|
|
Samsun'a kulak verin.Kategori: Yaşam | 0 Yorum | Yazan: Hatice Deniz | 07 Nisan 2011 11:01:30 Bereketli ovalarıyla, Akdeniz'e ve Ege'ye kıyasla sakin sahiliyle, vatandaşlarının tabiriyle tam bir "emekli şehri" Samsun. Karadeniz'in doğu bölgelerine oranla daha çok göç almış. Yani Samsun'un yabancısı çok. Ama halkı öyle misafirperver ki. Yabancılığımıza rağmen kapısına uğradığımız her ev bizim gibiydi.
Samsun’da bizi misafir eden Felsefe öğretmenim Bennur Apak ve eşi Mehmet Apak gerek Samsun’un tarihi hakkında bilgi vermek, gerek şehri gezdirmek konusunda çok yardımcı oldular. Kendileri kadar sevecen ve misafirperver aileleri, bize Samsun insanının samimiyeti hakkında iyi izdenimler edinmemizi sağladı. Şehri bir yandan gezerken, samsun hakkındaki bilgileri samsunlu olan bu çiftten öğrenelim diyoruz öncelikle. Sorularımızı Bennur Apak cevaplıyor. 1)Samsun diğer Karadeniz illerine göre kozmopolit bir yer mi? Bir 20-30 yıl öncesine göre oldukça kozmopolit. Çok göç aldı. 2) Türkiye’nin dört bir yanından göç almasının sebepleri neler? Bir sanayi şehri sayılmaz. Sebepler arasında sanırım en başta rahat bir şehir olması geliyor. Bir kere ucuz bir kent, her kesime hitap eden alışveriş olanakları var. Yeme içme, giyinme, barınma her keseye hitap edebiliyor. Şehir Bafra ve Çarşamba ovaları arasında kalıyor, bu yüzden sebze meyve bol ve ucuz. İkinci neden, sunduğu eğitim olanakları… Çok kaliteli eğitim olanakları sunan eğitim kurumları (özel ve devlet) ve üniversitesi var. Aynı zamanda Samsun sağlık alanında Karadenizin merkezi olmuş durumda. Ulaşım rahat, şimdi hafif raylı sistem şehri bir baştan bir başa geçiyor. Sanırım 5-6 yıl kadar önce cazibe merkezi ilan edilen iller arasına girdi. Dolayısıyla parklar bahçeler, inanılmaz güzel çevre düzenlemeleri yapıldı, bu da insanları çeken nedenler arasında. Büyük Marmara depreminden sonra da bu gibi nedenlerle Samsun çok göç aldı. Tabi iş olanaklarının yeterli olmayışı beraberinde birçok sorunu getiriyor (her büyük şehirde olan sorunlar Samsunda da başgöstermeye başladı.) 3) Yaşam standartları ne durumda? Son yıllarda çok göç almasından dolayı, kentin geneli için yaşam standartı yüksek diyemeyiz. Sanayi şehri olmadığı için kırsalda tarım, merkezde ise memur kesimin, öğrencilerin ve sağlık sektörünün piyasayı hareketlendirdiği söylenebilir. Genelde (eski tabirle) bir ortadirek şehri diyebiliriz. Tabi %30’luk bir kesimin yaşam standartları çok yüksek diyebiliriz.. 4)Tütün fabrikası konusunda ne biliyorsunuz? Yıllar önce ben çocukken şehrin merkezindeki fabrika kapandı. 19 Mayıs ilçesindeki özelleşti BAT(british Amerikan Tobacco) oldu. Tütüncülükle geçinen köylü hayli yıprandı. 5)Verimli ovalarında çalışanlar ve üretilenlerle ilgili bilgi verir misiniz? Verimli ovalarında yetişmeyen şey yok gibi... Mısır, tütün, fındık, sebze meyve, domates, salçalık biber vs. Buralarda hem yöre halkı hem de doğudan gelenler çalışıyor. Özellikle Bafra da biber ve domates salçası fabrikaları gelişiyor. 