|
Osama BinKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 19 Haziran 2011 01:18:25 Osama'yı bir dostum vasıtası ile tanıdım. Tom, beni onunla tanıştırdığında yetenekli bir insan olduğunu anlamıştım. Uzun uzun sohbet etmiştik. Bir süre sonra Mısır'da çalışmaya başlamıştı. Osama ile yaptığım sohbetlerde, konu hep dolanıp ülkeler arasındaki rekabet, ve buna bağlı örgütlenmeye gelirdi, bazı dini baskıların oynadığı rolleri tartışırdık. Hatta mezhep çekişmelerinin asırlardır neden ortadan kalkmadığını sorgulardık.
Bu tartışmalarımız genelde orta doğu kaynaklı konularda yoğunlaşır, dünya enerji kaynağının dörtte üçünün yer aldığı bir coğrafyanın söz konusu olduğu bir yörenin, okyanus ötesinden hakimiyet sağlanmasında verilen olağanüstü bir hesabı yok saymanın mümkün olmadığını, her zaman vurgulardık. Osama her ne kadar buna karşı gelse de gerçek ortadaydı. Elli ya da atmış sene evvele dönmek çok basit. Irak kıralı Faisal’ın petrole kurban edilmesinde ve bilhassa Saddam’ın Okyanus ötesinden kumanda edilerek iktidara gelme nedenlerinde gizli güçlerin varlığını yok saymak, bir ışığı balçıkla sıvamaya benzer. Kıral Faisal’ın Ankara ‘ya resmi ziyaretinde Olgunlaşma Enstitüsün’e uğraması bile o günlerde başka başka yorumlanmıştı. Kendisine bir eş aradığı söylentileri kulaktan kulağa dolaşmaktaydı. Çok kısa bir süre sonra 1953 senesinde öldürülmesine çok üzülmüştüm. O tarihte neden öldürüldüğüne pek anlam verememiştim. Petrolün bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Varili zaten bir kaç dolar etmekteydi. Seneler çok hızlı geçmiş Saddam Irak’da ve Orta Doğu’da çok güçlü bir yere geldiğine kendi inanmaktaydı. İşte o tarihlerde İran’da meydana gelen olayların sonucu Şah Pehlevi’nin Pers İmparatorluğunun devrilmesini de, Şah’ın Amerika’da bir televizyon programına çıkıp ‘’ Siz sanayi ürünlerinize zam yaptığınızda biz itiraz edemiyoruz. Biz de elimizde olan petrolü istediğimiz fiyata satmak istiyoruz’’ diye talihsiz bir itirazı dile getirmesini Amerika’da izlemiştim. Aradan fazla bir zaman geçmemiş, Şah Rıza Pehlevi ülkeyi terk etmişti. Ayetullah Humeyni’nin de Okyanus ötesinden eğitilip uzaktan kumanda edilerek ülkenin başına getirildiğini düşünmekteyim. Tam bu sırada Saddam’a İran’a saldırmasının tam zamanı olduğunun yine okyanus ötesinin değerlendirmesi neticesinde olduğuna inanmaktayım. ‘’ İktidar boşluğu var şimdi saldırırsanız İran tarihe gömülür ‘’ diye kışkırtılması bir rastlantı olmasa gerek. Bu süreç içinde hem İran’a, hemde Irak’a seyehat ettiğim dönemlerde iki pasaport kullanırdım. Bu savaşın yanlış bir değerlendirme neticesinde başladığı bir gerçekti. Irak’ın Kuveyt’e saldırmasının da bir yanlış değerlendirmeden kaynaklandığı muhakkaktı. Saddam’ın Al Reşit oteli karşısında yaptırdığı beton sığınağı İngilizlerin planladığını söylerler. Her planda olduğu gibi bir zayıf nokta mutlaka vardır. Mısır’da Firavunlar döneminde yapılan piramitlerin kusursuz bir mimari dehanın ürünü olduğuna inanırım. Gelin görün ki bu kusursuz mezarlarda kısa zamanda soyulmaya mahkum oldu. Saddam Hüseyin özenle inşaa ettirdiği bu mekanda fazla kalamamıştı. İran Irak savaşı yaklaşık sekiz sene sürmüştü. Bir dini mezhep propagandası için yapılan Orta Doğu ülkeleri içindeki kaynama, zamanlama olarak bu kadar mı yanlış değerlendirilir. Okyanus ötesinin BOP projesinin ters değerlendirmesinin nerelerden başlayıp nerelere geldiğini görmekteyiz. Bunu Osama Bin’ e açıklıkla söylemiştim. ‘’Bunu görmezlikten gelmenin abesle iştigal olduğunu düşünmekteyim’’ demiştim. Onun da kabul ettiği bir gerçekti bu. Şiilerin kalesi olan İran’da bir günde üretilen petrolün miktarını 125 milyon varil olarak var sayarsak, bir senede üretilen petrol 365x 125 milyon varil, Opec verileri olan 120 dolarla hesap edilirse ortaya çıkan serveti ülke insanına bölün. İnanılmaz bir değer ortaya çıkmakta. Üretilen bu petrolden elde edilen net geliri hesap ettiğimde, bu gelirin İran’daki topluma yansımadığını görmekteyim . Bu konuda soru sorduğum yetkili kişilerden aldığım cevap beni hayretlere düşürmekteydi. ‘’Bu gelir başka ülkelerdeki Şii topluma gönderilmekte ’’ dediklerinde anlamakta güçlük çekmiştim. Enver Sadat, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve daha nicelerinin okyanus ötesinde eğitilip, Büyük Orta Doğu Projesinin bir parçası olmasını sağlamak için verilen olağan üstü gayretin, hiç başarı sağlamamış olduğuna inanmaktayım. Bu gün benim ülkemden F tipi birinin, Amerika’da uzaktan değil yakından kumanda edildiği bir başka gerçek. Bu düşüncelerimi Osama Bin ile paylaşmıştım. Bütün dünyada duyulan bir haberi öğrendikten sonra, dün Osama’yı Kahire’den aradım. ‘’Usama Bin Ladin’i Amerika vurmuş, vasiyeti gereği denize gömmüşler, çatışmada değilde denize gömerken çok telefat vermişler’’ dedim. Sözlerime güldü Osama Bin’in Zaben, verdiği cevabı çok sevdim, bir İngilizce deyimdi söylediği; ‘’Only Seeing is believing’’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|