|
|
HES'te iki 'Pes!' sermayenin yayılma ve genişleme arzusunu törpüler mi?Kategori: Çevre | 0 Yorum | 06 Temmuz 2011 02:43:18 Dünyayı metalarla yayılan devasa bir üretim, dağıtım ve satış aygıtına çeviren kapitalistler, yayılma ve genişleme arzusunu sürekli bünyelerinde barındırırlar. Bu arzular, bizim yaşam için "ihtiyaç" duyduğumuz şeyleri, onlara metalaştırma ve yok etme pervasızlığı veriyor. Son günlerde hidroelektrik santrallere (HES) yönelik mücadele iki önemli kazanım elde etti.
Birincisi Artvin Hopa'ya bağlı Balıklı Köyü'nde Güneşli HES projesinin yapımını üstlenen Nett Enerji firması, toplumsal baskılar nedeniyle projeye son vermesi. İkincisi ise yine Artvin'in Borçka ilçesindeki Maçahel Vadisi’nde yapılması planlanan Sarnıç 1-2 Regülatörü ve HES projesi için yatırımcı Dağlar Enerji firmasının bu yatırımdan vazgeçmesi. HES karşıtı mücadele her geçen gün daha da güçleniyor. Mücadelenin motor gücü diyebileceğimiz Derelerin Kardeşliği Platformu her geçen gün yeni vadilerde ve köylerde örgütlenmesini büyütüyor. Kentlerde birçok kitle örgütü, sendika ve oda HES'leri tartışıyor. Süreci anlamaya çalışıyor. Doğal olarak da HES karşıtı çizgi her geçen gün yeni yaklaşımlar kazanıyor, yeni tartışmalarla zenginleşiyor. “Su akar deli bakar” sözünü büyük bir “ustalık”la önce “Su akar Türk Bakar”a çeviren ve oradan da kendi işbirlikçi, kalkınmacı yüzüne “Su akar Türk yapar” olarak maske yapan AKP iktidarının HES sürecine ilişkin söyleminin birçok tartışmada etkili olduğunu da görmemek mümkün değil. Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm iktidar söylemi “enerji sorunu” üzerine yoğunlaşmış durumda. “Enerji ihtiyacını karşılamak için HES'lere mahkumuz” söylemi, enerji ihtiyacı olduğunu ön kabul haline getiriyor. HES sorunu, “doğaya zarar vermeden HES olmaz mı?” ya da “Diğer alternatif enerji kaynakları neler?” gibi sorulara odaklanan tartışmaları beraberinde getiriyor. Son dönemlerde gözlemlediğim birçok tartışma “çevre ve enerji” gibi başlıklar taşıyor. Uzlaşmaz ikili olan “çevre ve enerji” kavramları bir araya getirilerek soruna çözümler aranıyor. Tabii ki bu arayış yine “kalkınmacı söylem”in bir unusuru olarak gündeme getiriliyor. Şu soruyla başlayalım. HES'lere yatırım yapan firmalar kimler? Elbette hepsini burada sayamayız ama sürecin başından itibaren olanlar belli; Çalık, Türkerler, Sanko, Zorlu, Boydak, Tema, Akbas, Sahinler, Akkök, Erenler. Peki bu firmaların ortak özellikleri yalnızca HES yatırımı yapmaları mı? Hemen söyleyelim. Bu firmaların en önemli ortak yanları sermaye birikim süreçlerini bugüne kadar tekstil alanında yürütmüş olmaları. Ancak son yıllarda bu sermaye grupları, kârlılık olanakları daha geniş olan enerji sektörüne hızlı bir geçiş yaptılar. Sermayenin böyle bir anda yön değiştirmesi, yeni keşfettiğimiz bir durum değil. Bu kapitalizmin doğasında var olan bir durum. Dünyayı metalarla yayılan devasa bir üretim, dağıtım ve satış aygıtına çeviren kapitalistler, yayılma ve genişleme arzusunu sürekli bünyelerinde barındırırlar. Bu arzular bizim yaşam için “ihtiyaç” duyduğumuz şeyleri, onlara metalaştırma ve yoketme pervasızlığı veriyor. Bir kısım HES karşıtlarının yaptıkları tartışmada, sorun, “suların yok olmaması, temiz enerji üretimi” yapabilmektir. Kapitalistler için sorun ise genişleme ve yayılmadır. Bu iki farklı bakış açısını bir araya getirmek mümkün değildir. O