Çok anlamlar yüklenen bir renktir mor.. Batı dünyasında asaletin ve ilahi inançların rengi olarak krallar ve din adamlarınca giyim ve süslemelerde çokça kullanılmış, feministlerce kadınların onuru, saygınlığı ve özsaygısını simgeleyen bir renk olarak benimsenmiş, yazar Alice Walker'in ünlü romanı "Mor Rengi"nde kadınların çile ve acılarını olduğu kadar yaşama tutunup ayağa kalkma güçlerini de anlatan bir renk olarak kullanılmıştır..
Zor bir renktir mor, eski günlerde mor kadın giysileri bazılarınca hafif meşreplikle eşdeğerde tutulurken, günümüzde günlük yaşamda kullanımı bir tür haddini bilmezlik, çığırtkan bir gösterişcilik gibi algılanabilir.
Mor rengin kadınlar açısından en sevdiğim kullanımını aşağıda çevirisini sunduğum şiiriyle İngiltere'li şair Jenny Joseph yapmıştır:
UYARI
Morlar giyeceğim yaşlandığımda,
Bana hiç yakışmayan, uyumsuz kırmızı şapkamla
Paramı içkiye, ipek eldivenlere, saten pabuçlara yatıracağım
Bir somun ekmek alacak meteliğim kalmasa da.
Yorulduysam kaldırımlara çökeceğim sıkılmaksızın
Çarsıda bedava verilen tadımlıkları silip süpürerek,
Tüm alarm zillerini çaldırıp
Bastonumu parmaklıklara çarparak yürüyecek
Ve yapmadıklarımın acısını çıkaracağım
Geçip giden gençlik günlerimde.
Jenny Joseph bu şiiri 1961 yılında, otuzbir yaşındayken, genç kuşağın o zamana kadar geçerli olmuş gelenek ve görenekleri sorgulamaya basladığı yıllarda yazmış, kadınları zincirleyen yaşam kurallarının bir gün, yaşlandıkları zaman bile olsa, kırılabileceğini anlatmaya çalışmıştı. Bu gün, Jenny Joseph'in 'Uyarı'sından yarım yüzyıl sonra, mor zamanlar ne kadar özgürlük getiriyor kadınlara?
Göründüğü kadarıyla çok değil.. Genel olarak hem Türkiye'li hem de Avusturalya'lı yaşıtlarım hala ailelerinin bakım sorumluları ve sorumlulukları çocuklarının çocuklarını da içine alacak kadar genişlemiş durumda. Mor giysiler, kırmızı şapkalar giyenler, giyebilenler yok denecek kadar az. Toplumlarsa yaşlı kadınların kendi gönüllerine göre, kendileri için yaşamaları, kendi isteklerine öncelik verebilmeleri konusunda hala katı ve acımasız.
Özellikle ellili yaşlardaki kadınlar için mor zamanlar zor zamanlar olacak gibi görünüyor.. Bu yaşlardaki kadınların bir yandan eşleri, çocuk ve torunlarıyla, diğer yandan yaşlanıp elden ayaktan düşmeye başlayan, fakat ilerleyen tıp sayesinde daha uzun yıllar yaşamaları beklenen yetmiş yaş üzeri anne babalarıyla ilgili sorumlulukları var. Bu iki taş arasına kıstırılmışlıktan ötürü toplumbilimcilerin 'sandöviç kuşağı' olarak tanımladığı bu kadınlar grubuna, devlet politikaları gittikçe daha fazla yükleniyor. Yetersiz ve pahalı kreşler tam gün torun bakımını kaçınılmaz hale getirirken, hastaneden erken çıkarma, ev hastanesi ve evde bakım gibi programlar çok hasta ve çok güçsüz yaşlıların bakımının çok önemli bir bölümünü artık aileye, yani ellili yaşlardaki kadınlara aktarıyor
Çoğu toplum kuruluşunda kadınların başkaları için yaşamaları beklentisi sürüp gidiyor. Kadınların, özellikle emeklilik yıllarındaki kadınların ,toplum derneklerini yaşatan sekreterlik, para bulma-toplama ve mutfak -temizlik işleri gibi işleri üstlenmeleri olağan. Ancak kısa bir süre önce öğrendiğime göre, Amerika'lı sanatçı Sue Ellen Cooper tarafından 1997 yılında kurulan Kırmızı Şapka Derneği (Red Hat Society) diğer derneklerin tam bir karşıtıymış. Bu derneğin 22 ülkedeki 32.550 grubunda toplanan 750 binden fazla kadın, mor elbiseleri ve kırmızı şapkalarıyla, yalnızca keyiflenmek amacıyla biraraya geliyorlarmış. Mor zamanların kadınları için denemeye değer mi dersiniz?