A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

"Kimler yıkandı bu şehrin hamamlarında..."

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Hatice Deniz | 29 Mart 2011 11:29:22

Yıkandın | Kurulandın | Giyindin | Geçtin aynanın karşısına | Güzelsin elbet | Bir de hamamı düşün | Kurnaları | Muslukları | Mermer taşları ... Kimler yıkandı bu şehrin hamamlarında | Kimler soyunup dökünmedi | Nice güzeller gördü bu mermer taşlar | Bu dilsiz kubbeler ...

Turizmin ölü olduğu dönemde bile hamamların yabancı ziyaretçisi çok.

Ümit Yaşar “Bu Şehrin Hamamları” adlı şiirinde bize özel şeyleri sıralamıştır. Onun da dediği gibi: “Kimler yıkandı bu şehrin hamamlarında...”
 
Edmondo de Amicis bile Balat’taki bir hamamın; sıcak suyundan, buharından, göbektaşından, gücü kuvveti yerinde tellaklarından nasibini almış. “Bir Türk Hamamına gitmek hiç de fena olmaz. Hamamlar; penceresiz küçük bir camiye benzeyen, kubbeli ve durmadan tüten külahi yüksek bacalarıyla, dışardan bakıldığında ayırt edilen yapılardır” der, de Amicis. O da başkalarından duyduğu “Tellağın keselemek uğruna kemik kırdığı” hikâyelerden korkarak hamama girenlerden ve mest olarak çıkanlardan... Neler değişmişti yüzyıllardır var olan hamam kültürümüzde?
 
hamamÇemberlitaş Hamamı yıllardır önünden geçtiğim, içinde neler olup bittiğini merakla düşündüğüm bir tarihi hamam. Dışarıdan küçük görünse de içeri girdiğinizde orta büyüklükte bir hamama girdiğinizi anlıyorsunuz. Turistlerin biri geliyor biri gidiyor. Şubat ayının ortasında, turizmin ölü olduğu dönemde bile hamamın yabancı ziyaretçisi çok.
 
Soyunma kabinlerini saran, yumuşacık sıcaklığın peşine düşüp bir an önce hamama ulaşma arzusu…
 
Siz soyunup üzerinize (- önünde sonunda üzerinizden atıp çıplak kalacağınızı bildiğiniz- ) kırmızı beyaz peştamalınızı sarıp, ayağınıza plastik terliklerinizi giyerken (-bir zamanların takunyalarının yerini kaymayacağını düşündükleri yumuşak beyaz terlikler almış-) soyunma kabinlerini saran yumuşacık sıcaklığın peşine düşüp bir an önce hamama ulaşma arzusu duyarsınız.
 
Turistlerin bazısı peştamalına sarılmak için soyunma kabinine girmeyi beklemezler. Bu yüzden orada burada soyunan hanımlar görülebilir, şaşırmayın! Alışkın olmayanlar, hamamda görecekleri manzaraya burada hazırlanırlar. Ayağınızda şıpıdık terliklerinizle yürüyerek mermer bezeli salonlardan geçip, tabelasında “hamam” yazan yöne doğru ilerlersiniz. Önünüzde kocaman, tahta bir kapı… O tahta kapı açıldığında; hangi çağda, hangi yüzyılda, hangi konumda olursanız olun yüzyıllar öncesine gidersiniz.
 
İçeri girip, daha sıcak olan kurnalı odacıklardan birine geçip serileceksiniz. Öyle hemen sabunlanmak yok, sıcaktan bunalınca soğuk su dökmek de yok.  Yoksa kiriniz kabarmaz! Yani bolca terlemeyi bekleyeceksiniz. Zaten bir süre sonra; vücudunuzdaki su damlacıklarının buhardan mı, sıcaktan mı, terden mi oluştuğunu ayırt edemiyorsunuz.
 
Gördüğünüz manzara nice ressamların tablolarına konu olur…
 
Terleyeceksiniz. Sıcağa alışıyorsunuz yavaş yavaş. Sıcak, buhar ve uzandığınız mermer taşlar... Hepsinin etkisiyle kan akışınız hızlanacak, kalp ritminiz artacak ama bu duruma alışınca etrafı inceleme fırsatını yakalıyorsunuz. Üç kurnası olan odacığın girişindeki manzarada seyrettikleriniz; soyunup uzanmış her yaştan kadın, nice otantik çalışmalar yapan ressamların tablolarına konu olur. Göbektaşının üzerine kırmızı beyaz peştamalı serip uzanan kadınlar, kese yaptıranlar ve keseyi yapanlar... Keseyi yapanlar neredeyse hiç durmuyor. İlginç, çoğu yeterli düzeyde yabancı dil bilmediği halde sırtını keseledikleri kadınlarla anlaşabiliyorlardı.
 
Bütün kadınlar göbektaşı üzerinde, kubbenin altındaki tek ampul yanarken aynı derecede rahatlamış, aynı derecede suskun, aynı derecede güzel görünüyorlar. Önce kabaran kirler kesecinin kendine özgü yöntemleriyle bir önceki yüzyılda anılanların aksine can yakmadan keseleniyor, kandiye sabunuyla köpürtülüş lifle ovuluyor, sonra ılık suyla durulanıyordu.
 
Yabancılar neyle karşılaşacağını bilmeden geliyorlar.
 
Kandiye sabunu tuhaf bir şey, bir lifin içinde binlerce köpük... Nasıl da torba gibi içinde barındırıyordu onca baloncuğu? Bu durulama işi romanlarda okuduğum gibi bitmiyordu, onlarda güzel kokulu sularla durulanılırmış.
 
