişmekte, ve getirilen bu malzemeler bir gecede Türkiye’ye girmekte. Sonrası basit, bir gün sonra geri atılan bir adımla durum eski halini almakta.
Bir bakıyorsunuz bir gün kırmızı et fiyatlarında hızlı tırmanmaya fren yapılma adına, önceden belirlenen kurum ve kişiler ülkeler arası bir bağlantı ile değişik ırkta canlı hayvan bağlantıları yaparak, değişen mevzuattan faydalanıp, canlı hayvan ithal etmekte. Ülke içindeki besiciliğe güzel bir darbe vurarak et fiyatlarını indirirken ceplerini doldurmakta olduklarını düşünmekteyim. Bu da başka bir ithalat bilmecesi.
Kurban bayramları yaklaşırken temin edilen ithalat ayrıcalığı ile canlı hayvan ithalatçıları ithal ettikleri hayvanlarla yerli ırkın fiyatını düşürmekte. Doğuda zaten can çekişen besicilerin karşılaştığı ithalat ile rekabetin, doğu illerimizde meydana gelen depremle daha da zor bir duruma düşmüş olan besicilere, diğer yandan deprem adına bu yöreye kampanya ile yardım yapılmasındaki ikilemi anlamakta güçlük çekmekteyim. Bir taraftan insanlar sevdiklerini ve hayvanlarını kaybetmiş, diğer taraftan besliyerek ürettikleri büyükbaş hayvanlarını satmakta ithal hayvanlarla mücadele etmekteler, bu arada deprem yaşayan bölge için milyonlar toplanmakta. Bu nasıl bir düzendir ki anlamak mümkün değil.
Avrupa liglerinde mücadele eden takımlarımızın başarı elde etmesi için mevzuatımızdaki maddeler kapsamında futbol oynayan yaşlı yetenekli top koşturan oyuncular ithal edilmekte. Bunun bir yerde yerli sporcularımız için olumlu olduğunu düşünmekteyim. Onlarla beraber oynayan bir çok futbolcunun, onlar gibi oynayarak kendi tekniklerini geliştirdikleri muhakkak. Hatta sadece futbol oyuncularının dışında Basketbol ve voleybol oyuncuları ithal eden spor kulüplerinin ithal sporcu ile yurtdışı müsabakalarında başarı elde elmeleri, bizim de övünme vesilemiz olmakta. Bunu da özlediğimizi itiraf edebilirim. Hatta spor kulüpleri antrenör konusunda devamlı yurt dışından hoca ithal etmekteler, bunun kimi zaman yararını gördükleri de muhakkak.
Bir zamanlar spor kulüplerinin futbol maçlarında hakemlerin tarafsızlığı hakkında şüphe çıktığında, Türkiye’de oynanan maçlara yurt dışından hakem ithal ettiğimizi hatırlarım. Bu durum Orhan Şeref Apak zamanında yaygınlaşmış uygulama idi.
Universite yıllarımda, yakın bir tarihte yitirdiğimiz Rektör, değerli insan Kemal Kurdaş’ın da üniversiteye yabancı Profösör getirterek, eğitimin daha rahat yapılmasını sağlamayı hedeflediğini düşünmekteyim. Bir hocamız vardı ismi BİKİ, bize İntegral dersi verirdi. Türkiye’de bu dersi başka kimse veremez mi diye düşünürdüm, fakat Biki’ye hayrandım. O kadar güzel anlatırdı ki, hiç bir dersini kaçırmazdık. Bu da eğitimde ithalat olsa gerek.
Bu günlerde aklıma gelmiyor değil, mademki bazı konularda tereddüt yaşamaktayız, tarafsızlığın gri noktaları var, Türkiye’ye neden hakim ve savcı ithal etmiyoruz. Tıp Fakülteleri yeni mezun hekimlere Hipokrat yemini yaptırmakta. Hukuk fakültelerinden mezunlarına da ‘’Hammurabi ‘’ yemini ettirilse belki işe yarar diye aklımın köşesinden geçmiyor değil. Yargının çok talihsiz bir beyanatla ‘’kamu vicdanı’’ anlamı ile ‘’yaygara’’ kelimesinin manasını karıştırdığını düşünmekteyim. Bunların yerine, Hakimler ithal ederiz, veririz ellerine kanunları, bu çerçeveden dışarı çıkmıyacaksın deriz, yargıya salarız. Hani nasıl futbol maçlarını idare etmeye Hakem ithal etmiştik, tarafsızlık sağlamıştık, bu sefer Hakim ve Savcı ithal ederiz yine tarafsızlık sağlarız diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.