A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Yaşar Kemal - "Fırat Suyu Kan Akıyor"

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Deniz Günal | 09 Mayıs 2007 08:43:54

Bir Ada Hikayesinin ilk kitabı üzerine düşünmeye başladığımda aklıma ilk önce neden roman okuruyorum diye sormak geldi. Neden şiir, öykü, masal okuyorum? Bir dolu yanıt var kuşkusuz. Zaman geçirmek için. Eğlenmek için. Öğrenmek için. Yaşamı, kendimi tanımak için. Ama iş romana gelince bu soru daha bir ağırlık kazanıyor. Çünkü roman okumak, sürekli koşturduğumuz yaşamlarımızda bizden zaman ve bir o kadar da önemlisi adanmak istiyor.


Bir şiir kitabını ya da bir öykü kitabını okumak için hiç de zaman ayırmak gerekmez aslında. Onları günün her hangi bir anına, araya sıkıştırabiliriz. Ama romana gelince… Roman yalnızca zamanımızı değil, bizi de bizden bir süre çalar. Ama yalnızca iyi bir roman yapabilir bunu. Ve yalnizca iyi bir roman için yapmamız gerekir.

İyi bir roman nedir peki?

Bir soruyu yanıtlamadan başka bir soruyla çarpıştım birden. Neden Bir Ada Hikayesi”ni bu kadar beğendimi düşünüyordum, neden roman okuyorum, iyi bir roman nedir, ne yapar sorularina geldim.

Ama belki de bütün bu sorulara vereceğim yanıt aynı. Öyleyse yine başa dönüp, neden Bir Ada Hikayesi”ni bu kadar beğendim diye soracağım kendime.

Bir Ada Hikayesi’nin çok güzel bir dili var. Türkçe. Ama hem yalın, hem canlı, hem de yaşayan bir Türkçe. Kulağımı, Türkçe’nin kendi ezgisinden, tınısından ayrı düşerek tırmalayan sözcükler, sesler yok.

Yaşar Kemal, duyumsamak diyor, hissetmek değil. Giyit diyor, elbise sözcüğünü hiç kullanmıyor. Yitmek diyor, kaybolmak değil. Öylesine doğal bir biçimde yok ki Türkçe olmayan, Türkçenin tınısını bozan sesler. Menevişlemek, balkımak, ağmak gibi sözcükler romanın canlı, insan sevgisi ile dolu, masalsı havasını bütünlüyor sanki. Yazdığı dile saygı duyuyor Yaşar Kemal.

Öyle zengin bir dille yazıyor ki… Kuşlar, böcekler, çiçekler, otlar, insanlar, halklar adları, kokuları, renkleri, özlemleri, korkuları, efsaneleri ile, dünyanın, yaşamın ta kendisi gibi sarıp sarmalıyor okuyanı. İçine çekiveriyor. Sayfalara sığmış, doluşmuş, sanki sayfalarla sınırlanmış değil de içinde dünyanın kendisini barındırırmış gibi. Sözcüklerle bir baştan, özenerek yaratılıyor dünya.

Yaşayan, oynak bir dil. Yaşar Kemal de katkıda bulunuyor dile. Yeni sözcükler, ama Türkçe’nin güzelliğinden, içinden çıkmış sözcükler, kulakları tırmalamadan, bu da neymiş dedirtmeden, anlamı zorlamadan anlam kazanıyor. Yıldırdamak, nennilemek, ığralımak gibi sözcükler anlatım içinde anlam kazanıyorlar.

Coskuyla anlatıyor Yaşar Kemal. Sevgiyle. Sanki kendinden geçerek. Bir konu içinde bir bakıyorsunuz bir efsaneye başlamış, ya da geçmişe inmiş, ya da bir düşe geçmiş. Coşkuyla, önü alınamaz bir sevgiyle, heyecanla yazdığını duyumsuyor, yüreğinizden yakalanıyorsunuz.

Masalsı bir anlatımı var. Bu masalsı anlatım, yerlerin, olayların gerçekliğine, anlattığı kişilerin, olabilirliğine gölge düşürmüyor. Tam tersine, bizi onlara daha yakınlaştırıyor. Güzel Türkçesi, masalsı, coşkulu, sevgi dolu anlatımı, gerçek yaşamın içinden çıkmış sanki bir zamanlar komşumuz, sevdiğimiz olmuş gibi canlı roman kahramanları, insana yaşamın bir anlamı olduğunu, sevginin, kardeşliğin, dostluğun, dünyanın güzelliklerinin bu anlamın ta kendisi olduğunu duyumsatıyor. Daha da önemlisi bunlara ulaşılabileceğine inanıyorum okurken. Böyle coşkuyla yazabilmek icin böyle coşkuyla içinde yaşattı tüm bunları diye düşünüyor, bir kez daha mutlanıyorum.

Anlattığı yerleri seviyorum. Gözlerimin önünde, yüreğimde bir yer, anlam, özlem kazanıyorlar hemen. Oralarda olmak, o bahçelerde, o evlerde, onlarla yaşamak istiyorum. Dahası, okurken sanki yaşıyorum da.