6)Samsun için neden "Emekli Şehri" diyorlar? Samsun emekli şehri, çünkü emekli olanlar daha önce sıraladığm ekonomik, kültürel, eğitim ve sağlık nedenlerinden burada yerleşip kalıyorlar. 7) Samsun’da insanlar nereye gider, ne yer, ne içerler? Eğlenmek dağıtmak isteyenler, Atakum’daki eğlence mekanlarına, klasik müzik , opera, tiyatro, bale sevenler; Atatürk Kültür Merkezine giderler. İki tane büyük alışveriş merkezi var, bu alışveriş merkezleri yaz kış rağbet görüyor. İnsanların karınlarını doyurmak için birçok seçenekleri var. Her köşe başındaki dürüm dönerciler, pideciler, ucuz, kaliteli ve bol proteinli beslenme imkanı sunuyor. Şehrin adı, eski Yunanca “Amisos”tan geliyor. Samsun halkının kökenleri eski Yunanlılar’a dayanır. Şehrin tarihi Samsun halkı arasında efsaneleşmiştir. Bu efsaneler arasında en çok dikkat çeken kadın savaşçılar olan ‘amazon’ların, eski adı Termadon olan Terme ilçesinde yaşamış olduklarına dair arkeolojik bulgular oldu. İlçenin Gölyazı Belediye Başkanı İsa Baş, geçen sene bölgede araştırmaların yapılması için çağrı yaptı. Efsaneye göre Amazonlar iyi ok atabilmek için göğüslerinden birisini keserlermiş ve bölgeye erkek sokmazlarmış. Terme’nin adı “amazonlar diyarı” olarak geçiyor. “Samsun şehrinin suyuna ‘kanavkariz’ derler, lezzetli bir sudur. Evleri kiremitli, bağlı, bahçelidir” der Evliya Çelebi Samsun için. Ama o zamandan bu yana ne o lezzetli su kalmış, ne bağlı bahçeli kiremit evler. Bir de dağlarındaki yaban üzümünden, nar rengi armuttan bahsediyor. Samsunlulara onları da soruyoruz, “Artık hiçbiri yok, Evliya Çelebi bu diyarlardan geçeli çok olmuş” diyorlar. Halkına, “Samsun nasıl bir yer?” diye sorduğumuzda “Kültürel olarak Karadeniz’e biraz ters düşmüş bir şehir Samsun” diye yanıtlıyor vatandaşlarından biri. “Neden” diye merak ediyoruz. “Burası Karadeniz’in doğu illerine göre kozmopolit sayılır” dedi. Bu saptamanın doğru olduğunu zamanla esnafa nereli olduklarını sorunca anlıyoruz. “Gümüşhaneliyiz” diyor birisi. Bir başkası “Bacım biz Elazığlıyız”, “Abla biz de Merzifonluyuz” diyor. Karadeniz’in doğu bölgelerine kıyasla plakalar daha çeşitli. Samsun yollarında dolaşırken görüyoruz ki trafik sorunu var. Şehrin coğrafi yapısından kaynaklı olarak dağ ve deniz arasında sıkışan şehrin yolları bozuktu. Henüz sanayileşmemiş, ama tarımı zengin. Bunun sebebi de Yeşilırmak ve Kızılırmak akarsularının bu bölgeden denize dökülerek tarım için oldukça elverişli olan Bafra ve Çarşamba ovalarını oluşturmaları. Samsun’un kırsal bölgelerinde yükü omuzlayan kadın işçiler. Bu bahsettiğimiz verimli ovaların yanı sıra fabrikalarında da çalışanlar da kadın işçiler. Eski Samsun’u anlatanlar, “Tütün fabrikasından geçerken pencerelerinden kadın işçileri gözlemlerdik” dedi. Şimdi bize çok uzak bir hayalmiş gibi geliyor o Tekel Fabrikası. Şehir, Tekel fabrikasında ürettiği ürüne kendi adını vermişti. Yıllarca babamızın cebinde “Samsun” sigarası görmüştük sayesinde. Samsun, 2000, 