|
|
13. yüzyılda sevgi, direnmek ve şiir (7) - CennetKategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 15 Ocak 2011 04:01:58 "Her şeyi devindirenin şanı evrenin her yerine ulaşır..." diye başlar Cennet yolculuğuna Dante. Tanrının ışığını en çok alan yerde, o ışığa yapılan bir yolculuktur bu. Göğün ilk katından onuncu katına, yüce ışığın derin ve arı tözüne yaptığı yolculukta ona sevdiği kadın, iyilik ve erdemin simgesi Beatrice öncülük eder.
“... isteğine yaklaştıkça akıl yetimiz, öyle derinliklere dalar ki izleyemez olur onu belleğimiz” der Dante ve Cennet yolculuğunu şiire dökebilmek için şiirin ve müzğin tanrısı Apollon’dan yardım ister. Göğün birinci katı Ay’dır. “Kutsal erincin gökyüzünde bir nesne döner ve içerdiği her şeyin varlığını özünde gizler.” Kanto 2 Bu katta Beatrice nesnelerin niçin farklı ışıdıklarını açıklar: Gökler erdemlerine, etkilerine gore değişik derecelerde özel güçler içerir. Kutsal dairelerin dönmesini, etkisini kutsal devindiriciler sağlar. Değişik erdemler döndürdükleri nesnelerle değişik kaynaşmıştır. Nesneye karışan erdemin kökeni ise nesnenin ışımasını sağlar. Yıldızlar bu yüzden farklı ışıldar. “ ve bunca yıldızın güzelleştirdiği gökyüzü, kendisine can veren derin akıldan alır görüntüsünü ve sonra olur onun mührü.” Kanto 2 Ay katına, dünyada iken sözlerini tutmamış tözler sürülmüştür. Kendilerini tanrıya adamış fakat sonra bu sözlerinden dönmüşlerdir. Tanrının sevgisinin ne hepten uzağında ne de tam yakınındadırlar bu tözler. Fakat şikayet etmezler, sevinç içindedirler yine de. Dante, göklerde her yerin cennet olduğunu anlar. “Kardeş, sevginin erdemi dindirmekte isteklerimizi, ne varsa elimizde onunla yetinir, başka susuzluk çekmeyiz.” Kanto 3 Özgür irade ile verilmiş her söz yerine getirilmelidir şiddetle karşılaşsa bile der Beatrice çünkü “istenç bel vermez istemedikçe” . “Tanrının yaratılış sırasında cömertçe verdiği yetiler içinde en önemsediği, cömertliğine en uygun düşeni seçme özgürlüğü adını taşır; ancak akıllı yaratıklar, yalnızca onlar bu yetiyle donatılır.” Kanto 5 Tutulmayan sözlerin bedeli başka bir iyilikle ödenmez. Fakat verilen sözler kötülük yapma uğruna yerine getirilmemelidir. Burada hristiyanlara seslenir Dante, rüzgara kapılmış tüy gibi olmayın, her suyun sizi arındırdığını sanmayın, aptal koyunlar gibi değil insan gibi davranın der. Göğün ikinci katı, Merkür’dür. Beatrice, Dante’yi aydınlatmayı sürdürür: Adem, özgür inancını sınırlamayı bilmediği için lanetlenmiş yani cennetten kovulmuştur. İnsan, kendini tanrıya denk gördüğü için bağışlanma dileyemezdi. Bu yüzden tanrının kelamı yere inmiş yani Tanrı, İsa olarak dünyaya gelmiş, bir insan olarak inancı uğruna çarmıha gerilerek Adem’in suçunun bedelini ödemiş, insanlara cennetin yolunu açmıştır. Elbette insanları bağışlayabilirdi de tanrı, fakat insanlara kendini vermek onları yalnızca bağışlamaktan daha cömert bir eylemdir, diye açıklar Beatrice. İnsan özeldir, çünkü evrendeki tüm madde ve insan dışındaki canlılar tanrının yarattığı güçlerce yaratılmıştır fakat insana ruhunu tanrı doğrudan üfler ve sevgisini katar içine, hep sevilsin diye. Tanrının kutsal ışığından insanı yalnızca günah uzak tutmaktadır. Göğün üçüncü katı Venüs’dür. Beatrice’in daha da güzelleştiğini