İnsan dediğim zaman aklıma hemen iki birey gelir. Birisi erkek diğeri ise kadın. Hiç bir zaman sadece erkeklerin egemen olduğu bir dünyayı düşünmek bile istememekle birlikte dünyanın kuruluşunda erkek egemen bir toplum, her zaman tartışma konusu olmuştur. Geçmişe uzandığımız zaman ana erkil diye adlandırdığımız Orta Asya toplumundan, aynı dönemlerde Amerika kıtasında da olduğunu düşünmekteyim.
Yaradılış olarak bedensel bakımdan erkek yapısı kadın yapısına göre daha güçlü olmasına rağmen kadının, yaşam içinde erkekten daha dayanıklı olduğunu düşünmekteyim.
Doğada da insan dışındaki canlılarda erkek yapısının, dişiden daha güçlü olduğunu görmekteyiz. Bir deniz aslanı üç ton ağırlığında olmasına karşın dişi deniz aslanlarının 1.5 ton civarında olduğunu izliyoruz. Afrika’da yaşayan aslanlarda da durum değişik değildir. Aslında seyrettiğimiz belgesellerde görüldüğü gibi avı dişi aslan sağlamakta, erkek aslan ise hazır yemeğe konmaktadır. Bu da tabiatın bir başka cilvesi olsa gerek.
Fillerde ise gurubu yöneten yaşlı fillerin dişi olduğunu izlemekteyiz. Tabiatı örnek almak pek doğru olmasa da, bir kıyaslama yapmak doğru olsa gerek. Anadolu mozayiği sadece bir toplumdan teşkil edilmediğinden her toplumun gelenek ve göreneklerini iyi analiz etmemiz gerekir.
Amerika Birleşik Devletleri bir çok milleti bir araya getiren bir toplum. Burada Irlanda’lı, İngiliz, Isveç, Norveç, Alman, İtalyan, Türk, Meksikalı, Arjantinli ve daha sayamadığım kadar değişik toplumlardan insanların bir arada yaşadıkları ortak bir toprağı kendilerine Vatan olarak bildiklerini görmekteyiz. Bu ülkede yaşayan her millet, kendi örf ve adetini diğerlerine zorla kabul ettirmeye kalkmış olsalardı, bunun ülkede nelere yol açacağını düşünmekte yarar vardır.
Adama ‘’Nerelisin’’ gibi bir soru yönelttiğimizde kendisini Amerikalı olarak tanıtmakta. Burada bir istisna durum vardır amma bu kaideyi bozmaz. Teksas eyaletinden birisine sorduğunuzda aldığınız cevap ise ‘’ Ben Teksaslıyım ‘’ der. Fakat taşıdıkları pasaport ise Amerikan vatandaşı pasaportudur. Bu ülkede kadın ve erkek ayrımı yapacak gelenekleri olan bir ırk olmadığına inanmaktayım. Her kadın en az erkek kadar bir hakka sahip olduğunu görmekteyiz.
Bizim Anadolu insanının töresinde erkek ve kadın arasında farklılığın olup olmadığını bilimsel araştırmak gerekir. Benim geçmişimde böyle bir davranış bozukluğu geleneği olmadığını bilmekteyim. Türk kavimlerinde böyle bir davranışın bir tek kötü örneğini Osmanlı Saraylarında görmekteyiz. Buradaki bozukluk yine de kendi özünde olmasa gerek. Tarihin tozlu sayfalarından öğrendiğimiz bir gerçekte, Osmanlı Saray soyunun temiz bir ırk olmadığına şahit olmaktayız.
Saraya karışmamış bir ırk kalmamış gibi görünmekte. Bütün padişahların anneleri Türk dışı bir soydan geldiklerinden, burada da Devlette Erkek egemen bir yapıya sahiplik görülmektedir. Kadınların ise Hünkara çocuk yetiştiren bir objeden öte gitmediğini izlesek de, Osmanlı’da Validelerin perde arkasından egemen olduğunu bilmekteyiz. Bütün Devlet teşkilinin, Vezir atanması veya Şehzade korunması gibi diğer bütün hususlarda, Valide Sultanların çekişmeleri ile vücut bulmakta olduğunu tarih kitapları yazmakta. Erkek Kadın ilişkilerinin Osmanlı döneminde nasıl olduğunu bestekar Leyla Saz’ın yazdığı ‘’Harem ve Saray Adatı‘’ adlı kitap ile, Osmanlı’nın son dönemlerine dair de olsa görmekteyiz.
Bu gün utançla izlemekteyim, kadına erkek tarafından uygulanan şiddeti gazetelerden okudukca kendi türümden nefret etmekteyim. Bu gün hangi toplumda bir kadına ölüm cezasını aile meclisi verir ve içlerinden biri bu cezayı infaz eder, düşünmek bile istememekteyim. İlkel toplumlarda yapılması bile bu gün tartışılan bir davranışın 21 inci yüzyılda ülkemde olmasını kabul edememekteyim.
Hangi vicdan bu sistemi çalıştırırken suçluluk duymaz. Bu davranışı tetikleyen bir realitenin de kadınların başlarını bağlatmaktan geldiğini düşünmekteyim. Bırakın kadınlar diledikleri yasalar içinde yaşasınlar. Ben meydana gelen bu olaylar için kadınlardan özür dilerim. Onları, başlarını bağlattığımız süreçte yöneteceğimiz bir denklem olarak görürsek, neticenin geleceği sonuçun da bu olmasının kaçınılmaz olduğuna inanmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.