2001, Maltepe, Anadolu, Bafra… Hepsi bu toprakların ürünüydü. Eski Tekel Fabrikası’nda bu toprağın tütününü yine bu toprakların çocukları işlerdi. Şimdi o eski fabrikanın pencerelerinden bakıyorum yıllar öncesinin yansımalarını görmek istercesine ama… Yosun bitmiş duvarlarında, yabani otlar var bahçesinde Tekel’in. Sonra çok yakın zamandan gelen eylemci sesler çınlıyor kulaklarımızda. Biraz daha öncesine gidiyoruz ve duyuyoruz “Tekel vatandır! Satılamaz” diyen sesleri. Utanarak söylüyoruz, satıldı “satılamaz” dediklerimiz. Yabancı sermaye Türkiye’nin en büyük gelir kaynaklarından birini, gözbebeği tütününü, artık Samsun’da işliyor. Peki Samsunlular memnun muydu bu el değişiminden? İşçilerin çalışma şartlarının değişiminden yakınılıyor, özelleştirmeye doğrudan karşı olanlar eleştiriyor, ama en çok Türkiye’nin kendisine ait bağımsız bir şekilde üretip işlediği tütünün artık yabancı sermayenin elinde olması Samsunluları üzüyor. Satılıp satılmaması inat meselesi haline geldi. Sonrasında Tekel’i satın alanlar İzmir’den Samsun’a taşıdılar işletmelerini. Böylece Egeli tütün işçilerini ve kendi işletmesinin çalışanlarını da işlerinden ve yerlerinden etti. Samsun’a giderken ve Samsun’dan dönerken aynı düşünceler akla gelir. Bu düşüncelerin oluşmasında, şehir içindeki anıtlar, mahallelere ve sokaklara verilen isimler çokça etkilidir. Örneğin “İlk Adım” anıtı. Mustafa Kemal’in Milli Mücadeleyi başlatacak ve bir ülkenin kaderini değiştirecek olan, Samsun şehrine ilk adımını temsil eder bu anıt. Mustafa Kemal’i Samsun’a getiren vapurun adı Bandırma. Bu gün Samsun’da bizi karşılayan Bandırma Vapuru maket. Gerçek Bandırma Vapuru jilet fabrikasına satılıp jilet yapıldı. Tarihimize pek çok kahramanlık getiren ve hatırası olan Yavuz, Nusrat, Mahmudiye gibi gemilerimizin sonu Bandırma Vapuru gibi hazindir. Bu gün ada vapuru Paşabahçe yıllardan yorgun düşüp yerini Koç Müzesi’nde aldı ama gözbebeğimiz Bandırma, Nusrat, Yavuz, Mahmudiye, Muavenet-i milliye torpidosu onun kadar şanslı olamadı. Bandırma’nın maketinin yanı sıra ilk Adım Meydanı ve anıtında Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak basışının ve komutanlar tarafından karşılanışını simgeleştirmişler. Balmumu olan heykeller oldukça gerçekçi. Meydanda Atatürk’ün Samsun halkıyla ilgili görüşlerinin yazılı olduğu tabelalar var. Okuyarak yürüyoruz. İstikamet Gazi Müzesi. Atatürk’ün Samsun’da konakladığı ve komutanlarla Anadolu’ya geçişin planlarını yaptığı köşk bu gün Gazi Müzesi olmuş. Duvarların her köşesinde Atatürk’ün bir anı fotoğraflanmış. Köşkteki mobilya ve eşyalar hep Mustafa Kemal’in ziyareti sırasında kullanılanlar… Gazi köşkü ona öyle sadık kalmış ki sanki hala onun konakladığı devri yaşıyor. Mobilyalar, banyo, eşyalar, her şey yerli yerinde… Atatürk’ün yadigârlarının arkasında kalan boşluğu yine onun resimleri ve komutanlarla toplantı anını simgeleştiren balmumu heykelleri dolduruyor. Mustafa Kemal’in kullandığı yemek takımları, traş takımları, pijamaları, dokuzu