|
|
13. yüzyılda sevgi, direnmek ve şiir (6) - ArafKategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 01 Ocak 2011 15:34:54 Dante, dünyadaki değerlerin paylaştıkça azalmasına karşın, göğün en yüksek katındaki değerin, "o sonsuz güzellik"in ateş gibi yayıldıkça arttığını öğrenir, Araf'ta.
Gökler karışmaz aklın işine “.... insan ruhunun arınıp da Cennet’e çıkmayı hak ettiği İkinci beldeyi anlatacağım şimdi.” diye başlar Araf’a Dante. Araf’ta, öyle bir dağı tırmanacaktır ki, doruğu gözle görünmez “başlangıcı çok sarptır ama yükseklik arttıkça zorluk azalır.” Bu dağı Tanrı katına yükselmeye değer ruhlar tırmanmaktadır. 9. kantoda, zorlu bir tırmanışın ardından, üç basamakla çıkılan bir kapıya varır, Dante. İlk basamak, mermerden, temiz, kaygan, ayna gibi pırıl pırıldır. Burada kişi kendiyle yüzleşir. İkinci basamak, kireç taşındandır, karaya çalar, çatlaklarla doludur. Kendi ile yüzleşen ruhun, itiraflarını simgeler. Üçüncü basamak, damardan fışkırmış gibi somaki kan rengidir. Pişmanlık içindeki ruhun arınabilmek için günahlarının cezasını çekme arzusunu simgeler. Son basamakta bir melek vardır. Dante, kendini meleğin ayaklarının altına atar, ve kapıyı açmasını diler. Yedi günahın (*) simgesi olarak, kılıcı ile Dante’nin alnına 7 yara açan melek kapıyı açar. Artık Araf’ın kapısından girmiştir. Birinci yamaçta, yaşamlarında kibirli, kurumlu olmuş ruhlar, çile çekerler birinci saçakta. Sırtlarında düşünülemeyecek kadar ağır yükler taşırlar, başları önde. Dante, adalet ve sevginin, onların yüklerini bir an önce hafifletmesini diler, böylece özgürce çırpabilsinler kanatlarını ışığa doğru diye. Kendini beğenmişliği, kibiri geride bırakan ruhlarla birlikte yürüyen Dante’ye seslenir bir melek, onlara bir sonraki saçağa çıkışın yolunu gösterir, der ki: “ Uyanların sayısı çok az oluyor bu çağrıya: ey gökyüzüne uçmak için yaratılan insan, niçin düşüyorsun en ufak rüzgarda?” Alnındaki yaraların izi hafiflemiştir Dante’nin, yorulmadan yürümeye başlar. Fakat hiç bir yol göstermenin olmadığı çıplak bir yüksekliğe, ikinci yamaca varırlar. Güneşe yakarır Bilge Vergilius: “Ey güzel ışık, sana güvendik de bu yola girdik, yol göster bize, burada nasıl gitmek gerek, öğret bize. Dünyayı ısıtıyor, üstünde ışıyorsun, başka bir gerekçe engellemedikçe, ışığın hep yol göstersin bize.” Bu yamaçta, imrenme günahı kamçılanmaktadır. Sevgiyle örülmüştür kırbacın ipleri. Biraz daha yürüyünce, sırtını bir kayaya vermiş ruhlar görürler, demir iplikle dikili göz kapaklarından içeri ışık sızmamaktadır. Kendi mutluluklarından çok, başkalarının yıkımından tad almışlardır. Dante, vicdanlarının bir an önce arınmasını, böylece bellek ırmaklarının tertemiz akmasını diler. Üçüncü yamaca yine bir meleğin yol göstermesi ile çıkarlar. Bu yamaçta Dante, bir değerin bölüşüldüğünde azaldığını böyleyken o değeri paylaşanların nasıl daha zengin olabileceğini sorar Bilge Vergilius’a, o da yanıtlar: “ Aklın hala dünya işlerinde senin, bu nedenle olmalı, gerçek ışıktan karanlıklar derlemektesin. O sonsuz, o anlatılmaz güzellik parlak bir nesneye giden bir ışın gibi koşarak gider sevgiye; Ateş ne denli çoksa o denli çok verir kendini, böylece ne denli yayılırsa sevgi o denli çoğalır sonsuz erdem, üzerinde.” Bu yamaçta öfkeli ruhlar arınmaktadır. Öfke kalın bir duman çekmektedir gözlere. Öyle ki insan gözlerini açık bile tutamaz. Dünyada neden erdem kalmadığını öğrenmek ister Dante. Bunun nedeni dünya mıdır, gökler midir? Kimliği bilinmeyen bir ruh, açıklar. Yaptıklarının sorumlusu insandır. İnsana ışıkla istenç verilmiştir, iyiyle kötüyü ayırdetmesi için. Özgürdür. “Gökler karışmaz aklın işine” (Kanto 16) Dördüncü yamaçta tembel ruhlar yer alır. İyilik sevgileri yetersiz olduğu için işledikleri günahlardan arınırlar. Yaratanın ne doğal ne de akılcı sevgisi hiç eksik olmamıştır ama akılcı sevgi, değersiz bir nesne seçerek, gereğinden fazla ya da gereğinden az severek yanlış yapabilir. Sevgi, içimizdeki her erdemin ve ceza gerektiren her