Bir efendi insanı anmadan geçemiyeceğim. Ömrü boyunca Türk sanat musikisine hizmet etmiş , sayısız besteler yapmış, bir tevatüre göre de müslüman olmuş Ermeni asıllı çok değerli bestekar Leon Hancıyan efendi 1857 senesinde İstanbul Hasköy'de dünyaya gelmiştir. Amatör bir müzisyen olan Eftik ile Lavtacı Nazaret hanımın çocuğudur.
Çocukluğunda musiki derslerini kilise papazı olan Papaz Kapriyel’den almış. Daha sonraları Dede Efendinin öğrencileri olan Zekai Dede ve Mutafzade’den musiki dersleri almaya başlar. Türk Sanat musikisine olan yatkınlığı ile bilinen Leon efendi sağlık subayı olarak Türk Rus harbine katılır. Harp sonunda Bulgaristan’da kalıp Sofya Konservatuarı’na devam eder. Bu dönemde Sofya’daki okulda öğretmenlik yaparak okulda Türk Sanat musikisi ile ilgili dersler verir.
1908 senesinde Istanbul’a dönen Leon Efendi Şark Musikisi Cemiyeti Başkanı oldu. Istanbul’daki Ermeni kiliselerinde BaşMuganni olarak bir süre görev yaptı. Çeşitli okullarda müzik öğretmeni olarak görevlendirildiğini duyan Sultan II. Abdulhamit tarafından Saraya alınır. Saray hayatı onu fazla tatmin etmediğinden, Saraydan kaçarak tekrar Sofya’daki okula geri döner.
Leon Hancıyan Efendi UD, piyano ve keman aynı ustalıkla çalan ender müzisyenler içindeydi. Şarkı hafızası çok geniş olduğundan birçok eseri ezbere bildiği söylenir. Bu nedenle bir çok eser onun tuttuğu kayıtlarla bu güne kadar gelebilmiştir. Bilhassa Hacı Arif beyin bir çok eserini kayıt altına alan Leon Hancıyan’ın bu eserlerin bu güne kadar kalmasında büyük katkısı olmuştur.
1990 senesinde, o tarihte hayatta kalan öğrencilerinden Muharrem Tunçarslan tarafından Istanbul Devlet Korosuna bağışlanan, Leon Hancıyan efendinin el yazması not defteri ile bilinmeyen bir çok eser günümüze taşınmıştır.
Osmanlı döneminde Istanbul şehrinde Saray ve Konaklar, Türk Sanat Musikisine hizmet eden birer konservatuar gibi hizmet verirdi. Yaşadığı dönem itibariyle Leon efendi çeşitli saz meclislerinde aranan bir bestekardı. Bu nedenle Istanbul’da bir çok değerli bestekarlara yaşamı boyunca hocalık etmiştir.
Son Osmanlı döneminde yetişmiş Subhi Ziya Özbekkan, Refik Fersan ve Lem’i Atlı gibi değerli bestekarlara hocalık etmiştir. Ömrünün sonlarına doğru müslüman olduğu söylenen Leon Hancıyan Efendi, 11 Temmuz 1947 senesinde 90 yaşında hayata veda etmiştir. Ne garip tesdüftür ki kaderin bir garip tecellisi sonucunda Ermeni mezarlığına defnedilmiştir.
Yüzlerce eseri olmasına rağmen ancak 40 kadar bestesi Türkiye Radyolarındaki arşivlerde yerini almıştır.
Bu değerli bestekarın yolu, bir şekilde yine çok değerli bir güftekar olan Ahmet Rasim ile Istanbulda kesişir. Hayatı çok ilginç olan Ahmet Rasim beyin dizelerinin bir çok bestekar tarafından bestelendiği bir gerçektir. Darüşşafakadan edebiyat dalında birincilikle mezun olan Ahmet Rasim, edebiyatcı, musikişinas , güfte yazarı ve Atatürk zamanında Millet Vekilliği yapmış değerli bir yazardır.
Ahmet Rasim beyin kaleme aldığı, Leon Hancıyan Efendinin benimsediği Türk Aksağı usulünde Karcıhar makamında bestelediği bu dörtlüğü çok severim.
Bilmemki safa neşe bu ömrün neresinde, Şad olsa gönül bari biraz son nefesinde , Hala elemi yara tahammül hevesinde , Şad olsa gönül bari biraz son nefesinde.
Bu dörtlükteki ifadeyi bu gün ben kendime zaman zaman sormaktayım ya siz, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.