gören Dante, Venüs’e yükseldiklerini anlar. Bu katta, dünyada sevdaya bağımlı yaşamış tözler ilahiler söylereyek raks ederek dönerler. Bu kattaki tözlerden biri, neden tatlı tohumun bazan acı meyve verdiğini yani çocukların babaları gibi olmadığını açıklar. Tanrının yarattığı doğa kusursuz işler ve işlevini iyi yerine getirir bir evden bir eve ayrım gözetmeden. İnsanlar da topluca yaşarlar ve değişik işlevleri vardır. Çocuklar tanrının öngörüsünden dolayı babalarına benzemezler. Eğer dünya doğanın önerdiği ilkelere uyum göstermiş olsaydı, toplumlar da çok iyi olurdu. “İnsan kendine uygun olmayan bir yazgıyla karşılaşırsa, yerini bulamayan her tohum gibi, ulaşamaz başarıya.” Kanto 8 Eğer kılıç kullanması gereken vaaz verir, vaaz vermesi gereken kral olursa toplumlar da doğru yoldan sapar. Göğün dördüncü katı Güneş’dir. Bilgeler şarkılarla raks ederek döner bu katta. Din bilgini ve felsefeci Aquino’lu Thomas bu kattadır. Dante’ye bu katta dönen diğer bilginleri gösterir. Adem’in ve İsa’nın yaratılışındaki mükemmelliği, Süleyman peygamberin bilgeliği ile bir benzerinin gelmediğini anlatır. Ölen de ölmeyen de, tanrının severek yarattığı düşüncenin ışımasıdır. Bilgelik, güç ve sevgiden oluşan bu ışık, gök katlarından değişime uğrayarak iner, kısa ömürlü varlıklar yaratır. Bu nesnelerin balmumu, biçimlendiricileri aynı değildir, o yüzden her nesne değişiktir birbirinden. Doğa işinin ustası ama elleri titrek bir sanatçı gibi çalışır. Oysa ilk erdem keskin görüşü ve sıcak sevgisi ile doğrudan yarattığında eksiksiz kusursuz varlıklar yaratır. “Sözlerim kurşun olsun ayağına, gözlerinle görmediğin evete ya da hayıra, yorgun biri gibi yavaş yürütsün seni: çünkü hiç düşünmeden bir şeyi, onaylayan ya da yadsıyan kişi, en budalasıdır budalaların, çünkü acele verilen karar, çoğu kez hatalı yöne kayar ve bu karara duyulan sevgi aklı bağlar. beceri edinmeden avlanmak isteyen gerçeklik denizinde, boşuna ayrılır sahilden, çünkü gittiği gibi dönmez geri.” Yeryüzü böyle nereye gittiğini bilmeyen nice örneklerle doludur. “insanlar acele karara varmamalı, buğdaylar daha olgunlaşmadan olgunlaştı sanmamalı; çünkü kış boyunca kupkuru dikenli sapın, daha sonra tepesinde gül bittiğini gördüm ben: denizde büyük bir hızla, dosdoğru yol alan geminin, limana girince battığını gördüm ben. birinin çaldığını, birinin iyilik yaptığını gören Donna hanım ile Martino bey bildiklerini sanmasınlar Tanrı’nın değerlendirmesini, çünkü yükselirken bunlardan biri, düşebilir öteki” Kanto 13 Göğün beşinci katı Mars’dır. Bu dairede atası ile karşılaşır Dante. Florensa’nın büyük ailelerini, kentteki ahlaki çözülüşü, uyumun nasıl bozulduğunu dinler ondan. Bütün zamanların şimdiki zamana dönüştüğü noktaya bakıp, olabilecek şeyleri olmadan gören atasına yazgısının nasıl olacağını da sorar. “Madde dünyanızın sayfaları dışına uzanmayan olasılıkların tümü de önceden işlenmiştir sonsuz varlığın içine, ne var ki, olasılık zorunluğa dönüşmez ille de, tıpkı akıntı boyunca inen bir gemiyi, yansıdığı gözün yürütmemesi gibi.” Kanto 17 der atası ve yaşayacağı gurbetin, uğrayacağı kötülüklerin, onu bekleyen tuzakların olduğunu, ama bu yolculuğunda gördüklerini olduğu gibi anlatması gerektiğini, vicdanı kararmışlarca sözlerinin sindirilmesinin önce