beş geçe durdurulmuş olan saatleri, gömlek, şapka ve eldivenleri, Samsun’a geldiği gece istirahat ettiği yorgan bile sergileniyor gazi müzesinde. Ata’dan bir iz, bir dokunuş bulmak ümidiyle küçük bir kız çocuğu soruyor annesine; “Atatürk bu koltukta mı oturmuş anne?” Arkasından bir soru daha “Atatürk’ün belki saçı dökülmüştür, bulabilir miyiz anne?” Annesi bu olasılığının düşüklüğünü anlatmaya çalışıyor ama çocuğun içtenliği ve merakı karşısında gülümseyemiyoruz bile. İçinde varlığının olmasını dilediğimiz Ata’yla çok zor vedalaşarak ayrılıyoruz Gazi Müzesi’nden. Samsun’da yollar insanı en çok sahile götürür. Samsun’da sıcaklıkn yükseldiğinde, aşırı sıcaklara ve güneşe pek de alışkın olmayan Samsunluların akınına uğruyor sahil. Samsun’un sakin sahiline uyumlu özel bisiklet yolları var. Atakum Sahili çok rağbet gören ve yerini yeni yeni diskolara barlara kafelere bırakmaya başlayan bir yer. Birkaç yıl içinde buranın sakin sahilinin disko, bar furyasına kapılıp gitmesi korkusunu yaşayan Atakum sitelerinin sakinleri var. Bu sakinlere disko ve bar konusunda fikirlerini soruyoruz. “ Çay bahçesini anlıyoruz, sahilde iyi de oluyor çay bahçesinin bulunması. Ama gürültünün hareketin yükseldiği diskoları sahile hiç yakıştıramıyoruz. Disko dediğiniz şey her yerde açılabilir, burasını da rahat bıraksınlar” diyor birisi. Samsun’da en çok ne yenir sorusuna Samsunlu kadınlar klasik Karadeniz yemeklerinin, yani fasulye turşusu kavurmasının, diblenin, karalahana yemeklerinin yanında ‘terme pidesinden’ bahsediyorlar. Bu pide diğer yörelerin pidelerinden farklılığını ince ve çıtır çıtır hamuru ile kapalı olmasıyla gösteriyor. Diğer pidelere oranla daha az yağlı. Bir Rus Pazarı var dediler. Rus pazarı 1990’da Rusya’ya bağlı ülkelerin bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra sınır kapılarını açınca Karadeniz bölgesinde başlayan bavul ticaretiyle başlamış. Karadeniz’in karşı kıyısından gelen Ruslar esnaflık yapmışlar. Ama pazara gidip gördüğümüzde iki tane Rus esnaf kalmıştı. Onlar da Rustan çok balık etli Türk kadınlarına benziyorlardı. İçinde Türk mallarının olduğu Rus satıcıların olmadığı garip bir Rus Pazarı diye düşündük. Burada esnaflıkla yer edinmeye tutunmaya çalışan göçmen Ruslar, zamanla başka işlere el atınca esnaflığı bırakmışlar. Bu yüzden de kala kala iki tane Rus bayan esnaf kalmış. Konuşmak istiyoruz yanıt vermiyorlar isteğimize. Oradaki yerli esnaf da bu çekingenliklerinin sebebini Rus kadınlarının kötü mimlenmesine bağlıyorlar. Satılanların tamamına yakını giyim eşyasıydı. Bavul ticaretinin yerini hazır giyim almış. Samsun’un havasından suyundan insanından tadından tuzundan bir şeyler almak gerekir. Karadeniz’e giden ve Karadeniz’den dönen yolda durup şöyle bir denize bakmak, Samsun’u dinlemek gerekir. Samsunu, ilk adımı, Tekel’i, Bafra’yı, Çarşamba’yı, Amazon’ları ve sahili anlamak için… Samsuna kulak verin, anlatacağı bir şeyler var.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|