|
|
Aydın kimdir?Kategori: Felsefe | 1 Yorum | Yazan: Ferruh Dinçkal | 05 Mayıs 2007 01:42:16 Yaşadığımız çağın en büyük hastalığı olduğuna inandığım kavram kargaşası günlük yaşamda aydın kavramının da içini boşatmıştır. Her yazan çizene aydın etiketi yapıştırılmakta. Benim anladığım aydın ise belki biraz ütopik ama oldukça zor erişilebilinecek bir nokta hatta sürekli gelişen, ilerleyen bir nokta.
İnsanlık tarihi boyunca, oluşan tüm kültürlerde yaşayan insan için en derin, ulaşılmaya çalışılan nokta özgürlüktür. Peki özgürlük nedir? Özgürlüğü anlatmak için binlerce kelime yetmeyebilir ama benim tanımım oldukça özet: Özgürlük kendi içimizdeki ve dışımızdaki egemen güçlerin baskılarına rağmen kendini tanımlayabilmek ve ifade edebilmektir. Aydınlanma ise özgürleşme sürecindeki bilinçli bir çabanın adıdır. Ve bu çaba insanlık kadar eskidir. Bu çabanın somut yaşam içindeki gelişmesini şöyle sıralayabiliriz:
Aydınlanma anlayışı tarihsel süreç içinde üç büyük kırılma noktası geçirmiştir: Antik Yunanda dogmacılık (inakçılık) ve metafizik tutumun gelişmesi 17 yy.da aydınlanma akılcı, insancı ve laik olan daha ileri bir noktaya ulaşması günümüz yaşam biçiminin altyapısını oluşturan bilimsel tutum, kültürel üst yapısını oluşturan sanat, felsefe ve diğer evrensel insansal değerlere ulaşılması Aydın olmasını istediğimiz insan nasıl bir gelişim izliyor? Bir insan üç kez doğar: Birinci doğuş kültüredir: Bebek dünya geldiğinde genetik özelliklerinden başka bir şeyi yoktur. Hangi kültüre doğdu ise o kültürün kuralları ile çevrilidir. Kendi seçemediği bu kültürde aile sevgisine karşın ağır cezalar onun biçimlenmesinde rol oynar. En savunmasız olduğu bu zaman diliminde kendisine giydirilen kültürel kimlik ile baş eğmeye zorlanır ve sürekli denetlenir. Bu kültürü öğrenmeden, benimsemeden ona rahat yoktur. Geleneksel bir yapıdan gelen aile ve toplumlarda nesilden nesile aktarılan hiç sorgulanmayan bilgilerle donatılan bu dönem insanın çocukluğudur. Sorgusuz ve “sorunsuz”!!! ve eleştirisiz bilgi aktarımı özgür düşünce ve yaratıcılığın baş düşmanıdır. İnsan ikinci olarak eğitime doğar: Eğer geleneksel bir eğitime doğdu ise ailenin yerini öğretmen alır. Burada amaç öğretmemin dediğini sorgulamadan kabul etme, söylediklerini ezberlemek, toplumun istediği gibi birey olmaktır. Kültüre doğuştan pek fazla ileri gidemeyecek olan insan eğer çağdaş bir eğitime doğarsa kendi kültüründen farklı kültürleri, bilgiyi, bilgiyi bulmayı öğrenir. Bu bilgileri kullanmayı sorgulamayı özgür düşünmeyi öğrenir. Bu da aydınlanma bağlamında bir anlam taşır. Ama gerek geleneksel gerekse çağdaş eğitim alan kişi aydın oldu demek değildir. Sadece eğitimli olduğunu belki bir konuda uzman oluğunu söyleyebiliriz. İnsan üçüncü olarak kendine doğar: Gerek kültürden gerek eğitimden aldığını kendi içinde sorgulamaya başlayan insan bunlara cevap aramaya başladığında kendine doğar. Kendisine doğan insan eğer toplumsal sorumluluk hissetmeye başlarsa insanlık için en yüksek yaşam biçimi olan aydınlanma yolundaki en keskin virajı dönmüş demektir. Bunun üstüne de bilgilerini, aklını, yöntemsel kuşkuculuk ve eleştirisel tutumla ilerletir ve geliştirirse ikinci virajı da almış ve ışığı gören düzlüğe çıkmış olur. Peki bir de tersten bakalım. Çağımızda aydın dediğimiz insanlarda neler olmalı veya olmamalıdır.
Peki aydının günümüz sorunu nedir? En büyük sorunu bilgi enflasyonu! Bilgi çokluğu bugünki insanı bir kaosun içine itmekte olduğunu düşünüyorum. Ne kadar sorgulayıp güncel olayların arkasından bakarsanız bakın birde bilgi kaynaklarının aslında azlığını düşündüğünüzde bir karamsarlık oluşmakta. Tüm zorluklara rağmen hepinize aydınlık günler...
Yorumlarzarife kavlak
{ 14 Şubat 2008 15:48:34 }
bu kadar kuramsal olmak zorunda mısınız
Diğer Sayfalar: 1.
|
| Tüm Yazarlar |
|