zor da olsa, yaşamı besleyen bir besine dönüşeceğini, ve kendisine onurlar getireceğini müjdeler. Böylece, Komedya’yı yazmakla görevlidirilir Dante. Şan, şöhret sahibi olmak için değil, gerçeğe hizmet etmek için. Göğün altıncı katı Jüpiter’dir. Bu sevinçli meşalenin içinde de kutlu ruhlar uçuşarak şarkı söylerler. Uçuşları ile harfler çizerler. “ADALETİ SEVİN DÜNYAYI YÖNETEN SİZLER” i okur Dante çıkan resimde. Son harf M harfidir, ve bu harf bir kartala dönüştürülür ruhlarca. Kartal kutsal Roma imparatorluğunun simgesidir ve cennette kutsal adaleti övmektedir. Dante’nin kutsal adaletle ilgili kuşkularını gidermek için konuşurlar. “…sonsuz adaletin sizin dünyanızın görebildiği kesimi, denizen dibine bakan gözün gördüğü kadardır. Kıyıda denizen dibini gören göz, dibi göremez açık denizde; oysa dip yine oradadır, ama derinlik engeller görünmesini.” Kanto 19 Dante, İsa’yı tanımayan kıyılarda doğmuş bir çocuğun vaftiz olmayacağını, inancı yoksa günahının nasıl olabileceğini sorar. Kartalın yanıtı ise kesindir. “ Özü iyi olan ilk istenç en yüce iyiliktir, hiç uzaklaşmaz kendisinden. Onunla uyumlu her şey doğrudur: yaratılmış hiç bir şey çekemez onu yanına: tersine, herşeyi o yaratır ışınlarıyla.” Ve İsa İsa diye dolaşanların çoğunun, ona kıyamet günü İsa’yı tanımayanlardan bile uzak olacaklarını söyler. Göğün yedinci katı Satürn’dür... Altın bir merdiven yükselir güneş ışıkları içinde. Diğer cennet katlarındaki ezgiler susmuştur. Dante nedenini merak eder. Beatrice’in bu katta ona gülümsemeyişi ile aynı nedenden, duyuşu da gözleri gibi ölümlü olduğundan, şarkılarının güzelliğine dayanamayacağından susmuşlardır. “sonsuz erdemi izlemek için bu sarayda yalnızca özgür sevgi yeterli” Kanto 21 kanısına varır Dante. Dante ile konuşan bir manastırın baş keşişidir. Yaşarken, kendisini tamamen tanrıya vermiş, iç dünyasına kapanmıştır. Onun döneminde Cennete pek çok ruh gelmiştir ama şimdiki din adamları öyle göbeklenmiştir ki sürekli desteklemek gerekir onları. “Cüppeleri atlarını örtüyor aynı örtü altında iki hayvan gidiyor, ey sabır, nasıl da hoş görüyorsun bunları!” diye sonlar konuşmasını töz. Öteki ruhlara bakınca, ışıkları ile birbirini güzelleştiren yüz ışık görür. Bir tanesi ermiş Benedikt’tir. Dante’ye her isteğin olgun, eksik, kusursuz olduğu yuvara geldiğinde gözlerinin artık kamaşmadan görebileceğini söyler. Göğün sekizinci katında dönmeyen yıldızlar vardır. Beatrice, Dante’nin inancının sınanmasını ister ermiş Petrus’dan. “seni denizin sularında yürüten inanç adına, ister önemli, ister önemsiz konularda sına şunu: Seviyor mu, umuyor mu, inanıyor mu, gizlenemez senden bu, her şeyin işlendiği yere ulaşıyor çünkü senin gözlerin, ama bu ülke gerçek inançla edindiğine göre yurttaşlarını, ona konuşma izni vermeli bu konuda.” Dante, inancın ne olduğu sorusunu şöyle yanıtlar. “inanç, özlenen nesnelerin tözü, görülmeyenlerin kanıtıdır, bence inanç böyle tanımlanır.” Kanto 24 Dante’nin cennette gördüğü derin nesneler öyle gizlidir ki dünyadakilerin gözlerine; “ bunların yeryüzündeki varlıkları, büyük umudun dayandığı inanca yansır yalnızca, inanç töz adını alır bu nedenle. gözle görülmeyen kesimlerde ise, akıl yürütmemiz gerekir, bu nedenle inanca kanıt denir.” Kendisini bu inanca neyin