Elimin, kolumun ve kalemimin donduğunu hissediyorum. Bakıyorum bir sene evvel Cumhuriyetimizin Hakim ve Savcılarını eşkiyanın ayağına gönderen insanların bu gün hesap vermesi gerekmez mi diye bir sorunun cevabını aramaktayım. Bu arada Adamın biri de Makedonya`ya gidip Üsküp`de Atatürk ile ilgili bir geziye katılmakta.
Ne kadar acıdır ki genç Türkiye Cumhuriyetimizin bekçilerinden olan genç Asteğmen Kubilay’ın, Molla Derviş`in başını çektiği hareketle, ticaniler tarafından katledilmesini düzenleyen meczup uzantılarının, Atatürk ile ilgili toplantılara nedametlerini mi sunmaya gittiler diye düşünmekteyim.
Ülkemin çok önemli değerlerinden Türk Silahlı Kuvvetlerinin mümtaz subaylarının göz altında haftalarca delilsizlikten bekletilmesini, aylarca tutuklu olarak alıkoyulmalarını, elimiz kolumuz bağlı seyretmeye bilmem daha ne kadar tahammül edeceğiz.
Kendilerini etnik bir gurubun temsilcileri olarak tanıtan kişilerin ülkemin Kürt Halkının temsilci olmadığını bildiğimiz halde, PKK uzantılarını daha ne kadar ülkemin vergileri ile besliyeceğiz diye kendime sormaktayım. Güneydoğuda oluşan hadiselere bigane kalan ve 70 milyonu yasa boğan zihniyeti lanetlemekteyim. Ülkemdeki bir çok kurumu pasif hale getirdikten sonra şimdi ne ile övüneceklerini seyretmekteyim.
Somali`de ikbal arayan, Filistin ile İsrail arasındaki davada mahallenin kabadayılığına soyunan, Mısır halkına rejimleri konusunda telkinde bulunan, Libya’ daki duruma taşaron olarak hariçten gazel okuyanlar, yurdumda vatanı korurken hain insanların katlettikleri şehit evlatlarımıza utanmadan nasıl TALKIM vermeye kalkmaktadırlar.
1068 rakımlı tepeden ise bir devlet adamına hiç yakışmayan ‘’intikam’’ çığlıkları atılmakta. Bir ülkeyi idare etmeye çalışanlar, bir katliama çaresiz kalıyorsa, bunun hesabını da vermek mecburiyetinde olmaları gerekir. Siz hala bu ülkede ‘’Başörtüsü’’ ile uğraşın, kadınların etek ve pantolonları ile uğraşın, bunlarla meşgul olduğunuz müddet içinde memleketin iç savaşın eşiğine gittiğini göremezsiniz, çünki siz hala 50 santim bezle uğraşmaktasınız. Bu bezle ne örtülecek merak etmekteyim.
Yüreğim yanmakta, zaten ne zaman sonbahar gelse içimde bir sıkıntı olur, hani karabasanlar girer ya insanın bağrına, canın hiç bir şey istemez, işte bu günlerde aynen öyleyim. Çık diyor şeytan dağa, kur kendi kızanlarınla bir takım, ver elini Zap vadisi. Vadinin sonundaki dağları dinamitle indir aşağıya, tabii bir baraj hazırla. Meydana gelen baraj suyunu kontrol eden hakim bir mevkiden her dakika barajın üstünden sızmaya çalışan terör örgütünü, kızanlara bırak ne yaparlarsa yapsınlar.
Son on senedir Padişahın ülkeyi bir kaç beylerbeyliğine ayırdığı muhakkak. Rumeli Beylerbeyliğine Topbaş’ını koymasında sakınca oluşmamakta. Yaptıkları bazı işlerin olumlu olduğunu düşünmekteyim. Ülkemde Osmanlıdan kalma bahşiş konusundan, Genç Cumhuriyetimizde de vaz geçemediğimizi itiraf etmem gerekir. Bu nedenle tekke ve zaviyenin tasvip ettiği Rumeli Beylerbeyi’nin elinde olan işlerin dağıtılmasına pek itiraz edememekteyim.
Bir de Anadolu beylerbeyi tahsis edilmiş ve bunun başına Damat İbrahim konulmuştur. Onun da bu göreve gelmesi için Tekkeden icazet alındığı muhakkak. Damat İbrahim Anadolu Beylerbeyliğini Ankara’dan yönettiği için, zaman zaman Padişah’a yan bakmaktan geri kalmamakta. Ne de olsa başşehirde oturup, Anadolu Beylerbeyinin neler yaptığını Ankara’lı izlemekte, kendisine oy vermiyen semtleri, hizmet vermemekle cezalandırmakta. Bu da başka bir intikam duygusu olsa gerek.
Ülkemde bir de Diyarbakır Beylerbeyliği oluştu. Burada kırallığını ilan eden Osman Paşa, tıpkı Kahire’den İstanbula baş kaldıran Kavalalı Mehmet Ali Paşa gibi hareket etmektedir. Aslen Kavala kasabasında doğduğu söylense de, Gümüşhane’de doğduğu da iddia edilmektedir. Mehmet Ali Paşa’yı Mısır halkı Kavalalı olarak bilmezler, onu çok sevdikleri için, Mısır’a yaptıklarını hep övgüyle anarlar. Neresinden bakmak isterseniz bakın, Osmanlı için Mehmet Ali Paşa, Tıpkı Diyarbakır Beylerbeyi gibi isyancıdır.
Bu gerçeklerden hareketle haykırarak söylemekteyim ey ülkemin saygın insanları ne olur tepkinizi dile getirin, susmayın öyle diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.