eylemin tohumudur. Her insan ruhunun dinleneceği bir iyilik tasarlar ve onun peşinde koşar, ama eğer gevşekse sevgisi, pişmanlığın ardından bu dairede günahlarından arınır. Çünkü sevginin dizginleri bizim elimizdedir. Beşinci yamaçta hırslılar, cimriler, müsrifler arınmaktadır günahlarından. Yerde sürünürler, sırtları göğe karşı. “Büyük cüppenin, çamurdan korunmak isteyene ne denli ağır olduğunu” anlar yeryüzünde nesnelere bağlı yaşayan cimri mi cimri bir ruh. “bu yükün yanında diğer her yük tüy gibi kalır.” Nasıl dünyada gözlerini yeryüzü nesnelerinden ayırmadılarsa bu yamaçta da yüzleri yere dönük sürünürler. Bir ruh arınıp da, cennete yükselmeye hazır duruma gelinc, Araf dağı bir çığlıkla titrer, sarsılır. Çünkü arınmış ruh özgür bulunca kendini, kendi isteği ile yer değiştirmek ister. Arınmanın tek belirtisi de budur. Bu yamaçta, 1.yy dan Napoli’li şair Statius’un arınmasına tanık olurlar. Altıncı yamaçta, aç gözlü, obur ruhlar arınmaktadır. Bunlardan bir tanesi, Fransa’yı yöneten Phillip ve Louis soylarının atasıdır, soyunun açgözlülük yüzünden çektirdiği acılara kahrolmaktadır. Soyunun, Fransa’daki Kathar halkının en samimi koruyucularından Province kontu Raymond Beranger’in servetini ele geçirişlerini, Tapınak şövalyelerinin hazinelerine yargı kararı olmadan el koyuşlarını anlatır. Tanrının öfkesini yumuşatacak, gizli öcü beklemektedir. Yedinci yamaçta, kendi cinslerine ilgi duyanların günahları alevler içinde yokedilir. Vergilius son olarak alevlerin arasından geçirir Dante’yi, ve der ki: “Buraya akılla, sanatla getirdim seni; Bundan böyle kendi isteğin rehber olacak kendine; Sarp çetin yolların dışındasın artık.” Vergilius, yerini artık Beatrice’e bıraktığını, onu beklemesini söyler Dante’ye. “Benden tek söz, tek işaret bekleme; Aklın özgür şimdi, doğru ve sağlıklı da Hata edersin uymazsan ona: Artık tacını da, külahını da bırakıyorum sana.” Kutsal ormandadır şimdi, yeryüzü cennetinde. İçi sevinçle dolu keşfe çıkar. Kendini bir ırmağın kıyısında bulur. Irmak, hiç azalmayan, hep aynı akan, iki yöne boşalttığı suyu yalnızca tanrı isteğiyle yenileyen bir pınardan çıkar. Bir yanda günah izlerini belleklerden siler, diğer yanda ise yapılan iyilikleri akla ekler. Irmağın karşı kıyısında Beatrice görünür. Meleklere Dante’nin neden Cehennem yolculuğundan geçerek geldiğini açıklar. Dünya nimetlerinin sahte zevkleri ile adımlarının çelindiğini pişmanlıkla itiraf eden Dante’yi, kutsal Lethe ırmağına batırırak mutlu kıyıya götürür Matilda adlı kadın. Böylece kötü anıları silinir bellekten. Papalığı arsız orospu, Fransız kralı Güzel Filip’i, elinden almasınlar diye orospuyu koruyan bir dev olarak niteler 32. kantoda. Beatrice onu yatıştırır, hırsız kadını ve onunla yatan devi yok edecek tanrının elçisinin geleceğini söyler. Sözlerini daha iyi anlayabilmesi için Dante’nin belleğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Matilda onu bu kez Eunos suyuna götürür. Bu suya batan, ondan içen Dante’nin belleğindeki iyi, güzel anılar güçlenir. Tamamen arınmıştır artık. Araf, şu sözlerle biter. “ bu kutsal mı kutsal sudan, yeni yapraklara bürünmüş taze bir fidan gibi canlanıp da, arınmış olarak eski yerime vardığımda, çıkmaya hazırdım artık yıldızlara” Biraz daha Araf hakkında… Araf dağına tırmanırken, 46 ünlü kişi ile karşılaşır Dante. Düşler görür, öngörüler esinlenir. Kendilerini saklamayan ruhlarla söyleşir. Bilge Vergilius’un öğütlerini dinler. Bir ruhun arınıp Cennet’e çıkmaya hazır oluşuna tanık olur, onunla arkadaşlık eder. Beatrice ise usuyla gerçek arasında ona ışık olur. Böylece, günahkar ruhun, karanlık bir ormanda Cehennem’de başlayan yolculuğu Araf’da arınarak kutsal ormana ulaşması ile sonlanır. Cehennemden çıkabilmek için bir yeraltı suyunu izlemiştir, Araf’ta da içimine doyum olmayan kutsal bir akarsudan içip arınır. Cennet’e çıkmaya hazırdır. (*) 7 günah: Gurur, kıskançlık, öfke, tembellik, açgözlülük, oburluk, şehvet
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|