götürdüğü sorusunu ise, kutsal ruhun eski ve yeni belgeleri (yani Eski ve Yeni Ahit) olarak yanıtlar. Sonradan gerçekleşen işlerin, kendisini kutsal belgelerin doğruluğuna inanmaya götürdüğünü söyler. İnancının özünde de kendisi dönmeden göğün tümünü sevgi ile istekle döndüren, öncesiz sonrasız tek bir Tanrı inancı vardır. Bu katta Beatrice, ermiş Yuhanna’dan simgelediği umudun adını duyurmasını ister. Umut nedir, nasıl çiçek açar, nereden gelir? “ ‘Umut’ önceden edindiklerimizin, Tanrı’nın desteği ile ürettiği şanlı ve kesin bir geleceğin beklentisidir.” Kanto 25 diye yanıtlar Dante. Ruhunun neyin özlemini çektiğini açıklar. “Felsefenin gerekçelerine, buraya inen yetke eklenince böyle bir sevgi işledi iliklerime: Çünkü, benliğimiz kavrar kavramaz bu güzelliği tutuşur içimizde sevgisi ve ne denli kusursuzsa, o denli yoğun olur ateşi. Bu nedenle, başka bir yere değil, bereketi ile ışınlarını kendi dışında bile iyiliğe dönüştüren bu töze yönelmeli sevgi ile, bu kanıtın dayandığı gerçeği gören herkesin düşüncesi.” Kanto 26 Bu dairede Adem’le karşılaşır Dante, ondan Cennete nasıl ne zaman geldiğini öğrenir. Adem, oğul der, sürgünümün gerçek nedeni meyvayı tatmak değil, sınırı geçmekti. Yeryüzünde ne kadar kaldığını, sonra neler olduğunu da söyler. “ ben cehennem azabına inmeden önce içimi saran sevincin kökeni yüce gücün adı I idi yeryüzünde; El oldu sonra: yerinde bir değişiklikti, çünkü insanların gelenekleri, dallardaki yapraklar gibidir, biri gidince, biri gelir.” Bu arada “babaya oğula kutsal ruha şükür” ilahisi sarar cennetin her yerini ve Dante ürperir. “ Evrenin gülümsediğini görüyordum sanki; kulaklarımdan, gözlerimden içime tayılan, esriklikti. Ey sevinç! Ey anlatılmaz neşe! bir yaşam ki baştan başa erinç, sevgi! Ey isteklerrden arınmış, güvenceli zenginlik!” Kanto 27 diyerek anlatmayı sürdürür gördüklerini. Göğün dokuzuncu katında çevresinde dokuz çember olan ışıklı bir nokta vardır. Arı ışığı, çevresinde dönen dokuz çemberi gözlemler. Beatrice, işte der, gökler de doğa da bu noktaya bağlıdır. Dante’ye, çemberlerin işlevlerini, ilgili melekleri, madde dünyası ile ilişkilerini anlatır. En hızlı dönen ilk çemberlerde, sevgi bağlarını ışıklı arı noktaya benzeme umudu ile ona yükselebilmek için hızla dönen melekler görülür. Gözleri, “her aklın dinlendiği gerçeğin” derinliklerine ne kadar inerse o kadar sevinç duyarlar. Çünkü, “ ...buradaki. kutluluğun temeli sevmek değil, görmek eylemidir. sevmek görmekten sonra gelir, görmenin ölçüsü ise, iyi niyeti ödüllendiren yüce gücün değerlendirmesidir; dereceden dereceye böyle geçilir.” Kanto 28 Beatrice, uzamla zamanın birleştiği yerden yani tanrıdan öğrendiği sorusunu yanıtlar Dante’nin gülümseyerek, o daha bir şey demeden. “ Yüceliğine yücelik katmak için değil, çünkü katılamazdı, ama zamanın dışında uzamın dışında ışırken parlaklığı, ben varım diyebilsin diye, yeni sevgiler üretti gönlünce, öncesiz sonrasız sevgi.” Kanto 29 Beatrice, din adamlarının, vaazlarının nasıl yozlaştığını, hristiyan inancının nasıl çarpıtıldığını da açıklar Dante’ye. Öyle çok budalalık bitmiştir ki yeryüzünde insanlar kanıt bile aramadan inanır olmuştur her söylenene. Göğün onuncu ve son katına ulaşınca.... Beatrice tahtına oturur, Dante’nin gezisini eksiksiz