Anlattığı insanları seviyorum. Acılar çekmiş, ruhları yara almış, kimi zaman insanlıktan çıkmış, ama içlerinde bir yerlerde saklı insanı güzelliğe, yaşama, sevgiye, aydınlığa çıkarmış insanlar. Poyraz Musa, Vasili, Lena insanın çekebileceği acıların, görebileceği çirkinliklerin, vahşetlerin hemen hepsini yaşamışlar. Poyraz Musa, cocuk yaşında askere alınmış, doksan bin askerin kırıldığı savastan kurtulmuş, eşkiyalık yapmış. Vasili Çanakkale cehenneminden kurtulmuş, sırtında yüzlerce ölmüş, kokmuş askeri taşımış. Lena dört oğlunu yitirmiş Çanakkale cehenneminde. İliklerine kadar yaşamışlar korkuyu, öfkeyi, nefreti ama yine de sevgiye, güzelliğe, dostluğa, umuda açık yürekleriyle kopmuyorlar yaşamaktan. Umutlanıyorum. Yürek titremelerini seviyor, onlarla yaşamak, onlarla közde balık, kabak çiçeği dolması yemek, kahve içmek, söyleşmek istiyorum.

Belki göçmenlikten gelen bir ruh ürpermesi ile okuyorum, ülkemin, doğduğum büyüdüğüm coğrafyanın, insanlarının böyle canlı anlatılması içimdeki özlemi körüklüyor. Kitabın sayfalarından uzaklaştığım anlar, bir süre yaşamım, kitabı okuduğum tramvay ya da odam, bana kuru, yavan, öyle oluşu ile gerçek dışı geliyor. Sonra Bir Ada Hikayesi”ni coşkuyla anlatan yazar ya burada olsaydı neler görürdü diyorum. Yavaş yavaş dünyama başka bir gözle bakıyor, onu bu haliyle sevmeye başlıyorum. Benim dünyam da böyle zengin diyorum. Böyle canlı, böyle kötülüklerle dolu, çok çirkin olabiliyor ama öyle güzelleştirilebilir ki. İkisi hep bir arada. Nasıl Bir Ada Hikayesinde güzellik, sevgi, kardeşlik baskın çıktıysa, benim dünyamda, benim zamanımda da bu güzellikler baskın çıkabilirler. İnanıyorum.

Ve öğrendiğimi ayrımsıyorum. Sevmeyi. Güzelliği görmeyi, aramayı… Yaşama nasıl anlam katılabileğini… Kimi düşünceyle kimi yürekle…

Birden neden roman okuduğumu kavrıyorum. İyi bir kitabın ne yaptığını. Sanatın ne yaptığını. Neden onlarsız olamayacağımı.

Güzeli gören gözlerim, her yerde onu aramaya başlıyor. Ve yaşama anlam katabileceğime inanmaya başlıyorum.

Neden Bir Ada Hikayesi’ni bu kadar sevdiğimi biliyorum. Sevgiye, dostluğa, kardeşliğe, dünyanın, insanın güzelliklerine Yaşar Kemal’le inanıyor, umut etmeye başlıyorum. Mutlu oluyorum.

Beni mutlu ettiği icin seviyorum Bir Ada Hikayesini. Korkularımdan sıyrılıp, korkularıyla, içlerinde yaşattıkları acılar, pişmanlıklar, özlemlerle insanı sevebileceğimi görüyorum.

Bir Ada Hikayesi aslında büyükler için bir masal.

Deniz Günal

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

nihat ziyalan { 16 Eylül 2007 08:39:08 }
sevgili deniz kizi,

bu guzel yazi icin sana tesekkur ederim.

romani okumustum. soylediklerin dogrultusunda dusunerek tekrar yorumladim.

sagolasin.

sydney`den dostlukla.

nihat ziyalan
Diğer Sayfalar: 1.

 




Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli

Netanyahu parlamentoda çoğunluğu kaybetti…
Güney Çin Denizi: Süregelen Rekabetin Arenası
Trump’ın yardım kesintileri 14 milyon kişiyi öldürecek.
Hint - Pasifik'teki Güç Oyunları: Dörtlü İttifak ve Deniz Hakimiyeti İçin Mücadele
Suriye, Irak ve İran'daki PKK uzantıları ne olacak?

Avrupa nasıl Çin'le ABD'nin arasında kaldı?
Elon Musk yeni parti kurduğunu duyurdu…
Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak
Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!

Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.
Dedikodu neden toplumda 'olumlu' bir rol oynar?
Avrupa gözünü ABD'li akademisyenlere dikti.
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…
Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez
Af Örgütü: Türkiye'de yargıya müdahale derinleşti
"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!

BABAM
YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YÜRÜMEK
İKİ DİRENİŞ
Bu sistemdeki bir kusur değil, sistemin kendisi
Post-truth dünyada adalet nedir?

LOZAN (Lousanne)
KORE...
DOĞUM ORANI
İKNA YETENEĞİ
ATMA RECEP

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git