zaman neden hala çevre ve enerjiyi bir arada tartışıyoruz? Hopa'daki “zafer”e geri dönelim tekrar. Nett Enerji, projeyi bırakma nedeni olarak kısaca “toplumsal olaya neden vermemek” gerekçesini sundu. HES'lere karşı tepki yalnız Hopa'da yok. Bu tepki aynı firmanın yapımını üstlendiği Murgul Kabaca HES'in olduğu yerde de, Arhavi Yolgeçen HES'in olduğu bölgede de var. Peki aynı Nett Enerji, oralardaki HES'leri ve diğer 9 HES projesini de durdurmayı düşünüyor mu? Little Big markasının sahibi olan ve esasen sermaye birikimini tekstil sektörü üzerinden yapan Nett Enerji firması enerji sektöründe 400 milyon dolarlık bir yatırıma sahip. Firmanın yatırımları yalnızca HES yapımı üzerine değil. Rüzgar türbinleri kurmak için de geçerli lisansları alan firma, bu alanda başka bir eksikliği fark ederek, Windtürk adlı rüzgâr türbini üretimi tesisi kurmuş. Hem de bu alanda uluslararası üne sahip olan Fransız türbin firması Mecamidi ile ortak olarak. Görünen o ki Nett Enerji yoluna daha çok rüzgar türbini kurarak ve üreterek devam edecek. Murgul ve Arhavi'deki mevcut HES projelerini de sürdürecek. Türkiye'de sermaye artık düşük kâr oranları ve ucuz emeğe dayalı sektörlerle yetinmeyecek bir birikime ulaştı. Mevcut birikim kâr oranlarını artırma arzusunu çoğaltıyor. Fakat yine mevcut birikim yüksek kâr oranları getiren sermaye ve teknoloji yoğun üretim için yeterli gelmiyor. Bu durum tekstil gibi emek yoğun sektörlerde düşük kâr oranlarıyla çalışmış sermaye gruplarını ara bir girdi olan enerjiyi üretmeye ve bu alana yatırım yapmaya yönlendiriyor. Tabii ki burada gerekli olan yasal ve kurumsal dönüşümleri yaparak bu sermaye gruplarının önünün açılmasını sağlayan AKP iktidarını da unutmamak gerekir. AKP, bu sermaye gruplarına “alım garantisi” vererek alabilecekleri riskleri de üstleniyor. Türkiye'de HES süreci neoliberal bir iktidar programı olarak hidrolik enerji üretme potansiyeli üzerinden suyun ve doğanın metalaştırılarak sermaye birikim sürecinin hızlandırılmasını ifade ediyor. Sermaye ufak adımlarla geri çekilir gibi görünse de aslında bir sonraki atacağı büyük adımın hesabı içerisinde. Burada sorunu yalnızca şirketlere karşı halkın zafer kazanacağı bir çizgide algılamak en büyük hatamız olur. AKP iktidarının suyun ve doğanın metalaştırılması sürecinin baş aktörü olduğunu unutmamız lazım. Baş aktör oyunda kaldığı sürece figüranların biri gider diğeri gelir. HES karşıtı mücadele çizgimizi AKP karşıtı bir çizgiyle daha güçlendirmedikçe başarı elde edemeyiz. Nett Enerji gibi firmalar Hopa'da bırakır ama 20 kilometre batısında 30 kilometre güneyinde projelerini sürdürür. Sözün özüne gelirsek; rüzgar, su, güneş gibi kaynakların metalaştırılırak sermayenin genişleme ve yayılma sürecinin hizmetine sokulmasına karşı olduğumuzu net olarak anlatmalıyız. İktidarın hegemonik diline uyarak nasıl temiz enerji üretiriz, çevreye daha az zarar veririz tartışmalarını bırakmalıyız. Bugün için sorun, sermayenin genişleme ve yayılma arzusunu doğanın metalaştırılması üzerinden yapma gayretidir. HES'lerin sonuçları kadar başlangıç çizgisini de açığa çıkartarak oluşan tüm kafa karışıklıklarını sona erdirmeliyiz. Mücadele çizgisi de tam da sermayenin ve iktidarın önünde anti kapitalist bir barikatı kurmalıdır. O zaman Hopa'nın ve Maçahel'in anlamı büyür. Mustafa Eberliköse | sendika.org
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|