Türk sanat musikisinde güfteler gizemli hikayelere bağlı olduğu kadar, Türk Halk musikisinde de ezgiler olaylara bağlı bulunmaktadır. Fakat bazı türküler vardır ki anlamakta güçlük çekmekteyim. Türkülerde bazen çok iyi niyet ortaya konur, kimi yerde bir olayı yansıtır, kimi yerde acıya ağıt yakılır. Uzun hava diye bahsettiğimiz türdeki ezgiler, genelde bir üzüntünün mahsulu olarak karşımıza çıkar.
Bazı yanık türküleri dinlerken hüzünlenir, ‘’Şu Fıratın Suyu’’ türünden türkülerde gözlerim nemlenir, ağlamamak için zorlanırım.
Bazı türküleri anlamak için bir kaç kere dinlemek mecburiyetinde kalırım. ‘’Pala Remzi‘’ isimli türküyü ilk dinlediğimde, eşime türküyü anlatmaya çalıştım ama yapamadım, çünki hikayeyi tam olarak anlayamamıştım. REMZİ isimli yiğitten bahseden bu türkünün sözlerini öğrendikten sonra dinlemenin daha bir zevk verdiğini hatırlarım.
Bazı türküleri hiç sevmem ve hatta neden böyle yazıldığını düşünürüm. İyi dilekler içermeyen bazı türküler vardır söylenmesini bile istemem. ‘’Anam olasın Ömer, Benim olasın Ömer, Issız kalasın Ömer, Yetim olasın Ömer ‘’ nasıl bir temennidir bu ki adamın yetim kalmasını dilemektedir. Hele bazı türküler vardır akıllara durgunluk verir. ‘’Manda Yuva Yapmış Sögüt Dalına‘’ Bu hangi mantıkta Manda söğüt dalına yuva yapar ki. Hele bir sonraki mısrada ‘’Yavrusunu sinek kapmış gördün mü’’ Koskoca bir Manda`nın yavrusu malak, sinek tarafından kaçırılmış olarak anlatılmakta. Çocukluğumda bu türküyü dinlerken kahkahalarla gülerdim, ‘’Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü,’’ torbaya giren bir öküzü düşünmeye çalışırdım, olmazdı.
Manda’nın bir başka anlamı ise 1919 senesinde Paris barış konferansında gündeme gelmiş, Osmanlı Develetinden ayrılan Arap ülkeleri Irak ve Filistin İngiltere’nin, Suriye ise Fransanın mandası olarak kayıtlanmıştı. Savaştan yenik çıkan Osmanlı Devleti sonrası, Anadoluda da bir MANDA konusu irdelenmesi, bazı reform yanlısı insanlar tarafından konuşulmaya başlanmıştı.
İttihat ve Terakki partisine yakın çevrelerce Amerikan Manda’sının sempati bulduğunu okumaktayız. Halide Edip, Rauf bey, Kara Vasıf ve Yunus Nadi gibi düşünürler, Milli Mücadele yapısı içinde, İngiliz ve Fransız MANDA’lığına karşı gelmekte ve Amerikan mandalığına daha sıcak bakmaktaydılar.
Hatta Kara Vasıf Bey’in Sivas kongresinde ‘’Amerikan MANDA’lığından korkmamak gerekir. Bütün memleket perişan, beşyüz milyon lira borcumuz var, bunu ne ile ödeyecegiz, bütün gelirimiz bu borcun faizine bile yetmez. Tamamiyle Müstakil yaşamaya mali vaziyetimiz müsait değildir. Şimdi istiklalimizi kurtarsak bile, yerimizde sayarız, bir adım bile ileriye gidemeyiz. Günün birinde bizden kuvvetli olanların hükmü altına girmeye ister istemez mecbur oluruz. Bu sebeplerden dolayı İngiltere’yi kendimize ebedi düşman ve Amerika’yı şerrin ehveni saymalıyız.’’ diye yaptığı konuşma çok taraftar temin etmişti.
Hatta o tarihteki Amerikan Başkanı Woodrow Wilson tarafından görevlendirilen ‘’King-Crane’’ komüsyonunca, Osmanlı topraklarında yapılan incelemede, Amerikan Manda’lığının taraf bulmuş olduğunu özetleyen bir rapor hazırlanmış olduğunu bilmekteyiz. Sivas kongresine tabipleri temsilen katılan Tabip Subay Hikmet Boran, yaptığı konuşmada, Manda fikrine karşı çıkmış, ‘’Tabipler adına Manda fikrini şiddetle red eder, savunanları da takbih ederiz’’ diye eleştirince, Mustafa Kemal gençliğin düşüncelerine tercüman olarak
‘’Parolamız tektir ve değişmez, Ya istiklal Ya ölüm‘’ diyerek konuya noktayı koymuştu.
Erzurum ve Sivas kongrelerinin sonuç bildirgesinde ‘’Devlet ve Milletimizin dış ve iç istiklali ve vatanımızın tamamiyle mahfuz kalmak şartiyle, milliyet esaslarına riayetkar ve memleketimize karşı istila emeli beslemiyen herhangi bir devletin fenni, sınai, iktisadi muavenetini memnuniyetle karşılarız.’’ denmekte. Burada muavenet kelimesini bu günlerde oldukca sık hissetmekteyiz.
Aradan neredeyse 92 sene geçmiş olmasına rağmen, bu gün okyanus ötesinden yönlendirilmelerle ülkemin kaderine etki eden güçlerin varlığını inkar edemeyiz. Kara Vasıf Bey’in sözlerinin çok doğru olduğuna inanmaktayım.
MANDA bir başka deyişle ‘’Mandate’’ yetki ve görev anlamında. Ekonomik olarak bağımlı olan ülkelerin borçlu oldukları ülkelerin MANDA’sı olması kaçınılmazdır diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.