bitirmesi için yerini ermiş Bernard’a bırakır. Gözlerini ilk sevgiye yöneltip, ışığına girebilmesi için “sözlerimi dugularınla dinle ki, yüreğin benimsesin dediklerimi. ” Kanto 32 der ve Dante için dua eder Bernard. Göğün onuncu katı ışık seli içindedir. “Ey gözlerimin olanca gücüyle Öncesiz sonraısz ışığı görmemi Sağlayan bereketli sevgi! Evrende dağınık olanın onun derinliğinde sevgiyle bir araya geldiğini gördüm tek ciltte: tözler, etkilenmeler ve özellikleri öyle içiçe geçmişlerdi ki, cılız bir ışık olur anlatsam gördüklerimi.” Kanto 33 Dante’nin aklı şaşkınlık içinde, baktıkça bakma isteği artarak kıpırdamadan kalır ışık karşısında. “çünkü isteğin tek amacı iyilik onda yoğunlaşıyordu, onda kusursuz olann, dışında kusurlu oluyordu.” Dante’nin gözlerinin önünde, yüce ışığın derin ve arı tözünde üç daire belirir, biribirine yansıyan. Sözcükleri yetersizdir artık, aklında kalanlar ise gördüklerinin yanında bir hiç. “Ey sonsuz ışık, yalnızca kendinde varsın, kendini yalnız sen tanırsın, tanıdığın, tanındığın için kendine güler, sevdalanırsın!” Kanto 33 Dante sonunda ereğine ulaşır. “düşlemin gücü burada tükendi; artık isteğimi, istencimi dengeli bir çark gibi döndürüyordu, güneşi yıldızları döndüren sevgi.” Kanto 33 Bildirimlerim... Öylesine ayrıntılı, derinlikli bir yapıt ki İlahi Komedya. Kuşkusuz, bu yazılarımla Cehennem, Araf ve Cennet’den oluşan İlahi Komedya’yı özetlemeye, açıklamaya çalışmadım. Böyle bir yapıtın özetini yapmaya kalkışmak küçültücü, yoksullaştırıcı bir eylem olur. Açıklayabilmek için de hem İtalyan dilinde hem de antik ve orta çağ tarihi üzerinde yetkinlik ıssı olmak gerekir. Ki tek başına bu da yetmez, çok kuru bir girişim olur, eğer aşkı bilmeyen, sevgiyi yaşamının içine yedirememiş kimse böyle bir işe girişirse... Aman dikkat derim. Sözünü etttiğim yetkinliklerden uzak biri olarak, şiiri seven, aşkı dert edinen bir kişi olarak başladım Komedya’ya... 13.yy dan, Aşık Paşa ve sevginin evrensel sesi Yunus Emre ile çağdaş olması başlangıç noktamdı. Dante ile özümüz ozanlarımızın aşkı anlayışları arasında benzerlikler bulmayı bekliyordum. Çok ama çok daha fazlasını buldum. Bunlar bir başka yazının konusu olacak. Komedya’yı okurken, beni etkileyen, içimde duygu, düşünce kıpırtıları uyandıran dizelerin altını çizdim. Elimdeki Türkçe üç cilt, İngilizce kalın tek kitap rengarenk karalamalar, notlar içinde kaldı. Komedya’dan dizeleri, alıntılayıp bir yazı bütünlüğüne yerleştirebilmek için niçin yazıldıklarını, ne anlama geldiklerini anlamam gerekiyordu. Bu yüzden, dizelerin imgelerin peşinde ilk okumadan sonra, bu kez anlamak için düşünerek, dert ederek, kesikli sık soluklu iki okuma daha yaptım. Sonuç olarak, İlahi Komedya’dan kendi birikimime, aldığım tadlara uygun bir izlek çıkarmış oldum. Bir başkasının izleği bir başka olacaktır. Kesin olarak söyleyebileceğim ise şu. Dante’yi anlayabilmek, sevebilmek için bir hristiyan olmak gerekmiyor. Hatta, bir tanrıya inanmaya da gerek yok. Sevginin, dürüstlüğün, bilginin yaşamında bir yeri olan herkes, küçük bir çaba ile Komedya’dan tadlar alabilecek, Dante’nin ruhuna sızabilecektir. Nasıl bir serüvene çıkacaklarını bilmeyenler içinse, dilerim izleğim bir ipucu verebilir.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|