Turistler ile Türkler birbirinden hemen ayırt ediliyorlardı. Keseci, bir Türk’e ne yapması gerektiğini anlatmıyordu, onlar hemen yüzükoyun uzanıveriyorlardı göbektaşına. Yerli ve yabancı müşterilerinin arasında fark olup olmadığını soruyorum bir keseci kadına: “ Yerli müşterinin çok fazla bir beklentisi var, yabancısının ise hiç beklentisi yok, yabancılar neyle karşılaşacağını bilmeden geliyorlar” diyor.
 
Yüzüstü keseleme işlemi bittince sırtüstü dönülüyor. Keseci kadın dönmeniz gerektiğini işaret eden küçük bir şaplak atıyorlar bacağınıza, bu “Haydi, dön” demek... Kandiye sabunuyla da ovaladıktan sonra, işlem bitince üzerinize bir hızla kurnalardan taşıdıkları kovayla suyu boşaltıyorlar,

hamam
 
“Bolu’nun nasıl aşçıları meşhursa Tokat’ın da kesecileri meşhurdur”
 
“Beni adım Songül, Tokatlıyım” diyor, otuzlu yaşlardaki keseci. Hamamlardaki kesecilerin çoğunun tokatlı olduğunu duymuştum. Tokat’ta, anadan babadan keseci doğarmış çocuklar. “Bolu’nun nasıl aşçıları meşhursa Tokat’ın da kesecileri meşhurdur” diyor Songül... Elleri kocaman… Sanki sadece keselemek için yaratılmış o eller. Kesesinin altında sökülen kirlere, yumuşayarak akıp giden deri parçalarına bakıp “çürümüşsün” diyor Songül ve gülüyor.
 
Kurnalardan birinin yanına uzandığınızda kirinin kabarmasını bekleyen, keselenen, köpüklenen, durulanan kadınları izleyin. Çıplaklar... Kimisi de sıcacık göbektaşına uzanıp dinlenir, fısıltıyla sohbet eder yanındaki arkadaşıyla.
 
Bir şeyler değişmiş bu hamamlarda, ya da bir şeyler değiştirmiş hamamlarımızı…
 
Bir şeyler değişmiş bu hamamlarda, ya da bir şeyler değiştirmiş hamamlarımızı. Spa, peeling, sauna gibi şeyler bize yabancıyken, çoktan yerlerini almışlar hamamlarımızda. Eskiden dolmalar sarılır, börekler açılır, hamamcılar bohçalarını kaptığı gibi hamamın yolunu tutarlardı. Kaynanalar gelinlerini hamamlarda seçer, orasını burasını inceler, değerlendirmede bulunurdu. Gelin hamamında kaynanalar, gelinlerini iyiden iyiye burada süzerler, hamamda eğlenirlerdi. Şimdi yok öyle bir şey. Hamam sadece rahatlamak ve hayatın kirliliğini, stresini üzerinizden atma yeri. Ruhsal temizliği ve arınmayı da temsil eden “Hamamda kırk su dökünmek” deyimi burada bir arınmanın gerçekleştiğine inandırır insanları.
 
Bütün bu işlemler bittiğinde, arındığınızda üzerinize yumuşacık ve sıcacık havlularınızı aldığınızda, dinlenme salonuna geçer, rahat olan deri kaplama kanepelere uzanınca dünyalar sizin olur... Sanırsınız ki şehrin, kalabalığın, günlük hayatın stresi suyun sıcağına eriyip akmış üzerinizden. Bütün bir karanlık, hamamda buhara karışmış, uçup gitmiş... Onca buharda, sıcak suda, keseden sonra ve kandiye sabunuyla temizlenmiş, arınmış ve yumuşamış cildiniz hamamdan dışarı çıktığınızda nefes alır. Bütün gözeneklerinizin,  havayla temas ettiğinde yandığını hissedersiniz.
 
İçinde bir kere yıkanmış insanların peşini bırakmaz bu şehrin hamamları...
 
Bazen, geçmişte kalan otantik yaşam tarzlarına özeniyor insan... Hamam da oryantal kültürümüzün en büyük parçasıdır. Peştamal, mermer kurnalar, pirinç musluklar, beyaz sabun kokusu, kandiye köpüğü...  Ne yapar ne ederler bilinmez ama hemen özletir kendini. İçinde bir kere yıkanmış insanların peşini bırakmaz bu şehrin hamamları...

 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

gülcihan beyhan { 29 Mart 2011 19:56:41 }
çok güzel anlatılmış..eline emeğine sağlık..
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Türkiye’de Engelli İşçiler ve Sınıf Mücadelesi: 3 Aralık’ta Görünmez Kılınan Emek Gerçeğine Devrimci Bir Bakış
MESEM Gerçeği: Çocuk İşçiliği, İş Cinayetleri ve Gözaltılar Karşısında Devrimci İnsan Hakları Mücadelesi
Zehirlenen yalnizca tabaklar değil: Türkiye’de gida güvenliği krizi ve sistemin çürümüşlüğü…
İngiltere’den Türkiye’ye £35 Milyonluk Ray Sözleşmesi: Fırsat mı, Çıkmaz mı?
Avustralya ve AB teknoloji devleri çocukların sosyal medya erişimini nasıl sınırlandırıyor?

Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi
Çin'in 'Salam Dilimleme' Stratejisi: Pekin, Güney Çin Denizi'nin Haritasını Nasıl Yeniden Çiziyor?

ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!
Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım
2025 Hazar Türk-Musevi Hakanlığı: Tarih Yeniden Yazılsaydı Dünya Nasıl Görünürdü?
Sürgün Devrim girdabında Isaac Deutscher ve Avraham İşcen
Eriyen Şövalyenin Gölgesinde Devrimci Moses Hess

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git