|
Prof. Dr Celal Şengör : Yobaz - Liboş Ortaklığı Kategori: Makale | 0 Yorum | 15 Ağustos 2011 10:44:13 Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik yazarı Prof. Dr. Celal Şengör, "Günümüz Dünyasında En Büyük Tehlike: Yobaz - Liboş Ortaklığı" adlı yazısında Sam Harris'in "The Moral Landscape" (Ahlaki Peyzaj) adlı eserine yer verdi. Harris, 'çok yaygın bir yanlışı düzeltmek amacıyla ele aldığı bu eserinde insan değerlerini bilimin tayin edemeyeceği ve dolayısıyla dinlere gerek olduğu' konusuna vurgu yapıyor. Bu yanlışın günümüzde iki temel kaynaktan beslendiğini belgeleyen Harris'e göre; bu kaynaklardan biri tüm dünyada çok faal olan yobaz teşkilâtları, diğeri ise postmodernizmin zırvalarına kendini kaptırmış "solcu" liberaller. İşte Prof. Dr. Celal Şengör'ün “Günümüz Dünyasında En Büyük Tehlike: Yobaz - Liboş Ortaklığı” o yazısı: Yazar Sam Harris’in bir önceki kitabı «The End of Faith» (İmanın Sonu), modern dünyada din inancına artık yer olmaması gerektiğini anlatan pek enfes bir din eleştirisiydi ve New York Times gazetesinin en çok satanlar listesine gelip yerleşti. Harris’in yeni eseri ise çok yaygın bir yanlışı düzeltmek amacıyla kaleme alınmış: Bu yanlış, insan değerlerini bilimin tayin edemeyeceği (ve dolayısıyla dinlere gerek olduğu) sözleriyle özetlenebilir.
Harris bu yanlışın günümüzde iki temel kaynaktan beslendiğini belgeliyor: Biri tüm dünyada (ve bilhassa ABD’de) çok faal olan yobaz teşkilâtları (hangi dinden oldukları mühim değil, ama tabii üç büyük Sami dinin yobazlarının bu konudaki yıkıcı etkileri diğerlerinin hepsinden daha çok). Diğeri de, postmodernizmin zırvalarına kendini kaptırmış “solcu” liberaller (bizim memlekette onlar için pek hoş bir lâkap üretildi; ben de diğer aklı başında liberallerle karıştırılmamaları için burada onu kullanacağım: liboşlar).
Harris, «İmanın Sonu» adlı eserini yayımladıktan sonra aldığı tepkilere bakarak, insanların ekseriyetinin “aklın, yaşamın anlamı sorununa ve ahlâki çıkmazlara tek başına bir çözüm bulamayacağı” konusunda yaygın (ve aptalca) bir inançları olduğunu söylüyor. Dinleri ayakta tutan bu yanlış inançtır. Din yobazlarına göre (burada Harris sadece üç büyük Sâmi dininkileri kastediyor), yaşamın manası ve etik konusunda gerçi kesin doğru cevaplar vardır, ama bunlar İbrahim’in tanrısı bunu böyle buyurduğu için doğrudur. Din savunucuları, diyor Harris, sıradan şeylerin akıl temelli incelemelerle bulunabileceğini, ama değerlerin rüzgârın içindeki sesten (buradaki ima Tevrat’adır) gelmesi gerektiğini savunuyorlar. Kutsal kitapların sözlerini kelimesi kelimesine almak, çeşitliliğe karşı hoşgörüsüzlük, bilime karşı duyulan güvensizlik, insanların ve hayvanların acılarının gerçek nedenlerine karşı kayıtsızlık: bu şekillerde, diyor Harris, dinci sağda gerçeklerle değerler arasındaki fark ifade buluyor.
Harris’e göre liboşlar ise ahlaki sorunlar karşısında verilebilecek hiçbir nesnel cevabın olmadığını sanıyor. Mesela, bunlara göre, (meşhur İngiliz filozofu) John Stuart Mill bizim kültürel ideallerimiz açısından Usama bin Ladin’den daha iyi bir insandır ama Mill’in doğru veya yanlış hakkındaki fikirlerinin «Doğru»ya Usama’nınkilerden daha yakın olduğu söylenemez. Çokkültürlülük, ahlaki görecelilik, politik olarak «doğru şeylere» inanmak (political correctness), hatta hoşgörüsüzlüğe bile hoşgörü göstermek… Bunlar da liboş solda gerçeklerle değerleri ayıran şeyler Harris’e göre.
Harris diyor ki, muhafazakâr dogmacılıkla (yani yobazlarla) liberal şüphenin (yani liboşların) bir araya gelmesi, son on yılda mesela ABD’de kök hücre araştırmalarının yasaklanmasına, kürtaj konusundaki kararsızlıklara neden olmuştur ve bazı eyaletlerde dine karşı söz söylemeyi suç haline getirecek yasaların (anti-blasphemy laws) çıkması için çalışmaktadır.
Harris, insanlığın bu tür zırvalıklara boyun eğmekten artık uyanarak bilimsel olarak ölçülmeleri mümkün olan özelliklere yani insan bireyinin sağlığına ve kendini iyi hissetmesine dayalı aklı başında bilimsel bir değerler sistemini geliştirmesi zamanının geldiğini söylüyor.
Bu mesaj, büyük Amerikalı toplumsal psikolog Profesör Robert Edgerton’un 1982’de yayımlanan önemli bir eserinde bazı toplumları «hasta» diye nitelerken kullandığı kıstasa tamamen paraleldir. Edgerton diyor ki, bir toplumdan kütle halinde bir başka topluma kaçış varsa, herhalde kendinden kaçılan toplumun çok da sağlıklı olduğu söylenemez. Edgerton da toplumun hastalanmasının en önemli nedenlerinden biri olarak dinleri görüyor, (Bunlara mesela Marksizm de dahildir: Doğu Almanya’dan veya eski Çekoslovakya’dan bir zamanlar hayatlarını bile tehlikeye atarak kaçanları bir hatırlayınız).
Ülkemizde akıl ve bilim temelli eğitim sistemimiz çatır çatır çökertilirken giderek daha çok dindarlaşan halkımıza bu tür kitapların tercüme edilerek sunulması sanırım büyük bir hizmet olacaktır. Harris, Edgerton ve benzeri aklıselim savunucularının tavsiye ettiği yolun tersi, ortaçağ Avrupası’nın gözler önüne serdiği gibi, felakettir.
Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış
Yorum Yazın
|
|
|