Depremden sonra... Perişan, yaralıyız. Tren hazır bizi bekliyor, biz de hazırız... Aklımız, okul yıkıntıları altında arkadaşlarımızı öylece bırakıp gitme acısıyla bulanık, sevinemiyoruz... Savaşta bozguna uğramış, çok can kaybetmiş bir ordu gibi savaş alanından kaçıyoruz. Tren acı çığlıklarını bizim için savuracak!
Makinistimiz, ben buradayım
Bana güvenin der gibi arada bir
İslimini bırakıyor, yalnız değiliz
Tren bizimle beraber…
Küçük istasyonlara girer çıkarken
Düdüğünü öttürüyor.
İstasyonların çoğunda durmuyoruz
Işıkları biz geçerken parlayıp
Kısa bir süre sonra sönüyor.
İstasyonları görebilmek için
Camların buzunu kazıyoruz bıçakla.
En çok aklımda bu kalıyor.
Daha büyük bir istasyonda
Tren duruyor, biz de iniyoruz
Bacaklarımızı hareket ettirelim, diye.
İstasyondan çay ikram ediyorlar
İçimiz ısınıyor.
Bir de sanırım Karaman istasyonuydu
Çok etkilendiğim, unutamadığım...
Trenden indik istasyonun salonuna aldılar
Yiyecek, çay verdiler
Bir gece vaktiydi…
İki günde mi gittik,
Yoksa üç gün müydü!
Sonunda bir akşam karanlığında
Konya askeri orta okulundan
Bir kıt’a bizi karşılıyor Konya’da.
Onlarla birlikte gittik okula,
Akşam yemeği verildi
Yatacağımız yerler gösterildi…
Karyolalar iki kat,
Üst katta yatağım.
Uykuya varmışken,
Karyolam sallanıyor,
Hemen aşağı atlayıp kaçıyorum,
Kapıya gelmişken bakıyorum
Benden başka kaçan yok.
Anlıyorum alta yatanın
Yatakta döndüğünü…
Kimse görmeden
Dönüyorum yatağıma.
Yine her şey yabancı!..